çok iyi bir yazar, çok iyi bir hikayeci olmasından önce çok güzel bir insandır.
--spoiler-- yani usta hikayesini bildiğimden beri ne zaman çok özlediğim, kırıldığım birini hatırlasam yani usta onun arkasından hatırıma bakıyor. sait faik in hikayesinde yani usta ya duyduğu sonsuz hoşgörüsünü, duyarlığını, affedişini, hiç kızmayışını hatırlıyorum, ama yine de aynı demirden avuç yüreğimi sıkıyor.
--spoiler--
şiirleriyle de özgün bir duyarlığı geliştirmiştir. hikayeleriyle aynı hümanist değerleri taşır, farklı olarak bireysel bir yönsemeye sahiptirler. şimdi sevişme vakti tek şiir kitabıdır. aynı adlı şiir ezginin günlüğü'nün oyun albümünde de enfes bir besteyle karşımıza çıkar.
şimdi sevişme vakti
çıplak heykeller yapmalıyım,
çırılçıplak heykeller
nefis rüyalarınız için
ey önünden geçen ak sakallı kasketli,
yırtık mintanından adaleleri gözüken
dilenci
sana önce
şiirlerin tadını
aşkların tadını
kitaplardan tattırmalıyım
resimlerden duyurmalıyım, resimlerden...
şu oğlan çocuğuna bak
fırça sallıyor
kokmuş manifaturacının ayağına
dörtyüzbin tekliğinden
on kuruş verecek
seni satmam çocuğum
dörtyüzbin tekliğe,
ne güzel kaslarin var
ne güzel bileklerin
hele ne ellerin var, ne ellerin.
söylemeliyim,
yok
yok... meydanlarda bağırmalıyım.
bu küçük
güllerin buram buram tüttüğü
anadolu şehri kahvesinde
kiraz mevsiminin
sevişme vakti olduğunu.
resimler seyrettirmeli, şiirler okutturmalıyım
baygınlık getiren şiirler
kiraz mevsimi, kiraz
küfelerle dolu pazar.
zambaklar geçiriyor bir kadın.
bir kadın bir bakraç yoğurt götürüyor
sallıyor boyacı çocuğu fırçasını
belediye kahvesinde hâlâ o eski, o yalancı
o biçimsiz bizans şarkısı.
sana nasıl bulsam, nasıl bilsem,
nasıl etsem nasıl yapsam da
meydanlarda bağırsam
sokak başlarında sazımı çalsam
anlatsam şu kiraz mevsiminin
para kazanmak mevsimi değil
sevişme vakti olduğunu...
bir kere duyursam hele güzelliğini, tadını,
sonra oturup hüngür hüngür ağlasam
boş geçirdiğim, bağırmadığım sustuğum günlere
mezarımda bu güzel, uzun kaşlı boyacı çocuğunun
oğlu bir şiir okusa
karacaoğlan'dan
orhan veli'den
yunus'tan, yunus'tan...
Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. Hırs hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kâğıt kalem aldım, oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.
Satırlarının yazarı, Türk edebiyatının direklerinden...
eserleri:
semaver
mahalle kahvesi
havada bulut
kumpanya
sarnıç
şahmerdan
lüzumsuz adam
havuz başı
son kuşlar
alemdağda var bir yılan
az şekerli
medar ı maişet motoru
kayıp aranıyor
şimdi sevişme vakti
tüneldeki çocuk
mahkeme kapısı
1906'da doğmuş,1954'te ölmüştür.cumhuriyet devri öncülerindendir.tanınmasını sağlayan ilk öyküleri varlık* dergisinde yayımlandı.insanları,kırları,denizi,hayvanları kısaca yaşamı bölünmez bir bütün olarak gördü.kalemini güzelliklerin hakkını aramak,vermek ve göstermek uğrunda kullandı.
bugün sabah işten kaçıp 20 yıldır ikamet ettiğim sait faik abasıyanık parkında sait faik heykelinin yanındaki çınar ağacında lüzumsuz adam kitabını bitirdiğim yazar..