"schizofrenne adlı yazarın bu başlıkta entry'si yok!"
nasıl olur? doğduğum, büyüdüğüm, hayatımın ilk 11 yılının geçtiği yere nasıl yaparım bunu? oysa zamanında terketmek zorunda kaldım diye gözlerim ağlamaktan şişmemiş miydi? çocukluk arkadaşından haber alamadın diye, aramayı denemediğinden bu şehre gelmeye de mi yüzün yok? yok!
1 senedir yanı başımda olmasına rağmen gitmediğim şehir. herşeyiyle "memleket" denilebilen yer.
deprem vurduktan sonra hala basini kaldiramamis sehir. halbuki bilenle bilir depremden oce tam bir cennetti sakarya kucuk istanbul denirdi. guvenli ve huzurluydu. zenci koyu bile vardi, binbir cesit insanin karsilkli hosgoru icinde yasadigi nadir sehirlerden biriydi. altin camura dusmekle deger kaybetmez, elbet bir gun ayaga kalkacaktir bu sehir.
genel hal: anlamsız bir şehirdir, kuruluşu bile saçmadır, ne deniz kenarına nede göl kenarına kurulmuştur. şehir planlaması adına da tam bir felakettir, bu düz ovada sokakları bu kadar saçma kesişen bir şehir kurmak gerçekten marifet ister.
nüfus:her biri başka yerlerden gelmiş insanlardan oluşur ama sakaryalılardır.
başlıca geçim kaynakları:öğrencilerdir.
halkı her türlü pisliği yapar yapmasına da öğrencilere takıklardır bir kere, hiç haz etmezler, ellerinden geldiğince kötü davranırlar. sokakları apachi doludur.
özünde saçma sapan bir yerdir, görmemiş için cennet, görmüş için cehennemdir.
nehre azgınlığından dolayı yunanlılar tarafından saldırgan manasına gelen Zakharion adı verilmiş, bu isim zamanla sakarya' ya dönüşmüştür. halkının çoğu da isimle gayet uyumlu olarak kavga gürültüden pek hoşlanır. yerlisinden söz edilemez, nüfusunun neredeyse tamamı göçmenlerden oluşur. karadeniz bölgesinde başı belaya girmiş, cinayet vb. suç işlemiş ne kadar adam varsa bundan 70-80 yıl önce kalkıp kurtarılmış bölge gibi gördükleri sakarya' ya göç etmişler. karanlık işlerin yoğunluğu biraz da bu sebeptendir. benzer bir olgu amerika birleşik devletlerinin kökeninde de karşımıza çıkmaktadır.
ıslama köftesi, simidi ,şamtatlısı ve patatesi meşhurdur. her dönem türkiye' nin en iyi futbolcularını yetiştirmekle ünlüdür. son yıllarda eskisi kadar yıldız oyuncuyu futbol piyasasına sürmese de; fenerbahçeli volkan demirel ve ali bilgin ( annesi sakaryalıdır), okan koç, orhan ak, hakan şükür ve tuncay şanlı sakaryayı başarıyla temsil etmektedirler. daha önceki dönemlerde futbolumuza damga vurmuş sakaryalılar için;
merkezi büyük şehirlerden giden öğrenciler için zor ve sıkıcı olabilir buna katılmamak mümkün değildir. tutucu insanlar ve atak gençler doludur merkezi yerlerinde ama bir adım öteye, köylerine özellikle çerkes ve abhaz köylerine giderseniz saygının, misafirperverliğin, medeniyetin doruk noktalarında gezinir apışıp kalırsınız.
öksürseniz istanbul'dan duyulur o derece yakındır. zaten zavvalı öğrencilerde konuma aldanır. bu yakınlığa rağmen korkunç ötesidir. yıllar sonra bile nefretle hatırlanır.
sakarya *
insan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
insandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
insan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!.. *
merkez ilçesi adapazarı olan şehirdir.
istanbula yaklaşık ikiyüz kilometre mesafededir. bu yüzdendir ki bazı kirli iş çevrelerinin merkez üssü haline gelmiştir. bu durum sakarya halkını derinden etkilemiş, yeni yetmelerin mafyavari takılmasına neden olmuştur. tabi hepsi bu değildir. diğer bir ilçesi olan akyazı türkiye'nin en gözde haşhaş tarlalarının bulunduğu bir yerdir.
tüm bunlara rağmen sakaryada sapanca, kırkpınar gibi mutlaka gezilesi yerler mevcuttur.
(bkz: tatangalar) diye psycho bir taraftar grubuna sahip, gençlerin birbirlerine olum, baba, moruk, dayı, hacı vs... yerine (bkz: hafız) diye hitap ettikleri, (bkz: biz adapazar çocuğuyuz) şeklinde gençlerin kendini lanse ettiği bir marmara bölgesi şehri. istanbula 2 saat uzaklıktadır.
birçok haksız eleştırıye maruz kalmış güzel şehir. yeşilin en güzel olduğu ,insanların en samimi, yardım sever , haset ve fitne duygusundan uzak olanlarını barındıran şehir... beni ben yapan sevdiklerimi ve anılarımı saklayan güzel şehir...
yapılan suçlamaları kesinlikle haketmeyen şehir. bazı izmitlilerin ve istanbulluların kolpalarına maruz kalmıştır. Olan olaylar, kulak kesmeler sanki başka şehirlerde olmuyor. Sadece Sakaryamıza özgü olan olaylar sanki. Bir şehri karalamak, genelleme yapmak bukadar kolay olmamalı. insanları da kesinlikle istanbul insanına özenmemektedir.
istanbul insanına özenen, onlar gibi olmaya çalışan fakat istanbuldan geldiğinizi duyduğu anda sanki ona hakaret etmişsiniz gibi size ağıza alınmayacak laflar söyleyen insanların yaşadığı yer. saçı uzun olan herkese ibne diyebilme becerisine sahip insanların da yaşadığı yer. öğrenciler olmazsa açlıktan geberecek olmasına rağmen öğrencileri sevmeyen insanların da yaşadığı yer. oruç tutmadığınız için sizi döven ondan sonra arka sokağa geçip esrar çeken insanların da yaşadığı şehir. biraz genelleme oldu fakat yapıcak bişey yok bana bu genellemeyi yaptıranlar utansın.
* son derece acımasız hırsızlık çeteleri, sosyopatlığın son raddesindeki tipler normal kabul edilebilecek rakamın üzerinde bir sayıdadır bu şehirde. mesela bu çetelerden biri balıkesir'in köylerinden hayvan çalıyor ve pınar isimli meşhur kuruluş bile bile bu aşağılık yaratıklardan hayvan almaya devam ediyor. sakarya'da bir kahvehanede mekan sahibinin 'borcunu ne zaman vereceksin' dediği bir tip yerinden fırlıyor ve hiç ilgisi olmayan bir adamın kulağını kesiverip kahveahanecinin önüne atıp 'konuşma lan' diyebiliyor. olacak işler değil, evet, ama 'oluyor'. bir zamanlar erbakan'ın korumalığını yapan tiplerin üslubunu, resmi korumalara yaptıkları magandalıkları hatırlayanlar var ise, bu yazılanlar onlara hiç de anormal gelmeyecek *...