karışık gelen tetriste sıkıştığın an gelen bir çubuk kadar, kıymeti yoktur o çubukların tamamının. öylesinden daha çabuk sıkılır insan denen bu varlık.
pek çoğumuz tetris oynamıştır belki şu anda da oynayanlar olabilir. oyun sırasında farkederiz ki o "uzun çubuklar" en çok sevdiğimiz ve gelmesini dört gözle beklediğmiz şeylerdir. yerleştirilmesi kolay, şekli tahrik edici * vs vs.
bu tetris oyununda devamlu uzun çubuk gelirse ne olur ?
peki bu çubukların tadında bir hayat olursa ne olur ?
elbette rahat, muhtemelen hiç zorluğun çekilmediği, baba parasına güvenilen bir hayat.
ancak şu da var, hangimiz bu kadar kolay, basit bir oyunu oynamaktan zevk alır ??
işte böyle tasvir edilmiş bir hayatta bu kadar renksiz, zevksiz ve amaçsız olur.
zaten bu tarz hayat yaşayan insanların sonu da oldukca trajik olmuştur ;
bir otel odası köşesinde, aşırı dozun uçurduğu sefil insancıklar...
hemen tanımı yapalım; yediğim arkamda yemediğim önümde tarzı bir hayattır.
aman, doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı yaşamazsınız hiç. "lan buradan gelecek parayla bu deliği kaparım, diğer deliği de gelecek ay verilecek "z" şeklindeki parçayla kapatırım" demezsiniz çoğunlukla.
uzun çubuk olm bu. salak değilsen, manda değilsen, sığır değilsen yan yatır üstüste koy, dik bırak yanyana koy. dörder dörder götür dizileri bonusun biriksin.
ama söyliyeyim, sıkılırsın. "sokarım ben bu oyuna" dersin "game over" ı göremeyince. kokoreçten zevk alamazsın mesela veya veya son taksidini zar zor ödediğiniz arabaya ilk bindiğinizde sevgilinin gözündeki bir damla yaş pek bir şey ifade etmez sana.
veya güzeldir lan bilmiyorum, sadece uzun çubuklu tetris.