lisedeki edebiyat hocamız tüm sınıfa kitaplarını edindirtmişti ve "sait faik türkiye'de durum öykücülüğünün babasıdır arkadaşlar!" demişti kararlı bir şekilde.
al satarım bal satarım..., eşkili çorbayı yiyen var..., kutu kutu pense... gibi oyun şarkılarının yazıldığı dönemde doğmuş ve ismi bu formata denk getirilmiş kişi.
--spoiler--
--spoiler--
1906-1954 yılları arasında yaşamış, yazar, şair.
Dönemin yazar-şairleri gibi batıdaki edebiyat alanındaki gelişmelere bağlı kalmadan kendi özgün tarzını oluşturmuş bir yazar. getirdiği yeniliklerle "kökü kendisinde olan" bir yazar olarak kabul edilirmiş.
Hikâye kitapları
Semaver (1936, Remzi Kitabevi)
Sarnıç (1939, Çığır Kitabevi)
Şahmerdan (1940, Çığır Kitabevi)
Lüzumsuz Adam (1948, Varlık Yayınları)
Mahalle Kahvesi (1950, Varlık Yayınları)
Havada Bulut (1951, Varlık Yayınları)
Kumpanya (1951, Varlık Yayınları)
Havuz Başı (1951, Varlık Yayınları)
Son Kuşlar (1952, Varlık Yayınları)
Alemdağ'da Var Bir Yılan (1954, Varlık Yayınları)
Az Şekerli (1954, Varlık Yayınları)
Tüneldeki Çocuk (1955, Varlık Yayınları)
Şiir
Şimdi Sevişme Vakti (1953, Yenilik Yayınları)
Roman
Medarı Maişet Motoru (1944, Ahmet ihsan Basımevi)
(1952, ikinci baskı, Birtakım insanlar adı ile)
Kayıp Aranıyor (1953, Varlık Yayınları)
Çeviri
Yaşamak Hırsı, Georges Simenon (1954)
Röportajları
Hikayelerinde insanları ve çevreleri özgürce ele alabilmesi, Sait Faik'in yaşantı biçimiyle doğrudan alakalıdır. Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Sait Faik, geçimini sağlayabilmek için uzun süreli bir işte çalışmamıştır. Babası tarafından okuması için Grenoble'ye gönderilmiş; fakat burada başıboş bir yaşam sürdüğü için geri çağırılmıştır. Babasının ölümü üzerine ise tamamen bohem hayatı yaşamıştır. Kendini yazar olarak gören Sait Faik pasaport almak için başvurduğu dairede mesleği sorulunca yazar olduğunu söylemiş; fakat meslek cetvelinde böyle bir iş kolu bulunmadığı için ''mesleğiniz nedir?'' sorusunun cevabına ''yok'' denilmiştir. Çevresindeki dostları da yazarlığı bir meslek olarak görmemekte ve Sait Faik'in aylak biri olduğunu düşünmüşlerdir. Sait Faik çevresinin bu anlayışsız tavrına tepki olarak ''Lüzumsuz Adam'' adlı bir hikaye yazmış ve yazarlığın başlı başına bir meslek olduğunu kanıtlamaya çalışmıştır. Bir hikayesinde de insanlığın ilk zamanlarında bile türkü söyleyen, masal anlatan kişilerin yaptıkları işin meslek sayıldığını anlatmıştır.
eşcinseldir kendisi inanmayanlar burgazadadaki evine gidip görelirler şuanda sait faik müzesi diye geçiyor. oranın duvarlarında asılı olan genç erkek resimlerinden anlayabilirsiniz.
Akşam üstleri geliyor
Tam insanlar işten çıkarken.
Salkım salkım tramvaylardan
Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor
Namussuz, akşam üstleri geliyor.
Neremden yakalıyor, bilmiyorum
Ben tam sevmeye hazırlanırken
On altı yaşındaki sevgilimi.
Elini elimle tutmak
Yirmi dört saatte bir
Sıcak bir laf dinlemek isterken
Rezil... Tam o saatlerde geliyor.
son kuşlar adlı öyküsünde geçen " gökyüzündeki esmer lekeler" ve "toprak ananın koyu yeşil saçları" kelime grupları ile alışılmamış bağdaştırmanın en güzel örneklerini veren türk öykücüsü.
bir parça ekmeğin önemli olduğu günleri anlatır. köylü şapkalı, yamalı pantalonlu bir parça ekmek peşinde koşan insanı anlatır.
biraz ilgi çekmesi zordur bu zamanda. bir parça ekmeğin yerini cep telefonu ve aç dursa da o cep telefonunun peşinden koşan adamlar aldı çünkü.
eleştiri değil. zaman böyle.
burgazı, büyüadayı bu adamla sevdim 100 yıllık ama burgaz ve büyükadayı görmemiş bir istanbullu olarak.
gitmiyorum o iki adaya da. gitsem sarı saclı, yanık tenli balık peşinde gününü gün eden gayrimüslüm delikanlı ile onun cıvıl cıvıl yavuklusunu sonra apostol u, balıkçı kahvesini bulamam, göremem diye korkuyorum. yalandan yazmış gibi gelmesin. onun yazdığı gibi kalsın adalar aklımda.
bugün sabah işten kaçıp 20 yıldır ikamet ettiğim sait faik abasıyanık parkında sait faik heykelinin yanındaki çınar ağacında lüzumsuz adam kitabını bitirdiğim yazar..
--spoiler--
Toplumun problemlerine değil bireyin toplum içindeki sorunlarına yönelen yazar, öykülerinde çoğunlukla kendisinden yola çıkıp bireyler hakkında yazarak insan gerçeğini anlamaya çalıştı. Çoğunlukla şehirli alt sınıfın hayatını yazan Abasıyanık, balıkçı, işsiz, kıraathane sahibi gibi karakterleri anlattı. insanların yaşama biçimlerini, isteklerini, tasalarını, korkularını ve sevinçlerini irdeleyerek, toplum meselelerinden çok "insanı ele alan sanatçılar" sınıfında yer aldı.
--spoiler--
yazarı hatırladığım kadarıyla ortaokulda girdiğim bir bilgi yarışmasında son kuşlar eseri kime aittir sorusuna doğru yanıtlayıp okuluma birinciliği getirmiştim.