beşiktaş tan kalkıp az evvel geldiğim şehirdir.
-
Zorlama ile sevilemeyecek şehirdir.
-
Daha çok emekli insanlara uygun olan bi şehirdir.
-
Söylenenlerin aksine güzellikleri bol olan şehirdir...
mahalle başına en az 2 kahvehanenin düştüğü bir şehirdir maalesef.vakti zamanında devlet yatırımının çok olması nedeniyle olsa gerek (şeker fabrikası, ddy, tank palet vs.)özel sektörün yeterince gelişmediği, girişimci çıkaramamış, sanayisi olamamış şehirdir. köylerden göç alması ve tarikatların örgütlenmeleri ile giderek muhafazakarlaşmaktadır.gerçi neresi muhafazakarlaşmamaktadır ki.
* son derece acımasız hırsızlık çeteleri, sosyopatlığın son raddesindeki tipler normal kabul edilebilecek rakamın üzerinde bir sayıdadır bu şehirde. mesela bu çetelerden biri balıkesir'in köylerinden hayvan çalıyor ve pınar isimli meşhur kuruluş bile bile bu aşağılık yaratıklardan hayvan almaya devam ediyor. sakarya'da bir kahvehanede mekan sahibinin 'borcunu ne zaman vereceksin' dediği bir tip yerinden fırlıyor ve hiç ilgisi olmayan bir adamın kulağını kesiverip kahveahanecinin önüne atıp 'konuşma lan' diyebiliyor. olacak işler değil, evet, ama 'oluyor'. bir zamanlar erbakan'ın korumalığını yapan tiplerin üslubunu, resmi korumalara yaptıkları magandalıkları hatırlayanlar var ise, bu yazılanlar onlara hiç de anormal gelmeyecek *...
istanbul insanına özenen, onlar gibi olmaya çalışan fakat istanbuldan geldiğinizi duyduğu anda sanki ona hakaret etmişsiniz gibi size ağıza alınmayacak laflar söyleyen insanların yaşadığı yer. saçı uzun olan herkese ibne diyebilme becerisine sahip insanların da yaşadığı yer. öğrenciler olmazsa açlıktan geberecek olmasına rağmen öğrencileri sevmeyen insanların da yaşadığı yer. oruç tutmadığınız için sizi döven ondan sonra arka sokağa geçip esrar çeken insanların da yaşadığı şehir. biraz genelleme oldu fakat yapıcak bişey yok bana bu genellemeyi yaptıranlar utansın.
yapılan suçlamaları kesinlikle haketmeyen şehir. bazı izmitlilerin ve istanbulluların kolpalarına maruz kalmıştır. Olan olaylar, kulak kesmeler sanki başka şehirlerde olmuyor. Sadece Sakaryamıza özgü olan olaylar sanki. Bir şehri karalamak, genelleme yapmak bukadar kolay olmamalı. insanları da kesinlikle istanbul insanına özenmemektedir.
birçok haksız eleştırıye maruz kalmış güzel şehir. yeşilin en güzel olduğu ,insanların en samimi, yardım sever , haset ve fitne duygusundan uzak olanlarını barındıran şehir... beni ben yapan sevdiklerimi ve anılarımı saklayan güzel şehir...
(bkz: tatangalar) diye psycho bir taraftar grubuna sahip, gençlerin birbirlerine olum, baba, moruk, dayı, hacı vs... yerine (bkz: hafız) diye hitap ettikleri, (bkz: biz adapazar çocuğuyuz) şeklinde gençlerin kendini lanse ettiği bir marmara bölgesi şehri. istanbula 2 saat uzaklıktadır.
merkez ilçesi adapazarı olan şehirdir.
istanbula yaklaşık ikiyüz kilometre mesafededir. bu yüzdendir ki bazı kirli iş çevrelerinin merkez üssü haline gelmiştir. bu durum sakarya halkını derinden etkilemiş, yeni yetmelerin mafyavari takılmasına neden olmuştur. tabi hepsi bu değildir. diğer bir ilçesi olan akyazı türkiye'nin en gözde haşhaş tarlalarının bulunduğu bir yerdir.
tüm bunlara rağmen sakaryada sapanca, kırkpınar gibi mutlaka gezilesi yerler mevcuttur.
sakarya *
insan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
insandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
insan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!.. *
öksürseniz istanbul'dan duyulur o derece yakındır. zaten zavvalı öğrencilerde konuma aldanır. bu yakınlığa rağmen korkunç ötesidir. yıllar sonra bile nefretle hatırlanır.
merkezi büyük şehirlerden giden öğrenciler için zor ve sıkıcı olabilir buna katılmamak mümkün değildir. tutucu insanlar ve atak gençler doludur merkezi yerlerinde ama bir adım öteye, köylerine özellikle çerkes ve abhaz köylerine giderseniz saygının, misafirperverliğin, medeniyetin doruk noktalarında gezinir apışıp kalırsınız.