Sait Faik’in edebi anlayışı, Türk hikâyeciliğinde bir dönüm noktasıdır. Onun eserleri, "edebiyatın insanı yüceltme gücü"nü hatırlatan nadide bir miras olarak kabul edilir.
Sait Faik'in Açtığı Çığır:
Olaydan Çok Duruma ve insanlara Odaklanma:
Sait Faik, hikâyelerinde olay örgüsüne bağlı kalmaz. Daha çok insanların günlük yaşamlarını, iç dünyalarını ve ruh hallerini anlatmayı tercih eder. Bu yaklaşımıyla geleneksel olay hikâyesinden sıyrılarak durum hikâyesi türüne öncülük etmiştir.
Sıradan insanların ve Hayatların Kahramanlaşması:
Eserlerinde balıkçılar, işçiler, seyyar satıcılar, esnaf gibi "sıradan" insanların yaşamlarını konu edinmiştir. Onları edebi eserlerin başkahramanları yaparak topluma ve insana dair güçlü gözlemler sunar.
Samimi ve Sade Dil Kullanımı:
Dili yapmacıklı ifadelerden arındırmış, gündelik konuşma diline yakın bir üslup benimsemiştir. Bu, eserlerinin halk tarafından kolayca benimsenmesini sağlamış ve Türk hikâyeciliğine taze bir soluk getirmiştir.
Doğa ve insan Arasındaki Duygusal Bağ:
Sait Faik, doğayı eserlerinde çok etkileyici bir şekilde işler. Marmara Adası, Burgazada ve istanbul’un farklı semtleri, eserlerinde birer karakter gibi varlık gösterir. Onun eserlerinde doğa ve insan ayrılmaz bir bütündür.
insan Sevgisi ve Hümanizm:
insan sevgisi ve hümanist yaklaşımı, onun eserlerinin temel taşlarından biridir. Sait Faik, farklı insanları anlamaya, onların yaşamlarına saygı duymaya yönelik güçlü bir çaba sergiler. Bu tutumu, eserlerine evrensel bir boyut kazandırmıştır.
Modernizm ve Yeni Anlatım Teknikleri:
Sait Faik, hikâyelerinde bilinç akışı, iç monolog gibi modern edebiyatın yenilikçi tekniklerini kullanarak Türk hikâyeciliğine modernist bir bakış açısı kazandırmıştır.
Anlatıda Şiirsellik:
Onun üslubu sık sık şiirsellik barındırır. Betimlemeleri ve atmosfer yaratma gücü, hikâyelerindeki lirizmi artırır ve okur üzerinde estetik bir etki bırakır.
Sait Faik, sanatçı dostlarıyla sıkça buluştuğu bu yeri (Eptalafos Kahvesini)
bir hikâyesinin merkezi olarak da kullanmıştır. 1950 yılının Ağustos ayında “Varlık”
dergisinde yayımlanan “Eftalikus’un Kahvesi” isimli hikâyede, hikâyeci olduğu
anlaşılan anlatıcı kahramanın yanına bir adam gelir. Onun hikâyelerini nasıl
yazdığını merak eden bu adamla anlatıcı, istiklâl Caddesi’nde yürüyerek bu kahveye
gelirler. Eleştirmen olmaya çalışan bu adam, onun hikâyelerini nasıl yazdığıyla ilgili
anlatıcıya sorular sorar. Anlatıcı, karşısındakinin alay edip etmediğini
kestiremediğinden ona ikircikli cevaplar verir sürekli. Ama bu cevaplarda bile onun
hikâye konularını nasıl seçtiğini, ayrıntılara dikkat etme şeklini, yoldan geçenlerin
onun gözüne nasıl göründüklerini öğreniriz. Konuşmanın devam ettiği sırada anlatıcı
aslında hikâyenin nasıl yazılacağını bilmediğini söyler. Belki de bu konuşma sırasında
da bir hikâye yazdığını, hatta isminin de Eftalikus Kahvesi olduğunu da ekler. Diğer
kahraman heyecanla hemen söze dâhil olur ve yine bir soru sorar.
Demek önce hikâyenin ismini koyar, sonra onu yazarsınız, der. Anlatıcı, ona
afallatan bir cevap daha verir. Aslında hikâyenin nasıl yazıldığını pek bilmediği itiraf
eder.
1950 yılının Mayıs ayında karikatürist Ferruh Doğan ile Sait Faik arasında
hikâyede anlatılan olay gerçekten yaşanmıştır. Sait Faik, yaşadığı bu olayı,
ustalıklı bir anlatışla hikâye formuna çevirmiştir.
Eftalikus Kahvesi'nin yeri, bugün istiklal Caddesi girişinde ki Burger King'in olduğu yer.