Bütün din büyüklerinin hocası vardır. Peygamber efendimizin döneminden günümüzü kadar silsile yoluyla gelir bütün dini büyükler. Ne yazık ki Said Nursi nin hocası yoktur, yani onu dini anlamda eğiten, yetiştiren bir akıl hocası yoktur. Said Nursi kendini yetiştirmiştir, Günümüzde hiç bir hoca birden çıkıpta bakın ben kendimi yetiştirdim, donanımlıyım hadi şimdi beni izleyin, beni dinleyin demez. Said Nursi'nin hocası olmadığı için kökleri zayıftır. Dini anlamda dolu bir insan için Said Nursi pek bir anlam ifade etmiyor.
ilahiyatçı Abdülaziz Bayındır'ın bu videoda anlattığı gibi Said-i Nursi kendisini peygamber sanan akıl hastası bir meczuptur. izlemeden yorum yapmayın.
islamiyetin yok edilmeye, bu topraklardan silmek için her türlü tecavüzün ve zulmün yapıldığı yakın tarihimizde deha derecesinde bir zekaya sahip ve insanların imanını kurtarmak için bu çok zahmetli zamanda fedakar bir şekilde hakkı söylemekten çekinmemiş, insanların imanlarını kurtarmak için her türlü fedakarlığı yapmış, gerçekten ne kadar methedilsede az gelecek ve mükafatını cenab-ı hakkın verebileceği yakın geçmişimizin en büyük düşünürlerindendir, kendisi islamiyeti savunması karşılında 28 sene hapis ve sürgün hayatına maruz kalmış ve 19 defa zehirlenmiştir, çeşitli insanlık dışı muamelelere de maruz bırakılmıştır, şefaatini umduğum çok büyük insandır, kendi sözüdür "Benimle gelen perişan olmaz. Benimle gelen arkadaş rûz-i Mahşer'de perişan olsa o benim sırtımın yükü olsun" der. Allah şefaatine mashar etsin.
son yılların en büyük islam alimi. dedemle yakın arkadaştı. bol bol menkıbelerini dinleyerek çocukluğumu geçirdim. risalelerini ezberlemeye çalışsam da aklım kızlardaydı o ara, boşverdim. ama bi gün bi üstünden geçicem hepsinin.
Mustafa Kemal, Anadolu'ya ayak bastıktan sonra neredeyse her adımında bağımsızlığın kıymetini bilen, "gerçek" din adamlarınca karşılanmış ve desteklenmiştir. Erzurum'da Hoca Raif Efendi ve Şiran Müftüsü Hasan Fahri Efendi, Sivas'ta, Müftü Abdurrauf Efendi, Hacı Bektaş'ta Çelebi Cemalletin Efendi, Ankara'da Rıfat Börekçi Hoca ve daha başka birçok gerçek din adamı hep Mustafa Kemal'in yanında olmuşlardır.
Bu "Kuvvacı din adamları" Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal'le birlikte "Ya istiklal ya ölüm" parolası doğrultusunda "vatan ve namus" mücadelesi verirken Said-i Nursi nerededir?
ben söyleyeyim; yurduna ecnebiler saldırırken, camilerin sesinin kesileceği ihtimali kapımıza kadar dayanmışken, kendisi ağdalı, dilbilgisi hatalarıyla dolu, kendisini övmekten başka bir halta yaramayan risalelerini yazmakla meşguldü.
"Sunuhat" (1920), "Hakikat Çekirdekleri" (1920), "Nokta" (1921), "Rumuz" (1922) yıllarında yazılmıştır.
kadın bacağını şehveti çağrıştırdığından bıçak olarak nitelemiştir. aynı kadın: statüsü gereğince anne, kız kardeş, hala, teyze ve yenge gibi ithamlara da sahip olabiliyor. bunca din kuramına zihin yormasına karşın, bu basit analojik çıkarımın farkına varamamış olması, kendi düşün dünyası hakkında bizlere doneler vermektedir.
şakirt tayfa cehalet konusunda öyle bir aşmış ki...
islam inancına göre affedilmez günahlardan biri ''şirk koşmak''tır. bu ve benzerlerine, öyle körlemesine inanıyorlar ki islama ve peygamberine eş tutmuş olduklarının farkında değillerdir...
bu cahillere sorsan ''şirk koşmak'' nedir? onu da tarif edemezler ya, neyse çok ta fifi.
sahibüs zaman. hz. muhammet (s.a.v)'den sonra her yüzyılda bir gelecek ve insanları hakikatin ışığına yönlendirecek zincirin belki de son halkası. hergün biraz daha yozlaşan dünyamızı aydınlatmaya çalışan Risale-i nur kitap serisinin yazarı.
1878 doğumludur. Bitlisin Hizan kazasının nurs köyünde bir cuma günü doğmuştur. Doğduğun da sıradan bir bebek olmadığı her halinden belli olduğu ve ağlamadığı dikkatlice ortalığı süzdüğü yazar hayatını anlatan kitaplarda. Daha 7 yaşında iken hiç ilmi verileri elinden düşürmez. 13 yaşında bir rüya görür rüyasında Peygamber (a.s.m) ı görür ve ilim ister. Peygamber (asm) sana Kur'an ilmi verilecektir amma ümmeti sual etmeyeceksin der. Ve zamanın alimi olduğu artık kesindir. Henüz daha buluğa ermediği halde hocasının hocasına ders verecek ilme sahiptir 2 yılda ezberlenebilen bir kitabı 1 haftada ezberler. Hocaları imam olabileceğini söyler. Lakin Said reddeder ne kadar ilim sahibide olsam buluğa ermediğim icin henüz namaz kıldıramam der. Arkadaşları bunu çekemez ve kavga ederler. Hocasına der ki bunlara söyleyin bana dörder dörder değil ikişer ikişer gelsinler. Hocası dahi şaşırır. Bir gün gazetede bir yazıya sinirlenir ve der Padişahda olsa namaz kılmayan zalimdir. Bu zamanın valisinin kulağına gider ve tutuklanır. Askerler ellerindeki kelepçeyle götürürler Said'i. Said kelepçeyi çıkarmalarını söyler. Askerler çıkarmamaları emredildiğini söyler ve Said kelepçeleri çıkarır ve namazını kılar. Gelir ve der ki takabilirsiniz. Ömrü savaşlarda hapislerde geçer burada hepsini yazmak ne mümkün. Şunu bilseniz yeter. Zamanın alimidir. Son müceddiddir. Peşinden gidilmesi gereken kişidir. Allah razı olsundur.
risale-i nur(un tefsir olmasına istinaden) kuran ın malıdır der. olağanın üstünde kaynağı ima etmez açıklar. risale-i nur un haşa vahiy olmadığını söylemiştir. zaten söylemesine gerekde yoktur. hz. ali nin,peygamberin vefatının ardından dediği gibi ''Babam anam fedâ olsun sana; senden başkasının vefâtıyla kesilmeyecek olan şey, peygamberlik, din haberleri, gökten gelen hükümler, senin vefâtınla kesildi-gitti.'' bu ilke doğrudan her müslüman için imani bir gerekliliktir. son nebi son mürsel son resul son haberci son elçi son peygamber son vahiy taşıyıcısı hz. muhammed(a.s) dır. değil bediüzzaman tüm müslümanlar bunu bilir ve bilmelidir.
kendisine düpedüz cahilce iftira edilmektedir. vahiy peygamberlere mahsusdur. vahiy ve peygamberlik dönemi 1400 sene önce kapanmıştır. yazdırılma meselesi kurandan ilham alma ile ilgilidir. ilhama muhattap olmak için ille veli olmak gerekmez. bir mucitte icadını keşfederken ilham alır. ilham,vahiy gibi allahın melekler aracılığıyla veya doğrudan sizinle konuşması anlamına gelmez. yanılma payı vardır. ruhani zannedilen şeytani olabilir. içe doğma diye açıklanabilir. sıradan insanlar içinde mümkün olabilen bir durumdur. nass'da çok net biçimde peygamber olmadığı halde ilham alan kişilerden misaller vardır.
Said-i Nursi'nin çekilen fotoğraflarının azlığı biliniyor. Nursi kameraların önünde görünmekten kaçınıyordu.
Risalehaber sitesinin verdiği bilgiye göre bu fotoğrafı gizlice çekilmişti. Fotoğrafının çekilmesi ise kendisini çok kızdırmıştı.
Olay şöyle gerçekleşti. Said-i Nursi avukatına hakkında açılan davalarla ilgili vekalet vermek için gelmişti. Piyer Loti Oteli'nde kalıyordu. Fotoğrafının çekilmemesi için yanındakiler çok çaba sarfediyordu. Hatta balkona atlanarak oradan çekilmesin diye balkona nöbetçi bile bırakılmıştı.
Odada öğle namazı kılarken foto muhabirlerinden biri balkona çıkmıştı. Balkonda nöbet bekleyen Zübeyir Gündüzalp Said-i Nursi'nin fotoğrafını çekmek isteyen gazeteci için: "Bırak kardeşim, Üstadı o haşmetli vaziyetle çeksin" dedi. Gazetecinin fotoğrafı çekmesiyle Said-i Nursi namazı bıraktı. Fotoğrafının çekilmesine çok kızmıştı. Etrafındakilere "ne oluyor" diye kızmıştı. Bu olay üzerine arabasını hazırlatarak istanbul'u terk etti.
said nursi hiç bir ayetin hakiki anlamının kendisini direk kastettiğini söylememişdir...hiç bir ayetin veya hadisin sarih manasıyla kendisini işaret ettiğini asla söylemişdir...hiç bir zaman peygamberlik veya mesihlik ilan yada ima etmemişdir veya mehdiyim dememiştir...haşa risale-i nur allahın vahyidir dememiştir...aksini iddia etmek düpedüz doğru söylememektir..sarih değil işari olarak ise sadece nur suresi 35. ayetin değil daha pek çok ayetten risale-i nurun payı olduğunu söylemişdir(ebu lehepten tüm zalimlerin,ulul emr veya bilmiyorsanız bir bilenden sorun ayetinden vb. ayetlerden tüm ehliyet sahibi ulemanın ayrı ayrı işari olarak pay sahibi olması gibi)...ayrıntılı bilgi bediüzzamanın sikke-i tasdik-i gaybi eserinde mevcuttur...aksini iddia edenler kurandanda,risaledende bihaber kimselerdir...copy paste edilen yazı bir kere risale-i nura ait değildir...