belki.. bakın belki diyorum, çünkü anlayamıyor herkes dediklerimi,
belki asılmayabilir ama, asmıyoruz diye de her gün çilek ve muzla da beslemeyelim. diğer mahkumlara nasıl davranılıyorsa o şekilde davranalım. inanın, o yatan 30 bin şehitin kemikleri sızlıyor, o ibne muz'u ısırdıkça.
bir şerefsiz ülkemizi bölmeye kalkıyor, bu düşünce de kalmıyor, uygulamaya koyuyor, karşılığında direk 30 bin, dolaylı 100 bin ailenin canını yakıyor. ve biz ne yapıyoruz? kendisini muz'un üstüne oturtmamız gerekirken, muz'u soyup yediriyoruz.
yazık bu ülke için ölen 30 bin kişiye. yazık.
bırakın biz zindan'a mahkum etmeyi, 24 saat online olarak kamera ile ab'ye izletiyoruz kendisini. neden? biz bir şey yapmıyoruz diye.
bu kadar mı aciz bir ülke olduk? bu kadar mı sindirildik? türk halkı bu şekilde yönetilmeyi hak etmiyor. burada, özellikle belirteyim, hiç bir zaman şu parti bu parti demiyorum, bütün partilerin, siyasilerin suçu var, bu acizlikte. hepsi aynı bok.
1) idam cezası ilkel bir cezadır. (dolayısıyla, abd VE ırak ceza kanunu da ilkeldir)
(bkz: idam cezası/@ogasi)
adil uygulanan mühebbet, idamdan daha etkili ve ağır cezadır.
2) idam cezası, bi topluluğa kısa vade de rahatlama getirir doğrudur, ama geniş vade DE karşıt toplumda idamlığı çok büyük suçlar işlemiş olmasına rağmen, kahraman haline de getirebilir.
(bkz: adnan menderes)
(bkz: deniz gezmis)
işte böyle bir idam, pkklı orospu çocuklarının, hedef kitlelerine ve yurt dışına karşı yürüttüğü kampanyalarında büyük fırsat sağlayacaktır.
3) saddam işlediği büyük şuçlara rağmen, bölük pürçük olan sunni arap toplumunu birleştirme gayesindeydi. apo ise kaynaşık olan türkiye toplumunu bölme gayesindeki yabancı güçlerin piyonu olan 30.000 insanın katilidir. bu açıdan, aynı kefeye konmaları biraz saçma. apo kesinlikle, bunun en az 30.000 kat fazlasını hak ediyor.
asılmasın eyvallah, ama "yok aman hastalanmasın, bi yeri incinmesin, aman kılı dönmesin vs" diye de bir kuş sütü eksik hayat yaşatılmasın bu ite. "bu şerefsize bir şey olursa biz nasıl hesap veririz büyük patronlara" diye düşünülmesin. "ab ne der, abd ne der sonra" denmesin.
insan olmayana, insan gibi muamele edilmesin.
bir ülkenin, milletin şerefi, bu itin nefes alıp verdiği her saniye, ayaklar altına alınmasın.
apo asılmasın. o bir dakikalık ölümü hiç haketmiyor. ona bol miktarda işkence yapılmalı, ölüp ölüp dirilmesi sağlanmalıdır. sadece o pisliği bir şehit ailesine vermek yeterlidir. kesinlikle idam edilmesin, bol bol işkence ile sürünsün sonra gebertilsin.
apo denen virüsün ülkemizde geçirmekte olduğu cezasını içinde bulunduğu şartlara göre değerlendirecek olursak çok yerinde bir önermedir. zira apo denen şerefsiz her türlü can korkusundan uzak, hayatı türkiye cumhuriyetinin garantisinde, hatta ve hatta aman ölmesin de başımıza iş almayalım psikolojisi ile bebekler gibi bakılan, yaşamaya devam ettiği için halen örgütünün başı sayılan ve orda burda kimin sesi olduğu belli olmayan(belki kendi sesidir) propaganda kasetleri yayınlanan bir mahkumdur hatta mahkum değil resmen misafirdir. biz bu kadar aciz bir ülkemiyiz? madem idam edemeyecektin o ibneyi, teslim aldığın zaman uçakla buraya getirirken atamadın mı aşağıya. attı kendini diyemedin mi? onu kahraman etmemek pahasına hala bölücü bir terör örgütünün başı olarak muhafaza etmek daha mı mantıklıydı? onu savunan ahmaklar onu kahraman ilan etse durum şimdikinden çok mu farklı olacaktı? hangi akla hizmet amerikadan paketi açmamak koşuluyla böyle bir postayı kabul ettin diye sorarlar adama ey ülkemin yöneticileri!
idam cezasına çarptırılan birçok kişi gibi saddam'da kahraman olarak anılacaktır muhtemelen,
aynı şeyin abdullah öcalan için gerçekleşmesi sanırım pek hoş karşılanmayacaktır,
illa ki ölüm isteniyorsa işkence yapılmalıdır ki herkese çektirdiklerini biraz da olsa anlasın.
idam cezasının insanlık dışı bir ceza olması hasebiyle karşı çıkılması çok da yanlış olmayan durumdur. En nihayetinde ne olursa olsun Abdullah Öcalan'ı asmak Güneydoğudaki terörü bitirmeyecektir aksine bu tıpkı ABD'nin Saddam Hüseyin'e yaptığı gibi; Türkiye Cumhuriyetinin de kendi siyasal egosunu tatmin edeceği bir intikam, bir güç gösterisi olmaktan öteye gitmeyecektir. Ayrıca bu kadar radikal görüşlerin dÜnya siyasal platformunda yaratacağı tepki ve bunlara Türkiye'nin ne kadar dayanabileceği sorusunun cevabı daima muallakta kalacaktır. Zira Türkiye şu andaki dünya siyasal konjönktüründeki konumu ve evrensel siyasal angajman seviyesi itibariyle ''Vatan millet Sakarya, ali kıran baş kesen'' siyasetiyle ayakta durabilecek bir ülke değildir.
