sahaf kitap arayan insanların bulamadığı bazı kitapları bulduğu yer. bu insanların yaptığı işler gerçekten, tarih kokuyor. sadece kitap değil eski fotoğraflar ve plaklar bu tip işlere meraklı olan insanların devamlı uğrak yeri.
özellikle her yılın eylül ayında istanbul tepebaşında kurulan sahaflar festivali tam karnaval havasında geçiyor. yurdun dört bir yerinden gelen insanlar, bulamadıkları kitap plak karpostal dergi gibi objeleri burada buluyor. https://galeri.uludagsozluk.com/r/419427/+
eski kitap kokularıyla kaplı olan ve her çeşit kitabı bulabileceğiniz yegane yer. maalesef günümüzde bazın sahaflarda 0 kitaplar(fiyat olarak da normal kitapçılar ile aynıdır.) -ve kezban kitapları, mesela pucca- yerini alsa da iyi kitapları bulabilmek mümkündür.
insanı inanılmaz derecede mutlu eden eski plak, kitap, dergi, eşya türü şeylerin satıldığı yer.
az önce pandoranın karşısındakini didikledim* ama tüketmişler. yani bi sekiz ay önce şiir kitabı bulmak mümkündü, artık değil.
birde yabancı 33lükleri karıştırdım. çok da matah değil elvis var ama bi jimi hendrix yok. önemli olan bulunmayan parçalar.
sahaflara vurun beni.
Kısa yoldan para kazanmak isteyenlerin uğrak noktası olan ve eski kitap alım satımı yapılan yerdir. Para nasıl kazanılır dediğinizi duyar gibiyim. Sahaflar her ne kadar para edecek kitapları bilse de özellikle yabancı dilde yazılı kitapları 1-2tl ye alıp ebay vb sitelerde çok iyi fiyatlara satabilirsiniz. Örneğin fransızca yazılmış 1930 basımı ve içi imzalı bir kitabı açık arttırmada ilgi duyan biri iyi fiyatlara alabilir. Örneğin ben nutuk ararken Türkçe ilk basımını 5 tl ye bulmuştum.
Çok zorunlu bir durum olmadıkça, kitabı bulamam getirtmek zorunda kalırım vs gibi, kitap almayı tercih ettiğim yerlerdir. Yeni kitapçılarda içeri girer girmez size "Buyrun ne aramıştınız?" diye yaklaşan ve sizi bir giyim mağazasına mı yoksa kitapçıya mı geldiğiniz konusunda ikileme sürükleyen, bu da yetmezmiş gibi kitap bakarken sürekli dibinizden ayrılmayan çalışanlar yerine sahaflarda durum çok daha farklıdır. Girersiniz ve kitabın sizi seçmesine izin verirsiniz. Çok bayağı bir cümle gibi gelebilir fakat şahsi olarak kitapların ruhları ve sahaflardaki yaşlı kitaplarda bu ruhların daha hissedilebilir olduğuna inanan birisiyim. Üstüne ek olarak sahafla güzel bir iletişim içerisine de girersiniz ve çok derin sohbetlere adım atabilirsiniz. Üstelik bazen sahaftan aldığınız kitaplar arasında çok güzel sürprizlerle de karşılaşma ihtimaliniz vardır. Bir süre önce aldığım kitabın ilk sayfasında bir adamın sevgilisi Necla'ya yazdığı, oldukça romantik bir yazı vardı. Muhtemelen adam kitabı yıllar yıllar önce sevgilisine hediye etmiş ve girişine "Biricik kalbim Necla" diye başlayan o notu düşmüş. işte, bu gibi güzel ayrıntılar özel kılıyor sahafları.
son entrysi 10 ay evvel girilmiş, 10 yıllık mazisi olan "ulu" (sözde) sözlükte hepi topu 64 entry alabilmiş; nesli gittikçe tükenmekte olan, bilgi bahçesi bahçıvanıdırlar.
benim peder gelmişti ziyaretime birkaç zaman evvel. gençliğinde kaldığı eski bir handan bozma öğrenci yurdunu, o dönemde politik gerilim sokaklarda etkisini had safhalarda gösterirken dava arkadaşlarıyla çay içtikleri kahvehaneleri, kafeleri, koşuşturdukları sokakları görmek istedi tekrar.
beyazıt'a gittik birlikte. üzerinden onca yıl geçmiş olmasına rağmen dün gibi hatırlıyor tüm sokakları, kaldırımları, dükkanları. daha evvel hiç gitmemiştik birlikte. hoş daha evvel babamla bu kadar samimi bir gün de geçirmemiştim sanırım. ilk defa öğrenciliğinde kaldığı yurdu gördüm onca ziyaretine rağmen ilk kez. üzüldüm ulan üzüldüm. nargileciye çevirmişler. kafeler, kahvehaneler, o güzelim tazecik beyinli fikir insanlarının peş peşe yakılan sigaralar eşliğinde yudumladıkları çayları barındıran duvarlar bir bir kebapçılara, nargilecilere dönüşmüş. üzüldüm çünkü anlatırken yaşıyordu üç düzine sene evvelini. anlayamadım ama onun üzüldüğü o günlerden birkaç buruk anı mı, kaybedilen insanların adı mı yoksa gerçekten şimdide o günlerden hiçbir iz kalmaması mı.
sıra kitapçılara gelmişti. en çok heyecanlandığı kısım. hani yalanım yok, ömrümde öylesine okuma tutkusuyla yaşayan bir adam görmedim. hiçbir zaman bir baba-oğul ilişkisini ziyadesiyle yaşamadığımızdan ayrılık ve aykırılıklarımız, ortak faaliyetlerimizden her zaman kat be kat fazla oldu. her vakit eleştirdim de hiç inkar edemedim kaliteli okuyuculuğuna imrendiğimi. benim pederin bana yegane katkısıdır okuma sevdası. neyse hocam, velhasıl özellikle sahaflar.. sahaf dedi akan suları durdurdu. inanır mısınız çocuk gibiydi, adımları hızlanmıştı farkediyordum, 55'ini geçkin adam.
vardık biraz sonra. yüzü düştü.. adımları azalarak kesildi. hepsi bir bir kapanmış. tarih olmuş. halbuki almak istediği kitapların isimlerini bile söylemişti biz adımlıyorken. özellikle sahaflardan bakmak istemişti. o kadar iyimserdi ki o günlerden birilerini bile tanımayı bekliyordu hızla ilerlerken. tanıştıracağım seni diyordu, beni mutlaka hatırlarlar..
dedim ya babamla hiçbir zaman iyi bir baba oğul ilişkisine sahip olamadık. şimdilerde yeni yeni olmaya başlıyoruz sanırım. ben 20'li yaşların ortalarında dolaşıyorken. bundandır sanırım, babamla benzeşen bir alışkanlığımız yoktur. karakteristik özellik demiyorum tabii. alışkanlık diyorum bak sevgili arkadaşım, dikkat. delicesine kitap aşığı olmak dışında. bir sözünü hatırlarım benim pederin iş görüşmesi için tarifsiz bir stresle başka bir şehre giderken bana havalimanında söylediği :
"sakın kendini sıkma, içini ferah tut. evvel allah biz buradayız, geleceğini kurabilecek kadar imkana sahibiz, olur da kötü geçerse üzme kendini. haa ama bak sana sözümdür, bizler gidince size az buçuk bir şeyler bırakabilmek için bunca yıl çalıştık ve elde ettik de. ama bilesin ki kardeşinle sana bırakabileceğim en büyük miras evdeki kütüphane ve kitaplardır."
şimdi düşündüm de bahsettiği sahaflara doğru giderken aslında benim de hızlanmış olan o adımlarım babamınkilere ayak uydurabilmek için değildi. ben de en az onun kadar heyecanlıydım..
Herhangi bir sahaf dükkanının içerisine girdiğiniz anda kendinizi yaşanmışlıklarla başbaşa bulursunuz.
Bazen içerimi eski destanlardan kalma bir ortadoğu şehrinde herhangi bir çarşıda dolaşıyormuş gibi fantastik bir his kaplar. Bazense elime aldığım bir kitapta, bir zamanlar bizler gibi yaşamış, görmüş, hissetmiş, sevmiş insanların okurken belkide hüzünlendiği veya mutlu olduğunu ama artık hayatta olmadıklarını hatırlar içimi bir hüzün kaplar.
Sahaflar güzel yerlerdir. Duygunun her türlüsünü yaşayabileceğiniz ender yerlerdendir.
Ayrıca aylardır aradığım 2 kitabı dün sabah itibariyle bir sahafta bulmam, hem sahaflara olan sevgimi artırdı hem de mutlu olmama sebep oldu.
Artık girdiğimizde KPSS kitapları bulunan yerler haline geldi. En basit kitaplar bile yok. Olanlar da kitapçılardan daha pahalı ya da aynı fiyat. EE nerede kaldı sahaflik?
vitrinlerde rengarenk olarak sergilenen popüler kitaplardan her ne hikmetse nefret ediyorum. Yaşasın sahafçılar!!! Yaşasın arayıp arayıp bulamadığımız kitaplar!
Günümüzde basmı olmayan yada ilçe kütüphanesinden bulamadığım kitapları arayıp sonunda bulduğum kültür hazineleridir sahaflar. Bazılarında koltuk oluyor oturup kalkamayıyorum :D Sahaflar değerimizdir destek olalım sahafları yitirmeyelim.
- Her ne kadar kurnaz kitapçılar, ticarethânesinin adını 'sahaf' olarak koysalar da boşunadır. bir emin nedret işli, bir lütfü seymen, bir halil bingöl kolay yetişmiyor; ve 'sahaflık' pâyesini, bu gibi insanlar alabiliyor. Muazzam bilgi birikimleri onları diğerlerinden farklı kılıyor. [Ayrıca sözlükte, bu sahaflarımız adına başlık dâhi açılmaması üzücü bir durum.]
- Beyoğlu Sahaf Festivali, fevkalade müthiş bir organizasyon. Fakat bu işi organize edenler, birçok teknik kusuru gözden kaçırıyorlar. Hatta, istiklâl'deki Mephisto'da E. Nedret işli, konferans sırasında sözü festivale getirip, belediye ile görüştüklerini fakat eksik/kusurların hâlâ giderilmediğini söylemişti. Umalım ki, 'asıl' sahaflarımızın oluşturacağı bir festival, keyifli ve dolgun geçer.
- Efemeralar, gravürler, imzalı kitaplar, ithaflı kitaplar, resimler, fotoğraflar ve envâi çeşit bilgi deposunun olduğu sahaflar, bir bibliyoman/bibliyofil için 'cennet' niteliğini taşımaktadır.
- Bir zamanlar Yedikıta dergisi, sahaf haritası vermişti. istanbul'daki tüm sahafları kapsayan güzel bir broşür. Meraklıların bulmaları ve edinmelerini tavsiye ederim.
5 liraya aldığı eski kitaba 70-80 lira fiyat koyan oportünist insandır. son senelerde artık iyice sınav ve ders kitabı satmaya yönelmiştir çoğu ve böylece sahaflığın s'si ortalıkta kalmamıştır, nerede eski sahaflar....
ha bir de geçende bir sahaftan roman almıştım, kitap korsan çıktı, bir de uyanık sahaf (kadındı) kitabı poşete koyup bantlamış, korsan olduğunu anlaşılmasın diye, eve gidince fark ettim. o yüzden aklınızda olsun, sahaflarda poşetlenmiş bir kitap görürseniz, bilin ki korsandır.
Bazıları gerçekten iş ahlakından yoksun ve kendileri tilki sanabiliyor.
Bugün yaşadığım bir olay beni çok etkilediği için uzunca bu örnek üzerinden anlatmak istiyorum.
Her zaman gittiğim sahafa gidip maddi değeri epey yüksek olan atmaya kıyamadığım almanca ve ingilizce kitaplarımı götürdüm. Oldukça kalın ve çok yerde bulunmayan kitaplar. Yani geri dönüşüme atmak yerine sahafa kadar götürüp birilerinin faydalanması için vermek istedim. Her zaman gittiğim sahaf kapalı olduğu için başka bir sahafa kitapları göstermek üzere gittim. Elbette o kadar değerli kitabı verdikten sonra gözüme çarpan birkaç roman seçecektim. Yaşlı tonton bir amcayla karşılaştım. Içimden de ne sevimli ya kendisi kadar sevimli bir dükkanı var, bundan sonra buraya da uğrayabilirim diye iyilik meleğiymişcesine iyi seyler düşünüp iyi dilekler diliyorum iyi bir insan olduğuna kanaat getirip.
Adam kitapların sayfalarını tek tek inceledi. Çoğunun boş olduğunu söyledim. Bana kitapta bir iki altı çizilmiş yer bulup "işte hıı" diye işaret ederek gösterdi. Olabilir tabi biraz kullandım dedim. Halbuki sıfır kitabı neden sana getireyim ki toptancı mıyım ben? Hala yaşlı ve tonton olduğunu düşünErek ters bir şey söylemedim. Ve ben çoğu yerde bulamadığım bir kitabı sorduğumda bana öncelikle var dedi. Sonra 10 sn daha düşünüp "yok, kalmadı" dedi. Yaklaşık 8 kitabı verip 1 tane bulamadığım kitabı alıp gitmekti planım. Ederi 5-10 kitap aslında. Ben aradığım kitabı bulmanın derdindeyim. Kitapları 2.kez gözlüğünü takarak inceledi amcamız. Ben de kitabı arıyorum romanlar arasında. Kaç kitap alabileceğimi sorduğumda istediğin bir roman alabilirsin dedi. içimden kitaplar elden çıksın yeter ki aradığım kitabı da alıp gideyim diyorum. Adamın kazıklamaya çalıştığının farkındayım. Ben Kitapları incelerken getirdiğim 8 kitabı gösterip "bunlar değersiz kitaplar, bir tane kitap bile etmez aslında" dedi. Hala sakinliğimi koruyorum. Susmadı ve bana en az 35 senelik çizgi roman tarzı kitapları göstererek "hatta onlara da bakma, bunları verebilirim" dedi. Adamın yapmak istediği kitapları ona hibe etmem ve oradan çekip gitmemdi. FAkat öyle yapmadım. ters bir şey söyleyip diyaloğa girmek istemediğim için iyi günler dileyip kitaplarımı tekrar üşenmeden çantama yerleştirip dükkandan ayrıldım. Sen sahafsın. Ve işin kitap alıp satmak ya da verilen kitapların değerine göre takas yapmak. Sen sadece bunun alma kısmını yapıyorsun. Ne iğrenç bir iş ahlakı. iş ahlakı çoğu meslekte kalmadı bunu biliyoruz. Fakat sen de mi be küçük esnaf? Sen de mi yaşlı tonton amca? Sen bunu yaparsan kimler neler yapmaz bize. Yapmayın gözünüzü seveyim. Zaten soğuttunuz şu şehirden, insanlarından da soğutmayın.
içerisinde hiç sıkılmadan saatler geçirebilinen mekân. Öğlen gittiğim zamanlarda Kitapların arasına öylesine karışıyorum ki bazen saatin akşam olduğunu geç farkediyorum.