sait faik in süt hikayesi

entry4 galeri0
    4.
  1. Abasıyanık adlı kitabında geçmeyen hikayedir.
    0 ...
  2. 3.
  3. Süt
    Senelerden beri yapmadığım şeyi yaptım: Süt içtim. Dükkânın içinde su buharı,
    süt kokusu, insanı ağlatıp uyutacak, kırk sene evvelki bir beşik hatırasına
    kadar sürüklüyordu... Evet, senelerden beri ne erken uyanmış, ne de süt
    içmiştim. işe sütle başlıyorduk. Ne haristi parmaklarımız anamızın göğsünde. O
    ne dişsiz bir canavar ağzı idi memedeki. Hiç hatırlamıyoruz o günleri. O süte
    ağlayan gözlerimizin bulanık, hiç görmediği dünyayı...
    Sütle başlayan şarapla bitirdiğimiz günler bu sabah ta ilk çığlığımdan, ilk
    açıklamamdan beri olup bittiler. Onlardan hiçbir şey kalmadı. Hepsi bu saati, bu
    sabahı sütçü dükkânına girdiğim dakikaya kadar getirip kapıdan ayrıldılar. ilk
    çığlığım, beşiğim, anamın sütü, aşkım, kinim, kendimi bilişim, şarap, rakı,
    kumar, kadın, şehvet, bir dostla geçirdiğim güzel gün, o süt için ağlayan
    bilmediğim, hiç bilmeyeceğim çocuk:
    "işte seni burada bırakıyoruz. Süt mü içmek istiyordun? Poh! Biz sütten bıktık.
    Ne adammışsın? Yazık! Haydi Allahaısmarladık. Mademki şu dükkândan içeriye
    girdin. Her şey bitti aramızda..."
    Dönüp:
    "Defolun!" diye bağırdım. Rüzgârın içinde birbirini ezer-cesine kaçıştılar.
    Sütçü dükkânına yeni doğmuş gibi girdim. içimden bir nara atmak geçiyordu. Sanki
    yeni bir hayata başlıyordum. Şimdi böyle her sabah yeniden doğmuş gibi taze
    uyanacak, burnumda o sıcak, köpüklü süt damlasının kokusunu, damarlarımda yumuşak, beyaz bir
    rüya nezlesi gibi dolaştırıp yine burnuma getirecek, hapşıracağım. Anamdan
    emdiğim süt burnumdan gelecek. Ekmeği, bir sütçü dükkânının köpürmüş inek
    sütüyle dolu kâsesine doğrayacağım. Yepyeni günler başlayacak. Süt kokulu bir
    dünyaya erişeceğim. Genzimi yakan yanmış zeytin-yağ kokularından uzak sulh ve
    hürriyet içinde bir sütlü dünyada kırk iki sene sonra da yeniden doğmuşçasına
    yaşayacağım.
    Ellerim çatlak, rengim toprak rengi, mağrur ve hür; bu sefer beşikteki canavarı
    yenmiş, ama yenerken sakalı da ağarmış bir insan çanağımdaki köpüklü sütü emer
    gibi içeceğim.
    Dışarıda yağmur yağıyor. Ben hâlâ sütçü dükkânındayım. Tarihimi atmış, rahatım.
    Artık geride özleyeceğim hiçbir şey yok. Bütün bunları bana bir çanak süt etti.
    Bu ne biçim, ne görülmedik bir kazma imiş ki her penceresinden ışık fışkıran
    kocaman hatıralar konağını yıktı.
    Dışarıda yağmur yağıyor. Yağsın bakalım! Ne zamana kadar yağabilir. Hatırıma bir
    mısra geliyor:
    "Hiç böyleliğin görmemişiz fasl-ı baharın"
    işte o zaman mısralardan, beyitlerden, romanlardan ve kitaplardan kurtulmam
    lazım geldiğim düşündüm. Yeni bir dünyaya başlıyordum. Yepyeni şiirler isterdim.
    Yeni romanlar okumalı, yeni resimler seyretmeli, yazmak için yeniden bir başka
    Türkçe öğrenmeliydim. Yeni hisleri, yeni düşünceleri, yeni kitapları arayıp
    bulmalıydım. Sütçü dükkânından çıkar çıkmaz demir kapıdan girerken kovduklarım
    yeniden etrafımı mı alacaklardı? Yine hep birlikte kötü huylarımıza,
    itiyatlarımıza mı dönecektik? Süt kokusu geçmiş zamanla gelecek günlerin
    zincirinde bir halka bile değil miydi? Sokağa ve yağmura karıştığım dakikada
    yanımdan kaçışanlarla buluşup, "Şu sütçü dükkânında ne budalaydım. Siz bana
    haber vermiştiniz ya! Kusura bakmayın! insan ara sıra böyle oluyor, aldırmayın,
    affedin." "Sizi de gücendirdim değil mi?" diyecektim.
    Sütçü, "Bir bardak daha vereyim mi?" dedi. Bir süt daha içtim. Hayır, artık
    deminki tesirini yapamıyordu.
    Yağmurun içindeki her günkü dünya: "Hadi çabuk ol. Yeter artık. Gel buraya.
    Bizimle beraber olman lazım. Böyle biteviye sütçü dükkânında kalıp, yeniden
    doğmuş numarasıyla oturamazsın. Seni bekliyoruz. Alıp götüreceğiz. Her şey,
    bütün insanlar seni bekliyor. Onların arasında oynadığın oyunu bitirmeye
    mecbursun. Yeniden doğulmaz. Doğsan bile n'olacak? Seni iki senede, iki senede
    değil, iki günde aynı insan ederiz. Aynı kendini düşünen, aynı haris, aynı
    kıskanç, aynı kötü huylu, aynı sarhoş, aynı budala oluverirsin. Seni aynıhastalıkla yıkmak için elimizde her şey var. Hem canım sen nasıl bir dünya
    istiyorsun? Görülmemiş, işitilmemiş, tadılmamış, yazılmamış, yaşanmamış... Olur
    mu böyle şey? Hadi gel. Dön her günkü hayatına. Akşam artık süt içmeyeceksin.
    Sana halis, içine su ile ispirto karıştırılmış pekmez içireceğiz. Öylesine
    hayattan hoşnut olacaksın ki şimdiki gibi elle tutulamayan, gözle görülemeyen,
    yalnız işte böyle ara sıra sezeceğin ümitlerle yapılmamış ama belli, göze
    görünür şarapla başlayan yalancı kahramanlıklarla dolu ümitleri bulunca
    karşında, sabahki halinden utanacaksın.
    Yarın sabah yine her sabahki gibi ağzın küflü, yapış yapış, bezgin uyandıracağız
    seni."
    Dükkânın içindeki köpürmüş süt kokusu duvarlardan rutubet gibi akıyordu şimdi.
    Şapkamı başıma attım. Sokağa fırladım. Defolun diye bağırdıklarım buhranı geçmiş
    bir hastanın yanına yaklaşan doktorlar, hastabakıcılar, gardiyanlar gibi
    temkinli, usturuplu yanıma yaklaştılar. Kollarıma girdiler. Omzumu sıvadılar,
    sonra birdenbire yakama yapıştılar. Birden her günkü hayatın deli gömleğini
    sırtımda düğümlenmiş buldum.
    Ah, iki bardak süt, sen bana neler ettin.
    Yedigün, (42), 1 Ocak 1949
    3 ...
  4. 2.
  5. Yeniden doğulmaz. Doğsan bile n'olcak? ütopik hayallere yapılmış gördüğüm en güzel tenkitin bulunduğu Sait faik öyküsü. Muhteşemdir.
    2 ...
  6. 1.
  7. sait faik abasıyanık'ın mahalle kahvesi adlı kitabından bir kısa öykü ... yağmurlu günde bir sütçü dükkânına giren yazar, sütün tadı ve kokusuyla çocukluğuna döner, içkiden , sefil zevklerden , kötü arkadaşlarından kurtulup çocukluğunun masum hayatına dönmek ister. bu his o kadar hoşuna gider ki bir bardak daha süt ister. ancak bardaktaki süt biterken
    bıraktığı yaşamına dönmek zorunda olduğunu anlar, bunu ( yaşamının kendisini çağırmasını ) o kadar dramatik bir dille anlatır ki ; bir kısmını yazmasam olmaz.

    "yağmurun içindeki her günkü dünya: 'hadi çabuk ol. yeter artık. gel buraya. bizimle beraber olman lazım. böyle biteviye sütçü dükkanında kalıp, yeniden doğmuş numarasıyla oturamazsın. seni bekliyoruz. alıp götüreceğiz. her şey, bütün insanlar seni bekliyor. onların arasında oynadığın oyunu bitirmeye mecbursun. yeniden doğulmaz. doğsan bile n'olcak? seni iki senede, iki senede değil, iki günde aynı insan ederiz. aynı kendini düşünen, aynı haris, aynı kıskanç, aynı kötü huylu, aynı sarhoş, aynı budala oluverirsin. seni aynı hastalıkla yıkmak için elimizde her şey var. hem canım sen nasıl bir dünya istiyorsun? görülmemiş, işitilmemiş, tadılmamış, yazılmamış, yaşanmamış... olur mu böyle şey? hadi gel. dön her günkü hayatına.'"
    7 ...
© 2025 uludağ sözlük