kuran kelam hakkında iki satır bilmeyenlerin allah'tan peygamber'den bahsedemedikleri için cemaatlerinde kendilerine verilen - zorla satın aldırılan risalelere göre gelip yan yan konuşmalarına yarar. bol miktarda kaset cd mp3 ile eğitimlerini alırlar.
onlar kuran'a değil, risaleye bakarlar.
yazılarına bu gözle bakınız. bildiri gibi değil, ezberdirler.
kimileri "yarı tanrılaştırmadan" bir şeye inanamazlar. bu arkadaşlarda "ezilme sapıklığı" ve "üstüne tapma" psikolojisi vardır. bu halleri putperestlikle ilişkilendirilebilir, çünkü temelde aynı yaklaşımı barındırır.
allah'a tapsın neyse de,
peygamberlerine de inansın, tamam da;
yahu sıradan insanlara
senin benim gibi insanlara bu tapınma hevesi nedendir?
bunlar kuran'da yok arkadaşlar.
bunlar peygamber değiller...
peygamberiniz, kuranınız dururken nedir bu kolaycılık halleriniz?
allah akıl fikir vermiş.
ankara dgm tarafından hazırlanan fethullah gülen iddianamesinde kendisi hakkında şu şekilde bilgi verilen kişi.
---
I-NURCULUĞUN TARiHi GELiŞiMi:
Nurculuk hareketinin kurucusu olan Said-i Nursi 1873 yılında Bitlis ilinin Hizan ilçesinin Nurs Köyünde dünyaya gelmiştir.
Önceleri Said-i Kürdi olarak tanınan ve bu ünvanı kullanan, soyadı kanunu çıktıktan sonra doğduğu köye izafeten Nursi soyadını alan Said-i Nursi ilmi kariyeri olmayan bir kimsedir. Nitekim Nur risalelerinden Tizyak adlı risalenin 68 nci sayfasında risalelerini kendisinin yazmadığını, bunları yardımcılarının (Nur Şakirtlerinin) yazdığı bildirilmektedir.
Meşrutiyetin ilanından sonra Bitlis havalisinde Şeyh'lik faaliyetlerine başlamış, bilahare istanbula gelerek siyasi faaliyetlere katılmış, ittihad-ı Muhammed-i Cemiyetinin kurucuları arasında yer almıştır.
31 Mart vakasından evvel Derviş Vahdeti ile irtibat kurmuş, o tarihte çıkan Volkan Gazetesindeki yazıları ile 31 Mart Vakıasını körüklemiş, yine o tarihlerde kurulmuş bulunan "Kürt Teali Cemiyetine" girmiştir. 1912 yılında yazdığı bir kitabında Uyan ey Selahaddin Eyyübinin torunları Kürtler diyerek kürtleri Türklere karşı tahrik gayreti içine girmiştir. Mektubat adlı risalesinde ise Kendisinin Türk olmadığını, Türklük ile münasebetinin bulunmadığını, Türkiye'de Kürt milleti diye ayrı bir milletin olduğunu ileri sürmüştür.
--- http://www.belgenet.com/dava/gulendava_03.html
'Ebna-yı cincime (Aynı ırktan olanlar) de burada birkaç söz söylemezsem bence bahis natamam kalır.'Tahrif edilmiş hali: 'Vatandaşlarıma ve kardeşlerime burada birkaç söz söylemezsem, bence bahis natamam kalır.
tüm müslümanlar vatandaştır da şimdi...
harbi anlamıyor bu arkadaşlar.
alt alta yazayım:
"kahraman askerleri olan Arslan kurtler"
"kahraman askerlerinin ahfadı olan vatandaşlarım ve kardeslerim!"
"Bu çevirilerde, Fethullahçıların özellikle Kürt kelimelerini, 'vatandaş' ya da 'Azeri' kavramlarıyla ikame ettikleri belirlendi. Örneğin Said-i Nursi El Kurdi'nin kitabında yer alan 'Ey Asuriler ve Keyaniler'in cihangirlik zamanında pişdar kahraman askerleri olan Arslan Kürtler' ifadesi, 'Ey eski çağların cihangir Asya Ordularının kahraman askerlerinin ahfadı olan vatandaşlarım ve kardeşlerim!' şeklinde tahrif edildi. Bununla da sınırlı olmayan tahrifatlar, özellikle rejimin ve sağ siyasi partilerin terminolojisine uygun olarak tashih edildi."
yazdığı risalelerin fethullah gulen tarafından değiştirildiğini iddia etmek olsa olsa cahilliktir. zira, o risalelerin basım-yayım hakkı fethullah gülen'in tekelinde değildir. bir sürü nur cemaati mevcuttur ve hepsi de bu risaleleri basıp yayımlarlar. hepsinde de adı geçen yerde "kardeşlerim" yazar. fethullah gülen tüm nur cemaatlerine hükmetmediğine göre elbette burayı değiştirmesi mümkün değildir. bu iddia tamamen yalandır. zaten iddiayı ortaya atan özgür gündem adlı gazete pkk'nındır.
Vatandaşlarıma ve kardeşlerime burada birkaç söz söylemezsem, bence bahis nâtamam kalır.
Ey eski çağların cihangir Asya Ordularının kahraman askerlerinin ahfâdı olan vatandaşlarım ve kardeşlerim! Beşyüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır. Yoksa sahra-yı vahşette yatmakla, gaflet sizi yağma edecektir.
Hikmet denilen makine-i âlemin nizamı ve telgraf hattı gibi umum âleme uzanan ve dalbudak salan kanun-u nûrânî-yi ilâhiyenin müessisi olan hikmet-i ilâhiye, ufk-u ezelden kaderin parmağını kaldırmış, size emrediyor ki: Tefrika ile müteferrik su gibi, katre katre zâyi olan hamiyyet ve kuvvetinizi fikr-i milliyetle yani: islâmiyet milliyeti ile tevhid ve mezc ederek zerratın câzibe-i cüz'iyyeleri gibi bir cazibe-i umumî-i vatanî teşkil ile bu kütle-i azîmi, küre gibi tedvir ederek şems-i şevket-i islâmiyenin cemahir-i müttefika-i islâmiyenin mevkebinde bir kevkeb-i münevver gibi cazibesine ittiba' ile müvazene ve aheng-i umumiyeyi muhafaza ediniz.
Hem de hürriyet-i Şer'iye denilen yüksek bir hakikat-ı içtimaiye, Sübhan ve Ağrı Dağları gibi istikbalin cibal-i şahikasının tepesinde ayağa kalkmış ve esaret-i nefs altına girmeyi yasak etmiş ve gayre tecavüzü tecviz etmeyerek Şeriata istinad etmiş olan sultan-ı hürriyet-i şer'iye, yüksek sadâ ile sizin gibi mâzinin en derin derelerinde gafil ve müteferrik insanlara "fen ve san'at silâhıyle cehalet ve fakra hücum ediniz" emrini veriyor.
Hem de ihtiyaç denilen medeniyetin pederi ve terakkiyatın müessisi olan üstad-ı ihtiyaç, sillesini kaldırmış, size hükmediyor ki; ya hayat-ı hürriyetinizi bu sahra-yı vahşette yağmacılara vereceksiniz veyahut meydan-ı medeniyette fen ve san'at balonuna ve şimendiferine binerek istikbali istikbal ve ecnebi ellerine geçen o emval-i müttefikayı istirdad ederek kâbe-i kemalâta koşacaksınız.
Hem de islâmiyet milliyeti denilen mazi derelerinde ve hal sahrâlarında ve istikbal dağlarında hayme-nişin olan ve Salâhaddin-i Eyyubî ve Celaleddin-i Harzemşah ve Sultan Selim ve Barbaros Hayreddin ve Rüstem-i Zâl gibi ecdadlarınızdan emsalleri gibi dâhî kahramanlar ile bir çadırda oturan bir âile gibi herkesi başkasının haysiyet ve şerefiyle şereflendiren ve hayat-ı ulviyenin enmuzeci olan islâmiyet milliyeti size emr-i kat'î ile emrediyor ki: Tâ her biriniz umum islâmın ma'kes-i hayatı ve hâmi-i saadeti ve umum millet-i islâmın ferdî bir misâl-i müşahhası olunuz. Zira maksadın büyümesiyle himmet de büyür. Ve hamiyet-i islâmiyenin galeyanı ile ahlâk da tekemmül ve teâlî eder.
Hem de meşrutiyet-i meşrûa denilen dünyada beşer saadetinin bir sebebi ve hâkimiyet-i milliyeyi te'min ile makina-yı hayatın buharı olan hürriyetteki irade-i cüz'iyeyi, istibdad ve tahakkümün belâsından kurtaran meşveret-i şer'iyyenin mâyesiyle mayalandıran meşrutiyet-i meşrua, sizi herkes gibi imtihana davet ediyor ki, sinn-i rüşde bülûğunuzu ve vâsîye adem-i ihtiyacınızı görmek istiyor. imtihana hazırlanınız. Mevcudiyetinizi ittihadla gösteriniz ve hamiyet-i diniye-i millî ile fikir ve vicdan-ı şahsiyenizi, milletin kalb ve akl-ı müştereki gibi gösteriniz. Yoksa sıfır çekecek ve şehadetnâme-i hürriyeti elinize vermiyecektir.
Evet, mazinin sahrâlarında keşmekeşliğinize sebebiyet veren herbirinizdeki meyl-ül ağalık ve fikr-i hod-serâne ve enaniyet, şimdi istikbalin saadet-saray-ı medeniyetinde fikr-i icada ve teşebbüs-ü şahsiyeye ve fikr-i hürriyete inkılâb edecektir, inşâallah...
Hattâ diyebilirim ki: Ey Şark vilâyetlerindeki vatandaşlarım... Başkalarının sükûtî medreselerine nisbeten, sizin gürültülü olan medreseleriniz bir meclis-i meb'usan-ı ilmiyeyi gösteriyor. Hem Şafiî olduğunuzdan ve imam arkasında kıraat-ı Fatiha ile semavî ve ruhanî vızıltılarınız sizi mezheben ve medreseten ve fıtraten (ayet var burada) nın başka bir ünvanı olan teşebbüs-ü şahsiyeye teşvik ediyor.
Hem de herbir kemâlin müessis ve hâmîsi olan cesaret ve nâmus-u millet-i islâmiye sizlere emrediyor ki: Nasılki şimdiye kadar dimağdan kalbe mecra açmakla, aklı kuvvete mezc ederek maarifinizi kılınçlarınızın hutut-u cevherinden öğrenmekle şecaat-i maddiyede terakki ettiniz. Şimdi ise kalbden fikre karşı menfez açınız. Kuvveti, aklın imdadına ve hissiyatı efkârın arkasına gönderiniz. Tâ ki; şecaat-i akliye-i medeniyet meydanında, nâmus-u millet-i islâmiye pâyimal olmasın. Kılınçlarınızı, fen ve san'at ve tesanüd-ü hikmet-i Kur'aniye cevherinden yapmalısınız.
hocaefendi bunu risaleleri tahrif ederek aktarıp yapar. şöyle ki;
kürt said'in risalesindeki asıl ifade:
"Ey Asuriler ve Keyaniler'in cihangirlik zamanında pişdar kahraman askerleri olan Arslan Kürtler beş yüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır. Yoksa sahra-yı vahşette, vahşet ve gaflet sizi garet edecektir."
hocaefendi tarafından tahrif edilmiş hali:
"Ey eski çağların cihangir Asya Ordularının kahraman askerlerinin ahfadı olan vatandaşlarım ve kardeşlerim! Beşyüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır. Yoksa sahra-yı vahşette yatmakla, gaflet sizi yağma edecektir."
atatürk'e mektuplar yazan kişi. bu mektuplarda dinin millet için ne kadar önemli olduğu, namazın önemi ve diğer birçok konuda atatürk'e uyarı ve tavsiyeler yer almaktadır.
üstaddır. karizmatik bir adam ne yalan söyleyeyim. sert bir mizacı var, sağlam nükteleri var. yerinde ve zamanında verdiği tarihi ayarlar var. mesela istiklal mahkemesine çıkması gündemdeyken ; ''bu baş bu mahkemeye çıkar, bu sarık bu baştan çıkmaz'' diyerek beni benden almıştır. isteyen istediğini söylesin hakkında, beni bağlamaz. ben severim. bugün yaşasaydı yanına da gider, ilminden faydalanmak isterdim.
fethullah gülen'in kitaplarını okuyarak, vaaz kasetlerini dinleyerek başlamıştım cemaat olaylarına. ardından bu şahsı tanıdım. kitaplarını okumaya başladım. gördüm ki fethullah gülen bu zatın kitaplarını okuyarak birşeyler anlatıyormuş. fethullah gülen'le ayrılan en önemli özelliği ise ona göre çok daha cesur olmasıdır. hiçbir zaman sayı çokluğuna önem vermemesidir. fethullah gülen, said nursi'ye göre daha light bir yol izleyerek cemaati çığ gibi büyütmüştür. ama maalesef maneviyat da o denli azalmıştır.
hakkında kötü şeyler söyleyen hemen herkesin islamiyet ile ilgili ettiği abuk sabuk lafları sözlükten bulabileceğimiz için hakkında daha net bir fikre varabileceğimiz insan.
helal olsun size be, google.com'a giriyorsun, said nursi yazıyorsun, images bağlantısına tıklıyorsun, eğer ilginç bir resim bulursan dalga geçmeye çalışıyorsun, sonra da yok efendim kimse kimsenin imanına kota koymasın, kimse dinini satmasın filan, noluyoruz lan, kim kime imanını satmış, kim okumamış.
bir tane kitabını okudun mu, okuduysan şurası mantıksız, şurası kuran ile çelişiyor de, okumadım, bırak okumayı kitap sayısını bilmiyorsun, ne tefsir ne ictihat, ne hadis, ne fıkıh ile ilgili bir araştırma gereği duydun, çünkü ilgilenmiyorsun, ama ahkam kesmeye gelince en büyük alim oldunuz hepiniz.