ankara'm. her ne sebeple gitsem ilk durağım. Başkentim. dostum. sırdaşım. Düğüne gitsem bana eşlik edip eğlenen, cenazeye gitsem yine bana eşlik edip ağlayanım. Yanımda kim olursa olsun her birine aynı bana bakar gibi sevgi ve şevkatle bakan kendime benzettiğim. bu sözlükten bana kalan en güzel insan belkide. mavinin en sevdiğim, en çok bana yakışan tonu. çok çalışıp ona istanbuldan ev alacağım, yanıma aldıracağım *
Nikahıma ta ankaralardan kalkmış gelmiş, can dost. Önce kırgınlıklarımıza, sonra mutluluklarımıza şahit olduğumuz en sevdiğim renk.
Çiçekli ceketiyle eve girdiğimde ilk gözüme ilişen oldu. Mavi gömleğimle çıktığım baba evime, gelinlikle geri gelmiştim. Tüm ailem gözyaşı ile kucaklaşmayı beklerken ilk sarıldığım Canıma sokacak kadar çok özlediğim... nikahtan sonra evime ilk gittiğimde yine yemek masamızın konusu. Ailemin özellikle "dostluğunu kazandığım için" tebrik etmesi beni. Ya da babamın kapıdan daha girer girmez hiç görmediği halde tanıması onu. iyi ki geldin, Sefa geldin. Ben sevdiğim adamla evlendim diye mi mutluydum yoksa seni gördüm diye mi o gün?
diş fırçamı bilerek ve kasten evinde bıraktığım yazar.
fırçayı alma bahanesiyle ankara'yı su yolu yaptım bir süre.
dün kendime yeni bir seyahat fırçası aldım, annem götür de ankara da bırak dedi.
götür dedi.
kör şeytan da kalk git ne duruyosun dedi.
Canım, ciğerim, Ankara'm, bazen ablam, bazen kardeşim ama her şeyden çok iyi ki karşılaştığım güzel insan.
Özledim. "30 Ağustos'a geliyorum" desem, aynı 4 sene önce olduğu gibi bekler misin beni pencerede?
Not: gel dedi. Beklerim dedi. Sabaha kadar çekerim dedi.