Siyah beyaz filmlerdeki grinin yirmi dört ton olduğu aşkları özlüyorum,
akşam olup günün son aydınlığı karanlığın elini ürkekçe tuttuğunda,
Buluşmak için okul kapılarında çıkışını beklediğim dakikalar, gülmeye hazırlik yapan konser öncesi kulis telaşına döndürürdü yüzümü.
- Dost kitabevi'nin daimi buluşma noktası olması,
- kurtuluş parkı'na hava karardıktan sonra gitmemeye çalışmak,
- barlar sokağı'nın abazan kaynaması,
- Kızılay avm'nin en dandik ama en kalabalık avm olması.
En önemlisi ise; "ankara'da deniz yok, bu şehirde nasıl yaşıyorlar yhaa" diyenlerin ağzına kürekle vurmak.
Biri yazdı mi bilmiyorum ama meşhur otogar taksicileri. Kısa mesafe gideceğim dediğiniz anda içlerinden canavar çıkan kaba saba tipleri özellikle oraya toplamışlar.
Sonsuz yokuşlar, duraklarda durmayan egoist şoförleriyle ego otobüsleri, bu sene kendini pek göstermese de insanın içini donduran soğuğu, kızılay'ın insan kalabalığı...
Bir dönem dost kitabevi iken bulusma yeri, simdiki nesil kızılay avm nin önündeki asansörü pek bir benimsedi.
Ucuza zehirlenmek isterseniz sıhıye köprü altı dönercilerini önerebilirim.
Kızılay metro altında istedigi yerden dışarı çıkabilen bordo berelidir.
Buraya bakarlar.
ankara'da yollar yollara çıkar. milletvekili olmadığım sürece yaşamayı düşünmüyorum. milletvekili olursam da kamer genç gibi olup kendi kendimi eğlendireceğim yoksa çekilmez bir şehir.