tabi ki b planları olaya daha denge getiriyor.
insanoglu kaybetme ihtimalini bilmeden elindekinin degerini anlamakta zorlanan bir mekanizma.
ama ben ozel hayatta b planlarını sevmiyorum.
elindekine butun enerjini ver. yatırımını yap. guzellestirmeye calıs. odagını bolersen, sevgin-ilgin-verdigin mutluluk ve huzur da bolunur.
ha ben dunyadaki tek leyla degilim, sen dunyadaki tek mecnun degilsin.
bir gun gercekten olmadıgını gorursek mecnun degistiririz;)
ama su an icin benim tek mecnunum sadece sensin.. beraber guzel bir sey cıkarabildigimiz surece de bu boyle kalacak..
başarılı olduğum bir konuydu bir zamanlar ama bu kadar acı şeyden ve tecrübeden sonra sokarım sadakatine dedim. gerçi hayatımda kimse yok, belki yine çok seversem sadık kalırım.
benim bu konuda bir sıkıntım yok.
sadece beni bogmıcan. rahat bırakıcan.
cok höt zöte gelemeyen bir yapım var.
onun dısında bizde %99 yamuk olmaz.
allah sasırtmasın, ne diyim.
erken genclikte, her seyin kör cahiliyken sasırdıgım donemler oldu. o donemlere cok pismanım mesela.
son 20 senedir temizim. full sadakat. cunku onlem alıyorum. bir erkekle asla icmiyorum. bir erkekle asla yalnız kamusal alan haricinde bir yerde yalnız kalmıyorum.
daha dunyaya ozel hayat meselerinde gozlerini yeni actıgında bilmiyorsun ki basına neler gelebilme ihtimali var. saf saf her yere gidiyorsun, kimsenin seni opmeye kalkacagı ya da tavlamaya kalkacagı filan aklına gelmiyor sevgilin varken.
ben asırı temkinligim son 20 senedir bu konularda.
o yuzden cok sukur basıma yanlıs seyler gelmiyor artık.
ben sadakat sorunum oldugunu dusunmuyorum.
20 senedir hayatımdaki hicbir erkegi aldatmadım.
sadakat sorunum olsa boyle mi olurdu sizce?
bana erkek arkadaslarım hep "senle sadakat konusunda icim rahat" derler sagolsunlar.
kesimi yapılan hayvanların kasları dışında kalan (yürek, karaciğer, böbrek, işkembe, beyin, vb. iç organlarıyla baş ve ayakları) yenebilir kısımlarına verilen isim...
sadakat, bir kişiye karşı duyulan bir bağlılık hissi değildir.
aslına bakarsanız sadakat zorunluluk demek, bağlılık demek de değildir. sadakat - sadık olmak bir tercihin sonucudur.
eğer sadakati sadece bağlılık olarak algılıyorsanız evinizin önünde bahçede bağlı olan köpeğinizden (güdüsel) veya sn. cumhurbaşkanın bize dediği gibi zorunluluklarla 1700'lü yıllarda amerika'da çiftliklerde ev konak işlerinde kullanılan kölelerden (cb. ifadesiyle "ev zencisi" demiyorum. sonra açıklarım) farkınız kalmaz.
önümde onlarca çeşit yemek olan bir açık büfede sevdiğim için (kurufasülye, barbunya, meksika fasülyesi vb türler aynıdır, severim ya...) sadece barbunya pilaki almamdır sadakat.
sadece barbunya (veya kurufasülye) olan bir menüde yediğim barbunya pilaki sadakat değildir.
bir insana ya da bir işte veya bir davranışta gösterilen sadakatin temelinde karşı tarafa duyulan hisler - değer yargıları yüzünden değil de kendinize karşı duyduğunuz saygı ve sahip olduğunuz erdemlerin kökü vardır.
insanlar bunu bilmediğinden veya önemsemediğinden - cehaletinden, bu yüzden; insan olan için gayet normal - sıradan olan ve abartılmaması gereken gayet olağan bir durum özel bir durum, nadiren rastlanılan bir davranış, bir ayrıcalık gibi sadakat görülüyor.
insan olarak ve insan olma erdemi açısından, insanlar için gayet sıradan; nefes almak, yemek yemek, gaz çıkarmak, uyumak gibi olması gereken bir durum her insanın sahip olmayacağı bir ayrıcalık olarak görülüyor ve vefa artık istanbul'da fatih ilçesinde bir semt ismi olmaktan başka anlamı kalmıyor
unutmadan...
ev zencisi siyahi kölelere aşağılama için kullanılır.
eğer "ev zencisi" dediğiniz siyahi insan köle değilse hakaret için kullanılır.
günümüzde eğer siyahi veya asyalı ya da latin vb beyaz olsun, birine ev zencisi derseniz bu küfür olur.
son 20-30 yılda anglo-sakson kültüründe sokak dili ve argoda (slang) asyalılar ve siyahlar yanı sıra latinler için de (genel olarak argo tanımıyla "nig nog" kesim diyelim) bu "ev zencisi" söylemi hakareti de aşan durumlar, küfür etmek için kullanılır.
bu "ev zencisi" tanımı 20-30 yıllık bir argo - küfür olsa da aslında kökeni "uncle tom" tanımından gelir. zaten bu deyimi - tanımı "uncle tom" karakteri olarak django unchained filminde stephen olarak yönetmen quentin tarantino işlemişti. üstelik gayet yumuşatarak da işlemişti.
bu ev zencilerinin kadın olanlarının başlarına gelenler yaşadıkları daha da korkunçtu. daha fazla ayrıntıya girmeye gerek yok.
neyse, ev zencisi demek aşağılama, hakaret ötesi küfür etmektir.
sadakat...
sanıldığı gibi insana, bir grup veya zümreye bağlılık; materyal bir olguyu-durumu tasvir eden tanım değildir.
sadakat aynı zamanda maneviyat, değer yargılarını da kapsar.
örn: evlilikte verdiğiniz sözü tutarken, bir görev esnasında hizmetinizin kalitesi, iş ortaklığında çalışma hayatında bağlılığınız-dürüstlüğünüz vb bu sorumlulukların farkında olmak ve bunlarda tavizsiz olmak da sadakattir.
ne bileyim, vicdan, merhamet, utanma duygusu vb insan olma erdemi değerlerine bağlı kalmanız da sadakattir.
sadakat sadece karşı kişiye, bir gruba, zümreye duyulan bağlılık değildir.
kendinize ve değerlerinize de sadakat duyulur.
Sendeki bozulmayı, yozlaşmayı farkettiği halde ödün verilmeden devam ettirileni satın alınmıştır. Bu halinde ısrarcı, çünkü kendi çıkarına hizmet eden çok güçlü bir nedeni var. Ama tabi iyi insan olarak anılıyor. Hepimizin her durumda kendimizi ilk sıraya koyduğumuz düşünüldüğünde iyilik, korkunç bir kişilik özelliği. Kişisel sınırları gösterme yeteneğinin yokluğu anlamına geliyor çünkü. Adil ol. ilkeli ol. Nazik ol. Ama sadık olma.
Bir insana ekstra değer katan bir duygudur. Kişinin eğer sadakati güçlüyse, ahlak, vicdan ve onuru o derece güçlüdür. Sorumluluk duygusunun yapı taşını sadakat duygusu oluşturur aslında. Her ne kadar iyi niyetini suistimal edenler olsa da kalitesinden ödün vermez bu kişiler.