uludağ sözlüğe mahsus tuhaflıklardır. eheh. tamam kabul ediyorum. başlıkta biraz mübalağa yaptım. tabiî ki diğer sözlüklerde de birazdan okuyacağınız tuhaf şeyler olabilir ancak uludağ sözlükte bu tuhaflıklar biraz daha fazla göze batıyor.
bir iki örnek verip yazıyı bitirmeyi planlıyorum. alın size birinci örnek, gözünüze dizinize dursun.
başlığımız illinois olsun. bu başlığın altına da gayet objektif bir entry döşeyelim;
entry: amerikan yapımı prison break dizisinin geçtiği birkaç eyaletten biri.
gördüğünüz üzere entry bariz bir şekilde objektif. yanlış bilgi içermiyor. entry i girdikten beş dakika sonra görüyorsunuz ki bu entry e eksi oy verilmiş. siz de buna içerlenip, entry i editliyorsunuz;
edit: bu entry i eksileyen kavat! sözüm sana, yanlış bilgi değil ki bu. neyine eksi oy veriyorsun?
işte bu dakikadan sonra, sen, genç yazar, uludağ sözlükteki acımasız gerçekleri öğreneceksin! sen bu entry de, bu yazıya eksi oy verene kavat dedin ya bir kere, hah işte! bundan sonra o yazıya artı oy verileceğine dair hayal kurma. nah girerler! pardon, nah verirler nah!
ne diyordum? ha, entry i editledikten sonra, daha bir şevkle eksileniyor o entry yazar kardeşlerim. nasıl bir psikoloji ise eğer bu, kavatlığı en baştan kabul ediyorlar. ondan sonra da "nefesalsamda küfür ediyor" oluyor. şimdi bir şey derdim ama neyse.
bir diğer mevzu da kısa entry- uzun entry mevzusu. kısa yazsan boş yazıyorsun biz uzun yazılar istiyoruz derler. uzun yazsan okuyan olmaz. şimdi çıkıp da "eheh. yazı sürükleyici olsa on sayfa kadar uzun bile olsa okunur." diyen biri olursa da, sevgilerimi iletirim. lan, çoğu yazar uzun entry görünce ilk cümleyi bile okumadan başka başlığa geçiyor, ne sürüklemesi, ne kapkacı?
kapkaç mı dedim ben? çok iğrenç bir espri olmuş lan o. kendimden utanıyorum. bir de son olarak buradan avustralyadaki amcamın oğlu hilmi' ye küfür etmek istiyorum. lan hilmi...
edit: bu entryi eksileyen arkadaş, sana kavat demeyeceğim. ama biraz dur ve düşün, güzel yazıydı olm bu. sırf ibnelik yapmak, götoşluğunu ortaya çıkarmak için eksi vermeye değer miydi, ha?
