mutlu eden bir duygu bir bağlanma hissidir. insanlar için zor böyle bu duyguyla bağlanıcak biri. güzel bir şey ama çok önemli bir duygu size her şeyi yapabilir, yaptırabilir oluşu, olmayaşı. sevdiğiniz insana, eşinize verebileceğiniz en güzel hediyedir. ölene kadar sadakat hiç dokunulmamış gelsin yada gelmesin ona sadakat mutlu eden tek şey beni.
vala sanırım evrende toz zerrecikleri şeklinde kaldı.
kimisi tipinden, kimisi konuşmasından direk elenir.
belki de gereksizdir, o yüzden evrime göre yok oluyordur.
ofisten çıktım, karşımda sadık, konu başlığı ise sadakat, farkında olmadan kitabımdan alıntılar yaparak. bakınız neler söylüyorum o anlarda.
charles bukowski okuyanlar iyi bilir bu kavramı.
bende diyorum ki sadakat, bütün huzursuz defterleri temize çeken, asil bir duygu olmakla birlikte kişinin özünde bulundurduğu, özsaygısı ile beslediği bir yaşam şeklidir aslında, iletişim, uyum, paylaşım tamamında mevcuttur. aidiyetten bağımsız dinamikleri ile birlikte, birikimsel değerlerin, anbean göz önünde bulundurulması, ruhunuzdaki dostluk, ilişki, arkadaşlık tasvirinde önemli roller edinmesidir.
insan sevgi kanalını adadığı her kişi de sadakati bulmak, hissetmek ister.
çeşitli sınır aşımlarıyla birlikte, midesiz olan her kişiden tabiatı ile oldukça uzak bir kavramdır.
(bkz: ironik duygularımın attığı sadist çığlıklar bölüm 13 pasaj 4)
asla karşılıksız olarak verilmeyen ve beklenmeyendir.
günümüz insanında istisnai durumlar dışında, bağlılıkla ilgisi yok. hatta ikili ilişki dışında da düşünürsek, yaptığın bi şeye karşılık olarak beklenendir.e
misal, benim teyzemin oğlu doğduktan sonra 1 yaşına gelene kadar ben de ilgilendim. uyumadı, evin içinde 4 kg bi varlıkla kollarım kopana kadar dolaştım.
banyodan kaçmasın diye maymunluk yaparak yıkadım.
altını değiştirdim, uyumasını bekledim, mamasını hazırladım. ağlamasın diye şebekleştim.
piç şimdi 4-5 yaşlarına geldi ve uzağa taşındıkları için 3 ayda bi görüyorum. pezevenk son geldiğinde kıçını dönüp yüzüme bakmadı.
ulan ben senin altını değiştirdim olm sen nasıl beni hiçe sayarsın ağzını yüzünü kırarım feryatlarıyla nerdeyse parçalayacaktım.
sözüm o ki gençler, anne babanın bizden 'otur iki kelam edelim' emeli de bunla ilgili, başka birine yan gözle bakmadığınız zaman sevgilinizden de aynını beklemeniz tam anlamıyla sadakat ile ilgili karşılıklı yazılı olmayan ama uygulamaya çalıştığımız kurallar bütünüdür.
damarlarında sadakatsizlik dolanan bir neslin var olmasıyla birlikte, aranan ama asla samimi biçimde bulunamayan, sadece gönül ilişkilerinde değil, insani tüm ilişkilerde insanların kendisine aç olduğu duygudur.
galiba sadakat sadece köpeklerde var.
sadakat , alışkanlık değildir. alışkanlık, sadakat getirmez. her söylemesi zor ve ifade edilişi karışık olan şey gibi sadakat de çok acayip bir şeydir.
bir kere harflerinden biri kaybolursa anca "sadaka" gibi bir şeyler kalır geriye.
o son harfi kaybetmeyiniz.