Dalgalar vuruyor sahile yarı istekli yarı isteksiz ve bir meltem sarıyor dört bir yanımı denizin tuzlu kokusu ciğerlerimde, ruhumda.
Bir çocuk ağlıyor hüngür hüngür. Çocuğa bakıyorum. Özeniyorum ister istemez. Elimde olsa ağlardım avaz avaz.
Oysa ağlamak bile fazla bana biliyorum. Çünkü cezamı çekiyorum. Hayatta herkes cezasını çekiyor bir şekilde bende çekiyorum hemde yana yana.
Kalkmak istiyorum ve denize yürümek oradan da sonsuzluğa. Son vermek istiyorum tüm acılarıma. Kaybolmak istiyorum. Kimseyi görmemek.
Sonra çantamda unuttuğum sigaram aklıma geliyor. Sahi ne zaman almıştım? Hangi dünden kalma?
Bilmiyorum. Çakmakta çıkıyor çantamdan. Ne büyük şans ama(!)
Bir tanesini yakıyorum. Alışık değil ciğerlerim isyan ediyorlar. Sonra bir tane daha, bir tane... bu son daha fazla içmem.
Rüzgar okşuyor saçlarımı ve ben onu düşünüyorum. O kadını. Onunda canı bu kadar yandı mı? Belki daha fazla yanmıştır. Hiç soramadım ki. Ne soracaktım kocanla sevgiliyiz e ne hissediyorsun?
Sevgili. Hadi ama sen şuna metres de. Bile bile aşık olmadın mı? Akşam evine karısına döneceğini bile bile gözlerinin içine bakmadın mı? Belki o da...
O da seviyordur belki.
Günahlar hiç mi bırakmaz insanın peşini. En büyük günahım en büyük acım şimdi yine benimle bu sefer roller değişik. Hak ettim. Hiç doğmamış olmak mümkün mü? Sevdiğim dam başkasına bakıyor, ellerini tutuyor. Ben sadece bakıyorum. Sanki yoldan geçen biriymiş gibi hesap sormaya hakkım yok. Benimleyken de onu düşünüyor olabilir mi, ali?
Mehmet söylüyordu. Onunlayken bile sen varsın yanımda diyordu. Ali de benimleyken o kadını koyuyor mudur yanımıza? Yemek yerken bizimle midir, uyurken, uyanıkken, birbirimizken... aşık gibi bakıyor o kadına bana da bakardı önceden.
Benim vicdanım hiç rahat değil ki. Onunki de rahat değildir belki. Bana üzülüyor mudur? Ali ne zaman söyleyecek boşanmak istediğini acaba... yüreğim bir kafeste anahtar denizde. Göz yaşlarım! Peki onlar nerede?
Ayaklarım uyuşmuş, üşümüşüm. Kalkıyorum daha fazla izleyemem onları. Sessixce terk ediyorum sahili. Güneş batıyor yavaş yavaş. Ali'nin omzunda onun başı. Gidip bozmak istiyorum mahfolmuş tüm her şeyi söylemek. Ama bunu yapacak kadar masum değilim. Ayşe de görmüş müydü hiç bizi? O da sessizce gitmiş miydi? Oysa hep bakardım etrafa biri görecek diye korkardım en çok ayşe den. O da korkuyor mudur benden?
Eve varıyorum zar zor. Atıyorum kanepeye kendimi. Ne yorgunluk bu böyle? insanın kalbinin yükü omuzlarını ağrıtıyormuymuş sahiden. Neredeler şimdi ne yapıyorlar aklımda binlerce soru gözlerimi kapatıyorum.
Mehmet geliyor yanıma, ayşe'ye söyleyeceğim yapamıyorum artık diyor.
Sus, diyorum bir duyan olacak. Kaçalım diyor bu sefer. Gözleri ışıl ışıl evet desem beklemeyecek.
'Hayır olmaz mehmet. Sonumuz yok seninle. duvarı yıkık olan evden hayır gelmez.' Gidiyor mehmet tek bir kelime etmeden gidiyor. Kalbim paramparça bırakıyor beni bir başıma. Ali geliyor. O topluyor tek tek kırık parçalarımı. Sadece benim oluyor. Bir yere gittiğimizde etrafa bakınmıyorum sadece benim.
Bana baktıkça gülümsüyorum karanlığım aydınlanıyor. Meğer benim karanlığım ona gidiyormuş. Gözleri soluyor gülümsemesi kayboluyor.
iştendendir diyorum. Çok yoruluyor hem şu ara toplantıları arttı. Çok çalışıyor. Bir kaç kez çocuk diyorum. Daha var önce işleri yoluna koymalı diyor. inanıyorum hiçbir şeye inanmayacak kadar inanıyorum.
Sonra bir gün işten erken geliyor. Sarılıyorum sımsıkı. Kokusunu çekiyorum içime. Başka bir koku daha kadınsı. Buram buram kokuyor. Gözlerine bakıyorum gözlerini kaçırıyor.
Mehmet de benim gibi kokmuş muydu acaba? Daha fazla dayanımıyorum açıyorum gözlerimi. Karanlık olmuş. Lambayı açıyorum gözlerim acıyor. Sonra bir tıkırtı. Kilidin o tok sesi...
'Hayatım ben geldim.'
...
'Hayatım evde mi... hah buradasın.'
'Bugün seni aradım birkaç kere neredeydin?'
'Diğer şirketteydim bayağı karıştırmışlar orayı fırsat bulamadım.' Diyor. Yalancı bir gülümseme yüzü eğik. Utanıyor benden yaptığı şeyden hala saygısı var demek. Söylemek istiyorum tüm bildiklerimi ama tüm kelimeler anlamsız geliyor. Yalancı bir gülümseme konduruyorum dudaklarıma hepsi bu. Gözlerimin içine bakıyor okumaya çalışıyor. Bildiğimi düşünüyor. Fakat bilmemeli bildiğimi.
Bu kadar kolay gitmemeli. Ayşe gibi kabullenemem. Gidersem hediye olur. Tam o an gözlerini dikmiş gözlerimde aranirken nefret ediyorum ondan. Ne aşkı kalıyor ne saygısı. Salt nefret ediyorum.
Anlamamalı.
'Canımmmm' diyip sarılıyorum boynuna yine aynı koku. Şaşırıyor fakat rahatlıyor, hissedebiliyorum.
intikam almalıyım diyorum. Canı yanmalı.
Gitmeyi reddediyorum kalmalıyım ama eskisinden daha iyi daha güzel. Kendime daha fazla bakmaya başlıyorum. Her şeyimle harika olmaya en azından onun gözünde.
Günler ayları kovalıyor ve bir gün bana eskisi baktığını görüyorum. Hayran aşık. Toplantılar seyrelmeye başlıyor. Artık aşina olduğum koku daha az geliyor burnuma. Her gece yastığa koyduğumda başımı önce onun uyumasını bekliyorum. Uyuduğundan emin olunca kalkıp sigara içiyorum bazen bir kac kadeh. Nefreti aşkıyla dans ediyor ruhumda ve ben en az sahilde ağlayan çocuk kadar hüngür hüngür ağlıyorum sessizce. Gözlerim şiş uyanıyorum başımda bir ağrı. Niye diye soruyorsun 'niye böyle gözlerin' uykusuzluktan diyorum. Koca gözlü oldum yakışmamıs mı? Yakışmıs diyorsun sana her şey yakışır.
'Her şey mi?'
Tüm kalbinle her şey diyorsun. Göğsüne bastırıyorsun başımı. Koku gelmiyor burnuma. Bende sarılıyorum sımsıkı.
Çıkmam gerek diyorsun işe gec kalıcam. Gelince yapacaklarımızdan bahsediyorsun. Film izlemeliyiz diyorum.
'Hangi film?'
'Selvi boylum al yazmalım'
'Niye o'
'Çünkü sonu çok güzel.'
Anlam veremiyorsun sözlerime vermen de gerekmez zaten. Kapıya kadar geçiriyorum seni. Uzun uzun bakıyorum sana her adımda dönüyorsun. El sallıyorum sana aşk. Hoşcakal diyorum..
Kapıyı kapatıyorum. Aklım kokuda. Artık yok o kadın. Artık gittiğimde omzuna yaslanacak bir kadın yok.
Beyaz elbisemi giyiyorum. Sahile gidiyorum. Önce biraz oturuyorum deniz kenarında. Güneş batmak üzere. Mesaj atıyorum sana iş çıkışı sahile gel diye... denize yürüyorum. Tüylerim diken diken. Soğukmuş bayağı. Yavaş yavaş alışıyor bedenım ben denize girdikçe güneş kayboluyor her adımımda biraz daha. Gözlerim açıkson kez bakıyorum gökyüzüne ayı son kez hatta belki ilk kez selamlıyorum ve karanlığın içinde bırakıyorum kendimi. Benim ihanetim ölümüm... nefes almaya çalışıyorum ağzımı açtıkça su ciğerlerime doluyor ve ben 100 den geriye saymaya başlıyorum 40 dan sonra unutuyorum hangi sayı geldiğini...
Ali sahile inmeden önce çiçekciyi gördü. Bembeyaz güller aldı sevdiği kadına... kaç zamandır açmak istiyordu çocuk meselesini artık zamanıydı. Bir kaç ambulans sesi duydu. Oldu olası ürkütmüştü bu ses onu. Sahile inen yoldan geliyordu. Ardından kalabalığı gördü. Sordu birine ne oluyor bu kalabalık neyin nesi?
'Bir kadın cesedi bulmuşlar. Ambulansı aradılar ama iş işten çoktan geçmiş.'
Yüreğine inceden bir acı oturdu ali'nin. Ailesine sabır diledi içten içe.
Zeynep'ini aradı. Açmadı zeynep.
Bir kez daha aradı.
Açmadı.
Eli titremeye başladı ali'nin. Bir kez daha aradı.
Açtı biri telefonu fakat karısının değildi ses.
'Alo'
'Alo siz kimsiniz? Bu karımın telefonu.'
'Beyefendi neredesiniz şuan?'
'Siz kimsiniz o telefon sizde ne arıyor?!'
'Polisim arkada ki devriye arabasına doğru gelin'
Ali dona kalmıştı. Aklına olmadık şeyler getiriyordu. Olmaması gereken şeyler. Bir kaç saniye sonra kendine geldi, devriye arabasını gördü. Polis olanı biteni anlattı.
Telefon delil şuan ama son mesajı görmek istersini belki
günün en güzel dakikalarını en güzel şekilde geçirmenizi sağlar. kulağınızda hafif bir müzik, ufukta turunculu pembeli bir gökyüzü, günün yorgunluğu üstünde sakin bir deniz, belki bi kaç tekne üstünde.