sahibini arayan sözler

entry9 galeri0
    1.
  1. [1]
    hiç sürekli ağlamak istedin mi? sürekli boğazında yutkunamadığın bir zehirle dolaştın mı? en büyük mide ağrıların kaç sene takılı kaldı? bir ucu boğazında, bir ucu midende hissettiğin en acı dolu ağrın en fazla ne kadar sürdü? insanlar sevişirken, birileri birilerini öldürürken, birileri birilerinin gözlerinin içine bakarken sen en fazla ne kadar bu acıyla geçmişe saplanıp kaldın? ve o acı seninle hiç konuştu mu? dalga geçti mi belirli aralıklarla seni ne hale soktuğunu görmek için... hep etkisinde kal diye sürekli hem içinde hem de etrafında olabildi mi?
    *
    bazen her şey bir masal gibidir. ama gerçek olduğunu sadece sen bilirsin. kelimelerin süzgecine takılan gerçekleri anlayamazken insanlar ve sen de anlatamazken, gerçekleri bilmek ve bilen tek kişi olmak çok can yakar... susarsın. en çok haykırman gereken zamandır oysa ki...
    *
    ve şimdi sessizliğin bağrından kopup, kutsal merhabamı sana emanet ediyorum. anlamını bilmesen de, sonsuza dek anlamayacak olsan da...

    20.05.2009
    22:42:13
    uğur yaman
    1 ...
  2. 2.
  3. [2]
    insanlar neden yanılır bilir misin? ya aynı şeyi hissettiklerini düşündükleri için, ya da aynı şeyi hissettiklerini düşündürmeye çalışan birine inandıkları için.
    *
    insan ne inanmaya, ne de güvenmeye son verebilir. üstelik yanılmanın güzel tarafı, aynı acıyı hissetmek bile olsa ucunda, yalnız olmadığını bilerek mutlu olmaktır. ki mutluluktur insanı gerçeklerden uzaklaştıran yegane şey... mutlu oldukça arama sevdamızdan vazgeçeriz gerçeği. mutlu oldukça sorgulardan uzaklaşırız. kulağımıza fısıldanan şefkat dolu sözler gibidir mutluluk. mayıştırır ve tatlı bir uykuya yatırır.
    *
    uyandığında geçen şey: zaman, fırsat ve daha büyük yalnızlıktır. elinde kalanlar ise nefsine yenik gerçek tutkusudur. oysa gerçeğin sahnesinde duyguların gözüne yer yoktur. gerçek saf var olandır. gerçek, yorumlanamayandır.
    *
    daha önce de bir yerlere karaladığım gibi: günler de en az geceler kadar karanlıktır kör gözler için. oysa gören, gözler değildir.

    20.05.2009
    22:57:49
    uğur yaman
    1 ...
  4. 3.
  5. [3]
    yalanlara inanan biri için nedir ölüm? mutluluğun sona ermesi mi? bir daha mutlu olamayacak olmak mı? yoksa ne olacağını bilememek mi? kontrolü yitirmek mi?
    *
    ümit yaşar oğuzcan "ölüm" ile "ölmek" farklıdır der. "ölmek" bir başlangıçtır der. yeni bir şeye merhabadır der. "ölüm" ise, her şeyin sonsuza dek son bulmasıdır der...
    *
    bir insanı intihar etmeye iten şey nedir bilir misin? kontrolün elden gitmesi. intihar, ölürken bile kontrolün kendinde olduğunu ispatlar kişiye. kendi kuralları ve kendi tercihleri ile ölüme, yani sonsuzluğa meydan okur. sonsuza dek kendi kuralları geçerli olabilsin diye...
    *
    peki ya sen? yalan bir sevişmeye bile bile merhaba mı derdin, yoksa sevişeceğin kişileri/mekanı/zamanı/şeklini tercihlerine göre belirleyip kontrolün sende olduğunu hissetmek mi isterdin? ya da sevişmeyerek kontrolü elinde tuttuğunu mu düşünürdün? yoksa her şeyden uzaklaşıp zayıf duruma düşme ihtimallerinden mi kaçardın? peki her halükarda duygusal bir mazeret yaratabilir miydin? sevişmeyi aşka; kişileri/zamanı/mekanı seçmeni zevklerine; sevişmeyişini inzivana; kaçışını da duygusal mazeretlerine mi bağlardın? peki ya gerçek? hangisi gerçek? ne kadar gerçek?

    20.05.2009
    23:14:08
    uğur yaman
    1 ...
  6. 4.
  7. [4]
    kuşkularını merak kurcalıyor. sorgularını yenik bırakıyorsun nefsine. uyuyorsun. uyutuyorsun kendini. yavaş ve ağır. bulmak istediklerinin değil, duymak istediklerinin peşindesin şimdi. zaman değişiyor, kelimeler değişiyor ve sen de değişiyorsun. oysa en başta düşündüğün sızıydı. bulmak istediğin acındı. sebeplerindi. şimdiyse merak ettiklerin var.
    *
    bilir misin insanlar ne zaman kaybeder? hep daha fazlasını kazanma çabalarında. ama kaybetmeye yeterli olması için amacından şaşmak da gerekir. peki ya senin amacın? bulmak istediklerin mi, duymak istediklerin mi?

    20.05.2009
    23:27:38
    uğur yaman
    1 ...
  8. 5.
  9. [5]
    bir şeyler istediğim için mi yaşadığımı sanıyorsun? veya bir şeylere dayanarak yaşadığımı mı? ne isteyebilirim ki? ne verebilirsin ki? almadan verebilir misin? verdikçe daha azını aldığında hüsrana uğradın mı? kızdın mı hayata? istediğin şeyleri elde ettiğinde, elde ettiğin şeyin son sahibi rahatsız etti mi seni? güzelliği, çirkinliği, parası, dünyevi şeyleri kafana takıldı mı hiç? o halde gerçeğe olan tutkularını sorgulardan uzaklaştırmak niçin? bu uyutulmuşluk niçin?
    *
    vicdanını nasıl uyuttuğunu düşündün mü? vicdanımı nasıl yaşattığımı düşündün mü? vicdanın nasıl var olduğunu düşündün mü? düşünürken korktun mu? yanlış yapmaktan korkarken hatalarını görmezden gelmene yardımcı olması için sormadığın sorular bir yerlerde karşına çıktığında, gözlerini kaçırdın mı hayattan? ve hala "sen" olup "sen" kalabildiğini iddia ettin mi?
    *
    şimdi beni mi istiyorsun yoksa sana daha yakın olduğumu görmek mi? şimdi konuşmak mı istiyorsun yoksa duymak istediklerimi sana söylememi mi? şimdi ağlamak mı istiyorsun yoksa ağladığında benim de seninle ağlayacağımı bilmek rahatlatıyor mu seni? sen misin düşlerine sabahlayıp geceleri uyumayan? sen misin geceler boyu ağlayıp günler boyu güneş yüzü görmeyen? ve ben miyim o en kuytularına aydınlık olan?

    20.05.2009
    23:45:52
    uğur yaman
    1 ...
  10. 6.
  11. [6]
    bugün rahatsız edici derecede dürüstüm
    diğerlerinden bir farkın yok
    zira gerçekten duymak istediğin gerçeklerse canını yakarım
    sen bilirsin...

    kısa özet şu ki kendini kandırıyorsun
    sen de farklı değilsin
    hatta rahatsız edici derecede sıradansın...
    ama bana aksini ispatlamak istiyor içinde bir yanın
    oysa senden istediğim bu bile değil
    bana söylemek istediklerini baştan düşünürsen, kendini yalanladığını çokça kere görmen mümkün
    duruma göre kendini kandıracak bahaneler üretmişsin hep
    benden de buna inanmamı bekliyorsun
    bunu bırak derinlemesine analizle ortaya çıkarmayı
    basit cümlelerinle dahi görmek mümkün
    inanmadığını söylüyorsun sevdiğine
    sonra o çiçeklerden biri yapacağına ve olamadığına üzüntünü anlatıyorsun
    ama kendince kurgularken acı çeken sen olmalıymışsın gibi duygular beziyorsun
    bu sıradanlıkları fark etmeyi yıllar evvel öğrendim...
    bunları idealist ve gerçekleri görmezden gelen duygusallığım ile ağır bedeller ödeyerek hatırladım...
    şimdi karşıma çıkmış, tüm bunları bildiğimi bilerek yememi bekliyorsun
    düşün....
    bana neden bunları bu şekilde inandırmak istediğini düşün
    ben zaten biliyorum
    ama sen düşün

    önce vicdan duvarlarını yıkacaksın
    ne bana ne de kendine yalan anlatmayacaksın
    bahaneler üretmeyeceksin
    hatalarını göreceksin
    işte o zaman yaptığın kahpelikse de omzuma gelip hiç üşenmeden yaslanacaksın
    ama bir yalanla yanıma gelip peri kızı olsan da yanıma oturamazsın rahat rahat...

    bu sana yapttığım ilk iyilikti bugüne kadar. ama anlar mısın bilmem
    eğer karşıma geçip, sevdiğim varken beni seven biriyle ona umut vermeden ve hata yapmadan buluştum dersen; bir daha düşünmeden gelme yanıma
    benim için hava hoş
    eyvallah deyip geçmek de var
    ama yalanların dünyamda işi yok...
    gerçeği gör artık
    niyetin paylaşmaksa benle bir şeyler
    ancak gerçekleri sunarak gel
    yoksa ben de bu yalana ortak olmak istemiyorum...
    sırf ilgi görebilmek ama ilgi göreceğin kaynağı da yok etmemek için aldatmadıım ki uyutmacalarını geç...
    yık bu saçmalıkları
    bu kadar basitleştirme kendini
    aldatmak, başkasıyla sevişmek değil
    geç bu palavraları
    sen de iyi biliyorsun ben de
    ayrıntılarda mahvetme kendini
    hayatı anlamlı kılan şeylerdir ayrıntılar
    vicdanını rahatlattığın şeyler değil....
    en azından bundan sonrası için önce kendine dürüst ol

    teşekkür etmek yerine kızmanı tercih ederdim bu kadar zaman sonra bunları söylediğim için...
    bu kadar zamandır vicdan bahanelerini anlatmandansa gerçekleri anlatmanı da tercih ederdim

    ama sanma ki kızıyorum
    çünkü dünya senin gibi 5 milyar insandan kurulu
    yani normal olan sizsiniz
    ben değil
    bu açıdan kim iddia edebilir ki doğru olanın ben olduğumu?
    ben bile iddia etmem
    ısrar da etmem
    düşünsene gerçeklerin dahi yaşama şansı yok dünyanızda
    yalanlar o kadar işlerlik kazanmış ki...
    işin enteresan tarafı gerçeklerin dünyası hiç olmadı
    olmayacak
    yani doğru kim?
    sen mi ben mi?
    salla gitsin...
    kafana göre takıl...
    bu dünyada yanlış olan benim
    bu hayat da benim seçimim
    kendime hiçbir şey vaat etmedim

    daha düşünce dünyana açman gereken çok pencere var.
    düşündün mü birine farklı gözle bakan kişi, farklı gördüğü kişiye farklı görünmedikçe ortada bir yalan var demektir
    sen ne kadar saçmaysan bana göre, ben de sana o kadar saçma olmalıyım
    ki senin bana göre saçma olacağını düşünen sensin...
    o halde ben de sana saçma gelmiyorsam bir şeyler yanlış olmalı. neyse...
    zamanın birinde dediğim gibi.
    "insanlar hayatları boyunca ya kendilerini anlatırlar, ya da yalan söylerler"

    08.06.2009.
    22:25
    uğur yaman
    3 ...
  12. 7.
  13. [7]
    Hangisi daha çok rahatsız ederdi?
    Başkasının yanındayken başkasına dönüşmesi mi,
    Yoksa asıl o zaman kendisi olması mı?
    Hangisi daha çok üzerdi peki?
    Hangisi daha çok hırpalardı yüreğini?
    Onu kaybettiğine mi üzülürdün yoksa olduğunu sandığın şey olmadığına mı? Peki ya kaybeden olmadığını anlayabilmek aklına gelir miydi?
    Aklına gelse bile bunu nasıl anlayacağının yolunu bulabilir miydin?

    Peki söyle!
    Affetmeyi de bekler miydin?
    Aslında bunu istediğini kendinden bile saklamak için, sadece gerçekleri öğrenmek istediğin yalanıyla ne kadar oyalayabilirdin kendini?
    Nefret kusarken ruhun, kaç hücren sana “mantıklı sebepler söylese de onu affedebilsem” diye yalvarırdı?
    Ya da susarken dilin,
    Bir yanın, geri döndüğünde kabul edemeyecek kadar çıngar çıkarmamış olmak istediğinin farkına varır mıydı?
    Peki ya bunu anladığında kaçar mıydın kendinden?
    Saklanır mıydın kalbine, kapıyı arkadan kilitleyip?

    Peki ya sen?
    En çok ne zaman kendin oldun?
    En çok ne zaman kendin olduğunu en çok ne zamanlar kendine itiraf edebildin? Peki ya becerebildin mi gerçekten?
    Bunu becerdim sanırken,
    Kuvvetli bir depremle sınama fırsatının olmadığını da fark edebildin mi hiç?
    Ya da depreme benzetmeye çalıştığın şeylerin farkına varabildin mi?
    En çok neye benzedin?
    En çok kime benzemeye çalışırken kendinden uzaklaştın?
    Kime yakınlaşırken kendinden kaçtın?
    Kime vardığında kendini unuttun?
    Neyi hatırladığında gerçeği sordun?
    Neyi duyduğunda neyi duyamamanın sızısını çektin?
    En çok neye inanmak istediğinde neleri en az sorgulamayı seçtin?
    Hangi yalanlara inanmak daha çok mutlu etti?
    Hangi yalanlara inanırken başka yalanlar söyledin?
    En çok neyi sürdürme ihtiyacı hissettin?

    Peki söyle!
    Kendini affedebildin mi?
    Affetmen için gerekli hatalarını/suçlarını düzeltmeden mi affettin?
    Sadece üzgün olduğunu söylemek hangi zamanlarda uyuttu seni?
    Hangi günlerin doğumuna uyanmak için uyudun?
    Hangisi daha çok mutlu etti seni?
    Vicdanını rahatlatamadığını kendine itiraf edebildin mi?
    Çektiğin süngerlerin su sızdırdığını fark etmek en çok ne zaman yordu seni?
    Görmezden geldiğini düşünmeye çalışırken neye baktığını fark ettin mi?
    Nelerin değiştiğini gösterip,
    Neleri umursamadığını haykırırken,
    En çok nelere kafa yormuş olduğunun da farkına varabildin mi?
    Neyden kaçarken nereye düştün?
    Nereye düştüğünde neye sarıldın?
    Ve hangi arada beni buldun?

    28.01.2010
    21:02
    Uğur Yaman
    http://albastropos.blogcu...i-arayan-sozler-7/6891328
    2 ...
  14. 8.
  15. 9.
© 2025 uludağ sözlük