Çoğu organizmada safra, yemekler arasında safra kesesinde depolanır ve yemek yenince hazmı kolaylaştırmak için oniki parmak bağırsağına (duodenum) salgılanır.
karaciğerin poligonal hücrelerinde yapılan, sırasıyla safra kanaliküllerine, hepatik kanala sonra duodenuma dökülen sıvıdır. bileşiminde safra tuzları, lesitin, bikarbonat iyonları ve tuzları, kolesterol, safra pigmentleri ve ağır metaller bulunur. görevleri ise, duodenuma gelen yağların yüzey gerilimini azaltır (miçel yapı oluşturarak), kolesterolün vücuttan atılmasını sağlar.
o zamanlarda da ateistler var. adam bakıyo güneşe, diyo ki,
-olum naalakası var tanrı manrı ya! kabak gibi güneş bu!
diyolar,
-aman hacı, ne diyosun, çarpılırsın, cilt kanseri olursun ra canımı alsın!
bizim ateist alttan alır mı? aslalıkla kattalık! derhal yanıtı veriyo:
-yafu bu tanrıysa bile saf bi tanrı olur... baksana bu sıcakta çalışıyo saftirik!
sonra da alay etmeye başlıyo mu ki bak sen şu işe:
-saf raaaa! saf raaaa!
eski mısırlılar da "vay sen nası bizim tanrımıza saf dersin" diyerek sen tut bu adamın karaciğerini del, akan sıvıyı da ibreti alem olsun diye kuşlara içir, ondan sonra halkın işi yok, burdan bi efsane türet de efendim karaciğerin salgıladığı sıvıya safra denir de, ooohooo geçeceksin bunları... işte tarih ayan beyan ortada...