kuran-ı kerim: islam dininin dünya görüşünü, devlet anlayışını, o dine mensup olan insanlara peygamberlerin, felaketlerin tarihçesini ve daha bir çok bilgiyi öğreneceği bir kitaptır. hadis-i şerifler: sünneti ve kuran-ı kerim'in açıklmasını içerir. sadece ibadetlere bakmaktaki sebep ise: artık bir çok âlim diye adlandırılan bireylerin, liderlik egosu ve dokunulmazmış gibi rahat rahat konuşmalarından ve bu güne kadar az çok bir bilgi sahibi olan toplumun, artık bildiğinden şüphe etmemesi, kendi içerisinde çelişkiye düşmemesi için gerekli bir durum haline gelmiştir. toplumun büyük bir kesiminin âlimin etkisinde kalması ve herkesi doğru bulduğu yola davet etmesi ama herkesin doğruluk değerinin aynı olmadığını düşünmemesi, birey üzerinde baskı kurması, git gide toplumu parçalamaya, başkalaşmaya yol açıyor. bu başkalaşmadan uzak durmak isteyen bireylerin baş vurduğu bir yoldur. lakin onlarda böyle yaparak aynı peygamberi benimsedikleri halde, aynı allah'a taptıkları halde fark etmeden başkalaşmalarına sebep oluyor. düşünün ki bende bir ekmek var. siz de bir ekmek var. sadece şekilleri farklı, geriye kalan her şey aynı.
bid'atlerin toplumda yayılarak toplumu zehirlemesine neden olur. ayrıca aşağıda bazı örnekleri verilen sonuçlara sebep olur.
"gaziantep'in kilis ilçesinde bir baba, bir yaşındaki kızını, düşünde gördüğü şeyh efendinin tekkesine götürüp gelin gibi süsledikten sonra taşa üç kez sürdüğü bıçağıyla kurbanlık koyun gibi kesmiştir." baba, yakalandıktan sonra şöyle demiştir:
"şeyhim, en sevdiğim varlığımı allaha kurban etmemi istedi, ben de verdim." (milliyet gazetesi, 7 haziran 1988)
13 ekim 1990 tarihli bir başka gazeteden:
"otuz yaşındaki bir yurttaş şanlıurfada bir mağarada, üç yaşındaki oğlunun başını bıçakla kesti" ve yakalandıktan sonra şunları söyledi:
"devam ettiğim tekkenin şeyhi bana 'çocuklarını çok sevenlerde allah sevgisi azalır. bu sebeple üç çocuğundan birini kurban etmen gerekir' dedi. bunun üzerine çocuklarımın en küçüğü olan abdullah'ı evden alarak kendisine dondurma alıp söz konusu mağaraya getirdim. gözlerini bağlayarak bıçakla boğazını kestim. olay gecesi şeyhin, oğlumu geri getirmesini bekledim. çocuk geri gelmeyince ertesi gün tekkeye gidip şeyhin yüzüne tükürdüm. aileme haber vererek cinayeti saklamaya karar verdik."
türbanlı bir kız, başörtüsü takmayan annesini, başını örtmediği için 30 yerinden bıçaklayıp gözlerini oyarak ve kollarını keserek 'din uğruna' gerekçesiyle öldürmüştür. yakalanıp sorgulandığında, başını örtmemekte direten annesinin 'muzır ve münafık' olduğunu, katli vacip olduğu için öldürdüğünü söylemiştir. genç kız kendisini "islam'ın bıçağı" olarak görmektedir. (cumhuriyet gazetesi, 9 nisan 1997)
yine; nazar boncuğu ve benzeri şeylerin, bunlardan medet ummak amacıyla boyuna veya herhangi bir yere takılması caiz değildir. peki toplulumuz ne alemdedir?
ölünün arkasından dua etmek, onu hayırla anmak güzeldir eyvallah ama onun arkasından yapılan yedinci, kırkıncı, elli ikinci mevlit okuması nerede yazmaktadır? günümüzde bunu yapmazsak bize hangi gözle bakarlar acaba?
uzatmak mümkün ama nahl suresinin okunmasını tavsiye ediyorum. özellikle de 20. ayet ile 30. ayet arasında kalan ayetleri.