bazı insanları tarif edilemez bir huzur abidesiymiş gibi görmenize, bazı insanlarıysa katlanılamaz bir ruhsuz öküzmüş gibi görmenize sebebiyet verebilecek durum.
bir şeyler oluyor ve kabulleniyorsun her şeyi. belki bir ölüm haberi oluyor bu belki de bir söz. veyahut bir şeyler olmasını beklerken; hiçbir şey olmayacağını anladığın zamanlarda bir şeyler oluyor ve kabulleniyorsun her şeyi. koşmadan yürümeyi, ağlamadan gülmeyi bilmeyeceğimiz gibi tıpkı; sakinlik.
hızlıca akan kanın bir gün duracağını nereden bilebilirdim ki ben? şaşırtmayınca artık beni çoğu şey, paylaşmayınca herkesle hevesli hevesli bir şeylerimi; anladım ki artık kan durmuş. akması gerekiyordu ve aktı irin gibi bir şey. gençliği irin olarak kabulleniyordum ve yaram rahatlamıştı onu senelerce uykusuzlukla, içkiyle ve nefretle akıtmıştım..
sakinlik çocukluğa dönmektir. çocukluğun masum tarafını almaktır benliğinize. sakinlik: aşık olmaktır, bir ideolojiye sahip olmaktır, aileni özlemektir, dostlarına sarılmaktır, artık huzur veren şeylerin peşinden koşmaktır..
sakinliğe ulaşmak zordur çünkü bir gençliğinizi ona hibe edersiniz.
Dolunayın aydınlattığı ılık bir yaz akşamı, inceden esen rüzgar, bir sahil kasabası, buram buram deniz kokan bir çay bahçesinde o hasır sandalyelerde önümde demli çayımla oturup rüzgarla dans eden deniz kabuklarından yapılma kapı süslerinin ve dalgaların sesini dinlemek. Özledim, yazı özledim. O sakinliği özledim.