sak sak sak kadin programlari yavsak

entry1 galeri0
    1.
  1. Eline mikrofon alabileceğine inanan türevler çıkıyor tek tek kanala, o dertli sana, bu dertli bana, gelip anlatsın meramını ve kussun içsel hezeyanını tadında programlar yaklaşık üç, dört yıldır türedi, inatla da türemeye devam ediyor. Ya da bir yerli dizi furyasıdır almış başını gidiyor. Kimi şiddet içeriyor diye yasaklanmıştı ama sonra sansür bir şekilde aşıldı, diziler kaldığı yerden devam etti. Kimi de insanları özendirecek aşk ve ağalık saltanatını konu alıp, beyinleri iyice tembelleştirmekte, kişileri o hayata özendirmekte. Situation comedy ( sit com ) dizileri düşündürmeden güldüren ayrı faciamız. Zaten bir çoğu Avrupa, Amerika çıkışlı diziler. Senaryoları Türk kültürüne yeniden uyarlanarak son kullanıcıya sunulmakta taptaze. Bayatı taze diye yutturmada üstümüze yok ya, hani o bakımdan!.. Üretmek mi? Allah korusun bizleri. Hazırları varken, onları çevirmek varken, neden beyin kıvrımlarımızı boşuna yoralım... Vakit demek, nakit demek(!)

    ***

    - Eşim benden 16 yaş küçük, aşığız ama kimse inanmıyor. Çoluk çocuğum karşı çıkıyor. Ben de insanım, benim de yaşamaya hakkım var.

    - Kızım on dört yaşında kocaya kaçtı, lakin saklanıyorlar. Şikayet dilekçemizi verdik gerekli merciye, davamızdan geri dönmediğimiz sürece kızımın yüzünü bize göstermeyeceklermiş.

    - Oğlum on iki yaşından beri uyuşturucu kullanıyormuş, sonra bu kötü adamların eline düştü, ne yapacağımızı bilmiyoruz eşimle.

    - Kocam üzerime kuma getirdi. Hatta utanmadan aynı evde yaşamamızı istiyor, iki evin kirasını karşılayamıyormuş. Sordum: " Madem bütçene güvenmiyordun, ne diye uçkurunla hareket ettin diye, yanıt veremedi deyyus!"

    Bunlar sadece birkaç ufak yakınma ve televizyonda boy gösterme konusuna malzeme. Hepiniz biliyorsunuzdur az ya da çok; aşinalık söz konusudur zira duymuşluğa, yaşamışlığa ya da gözlemlemişliğie dair.

    ***

    içler acısı hallerdeyiz. Kendini bilen sunucu zaten pek azken, bir de ele alınan konunun saçmalığı ile kalite denen o aranan elzem erdem ne yazık ki bu haller ile maziye karışıyor ve marazlaşıyor. Hele katılımcılar, yakınları ve konuklar ile girdiği mahalle kavgaları tarzında yaşadıkları, içi bomboş ve doldurulmayı bekleyen bakış açıları yok mu, işte size nasıl bir ülkede yaşandığını ve nelerle meşgul olunduğunu göstermek için en güzel kanıt.

    Gündemi boşaltan, beyni gereksiz meşgul eden, zamanın kıymetinin değerini alaşağı eden gereksiz programlar!.. Onca kadın sorunlarımızın ele alınacağına, hemcinslerimizin bilinçlendirileceğine, eğitim içerikli belgeseller, tarih ve kültürden dem vuran programlar olacağına, kişisel mevzular ile iyice harabe etmektedir meşguliyetlerimizin yönünü, reyting peşinde koşan kanallar.

    Türkiye'de çalışan kadın nüfus oranı sadece yüzde 22'dir. Geri kalan %78 lik kesimin çok büyük kısmı dizi, saçma sapan kadın programları ile gündüz vakitlerini geçirmektedir. Hiçbir kanal da reyting derdi yüzünden eğitici programlar vermeyi düşünmüyor belirli saatlerde ya da var olanların içini doldurmayı istemiyorlar. Ne sanattan anlıyoruz, ne tarihten, ne kültürden, ne okumaktan... Beynimiz bu tarz safsatalar ile uyuşturuluyor.

    Günümüz kadınları yarının kuşaklarını büyütüyor, bu açıdan da bakılabilir hadiseye en basitinden(!) Çok kritiktir bu açı, usunuzda yeniden bir sorgulayın lütfen (!) Ne alıyorsun ki verebilesin? Öğrenilecek şeyler televizyondan alınmaz demeyin.

    Araştırmalara göre kadınlar günde 4,5 saatini hipnoz aletinin yani televizyonun karşısında geçirmektedir. Bunun yüzde yirmilik kesimi ise ortalama altı saatini harcamaktadır. Televizyon kadınlarının kıstasları ise; ilkokul mezunları, işsiz kadınlar, metropolde yaşayan kadınlar ve ev hanımları olarak açıklanmış.

    Yine araştırmalara göre en çok yerli diziler seyredilmekte. Bunu kadın programları, müzik eğlence ( yani magazin ) programları takip ediyor. Eğitici programlar ile sağlık programları ise izleyiciler tarafından en az izlenen program türleri olarak nitelendirilmekte. Ve en çok ilkokul mezunu kadınlar ile ev hanımları yerli dizi ve kadın programları müptelası. Zaten hangi eve girseniz gündüz saatinde, mutlaka televizyonda ya yerli dizi görürsünüz ya da kendini yırtan, bedduaları ardı ardına sıralayan, 14 yaşında kocaya kaçan kızını geri çağıran ebeveynlerin yakarış ve bazen de duygu sömürülerini izlediklerini görmek kaçınılmaz oluyor. Bir belgesel kanalını izleyeceğiniz ev sayısı çok olmamaktadır. Ya da kadınlar için eğitici programları...

    ***

    Toplumsal bilinci nasıl yeniden yapılandırabiliriz, ev kadınlarına nasıl doğru yönlendirmeleri telkin edebiliriz, sanırım en çok bunun üzerinde yoğunlaşmamız gerekecek. Büyük şehirlerin açmış olduğu kişisel eğitim-gelişim merkezlerinin daha çok propagandası yapılmalı, bilinçlendirme namına medya daha çok katı kurallar ve yaptırımlarla donatılmalı, Anadolu kadınlarımıza köyün ya da ilçenin muhtarı, kaymakamı 'halk günleri' düzenleyerek bir takım seminerler, olumlu katkıları olacak yarışmalar ( teşvik etmek amaçlı ) düzenlemeli. Ortak bilinç artık teyakkuz durumunda olmalı. Aksi durumda boş beyinler ile yönlendirilen bireyler, daha sonra gruplar, ve ennihayetinde toplum olacağız.

    ***

    Şu televizyon programlarına artık ikinci bir sansür gelsin. ilki gibi değil, daha yaptırımlı ve daha eğitimli noktalara getirilsin. Özellikle geleceği yoğuran ve yönlendiren kadınların daha çok bilinçlendirilmeleri için sivil toplum örgütlerinden tutunda, büyük şehir belediyesinden, televizyon kanallarına kadar her sosyal ve iletişim alanı insanlarımızın eksik olan noktalarını ihtiyatla, bilinçle gidersin.

    Yoksa yavşak bir toplum olmamız çok uzak değil. Gidişatımızda zaten onu göstermektedir. Çok değil, bir on beş yıl sonra göreceğimiz manzara içimizi karartmasın sonra!
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük