bütün saçın dümdüz* ve katsız olması halinde yakışabilecek saç modelidir. eskidenki popülerliğini yitirmekle beraber, o zamanın sade kızlarını*** hatırlatır nedense.
60' lı yıllarda avrupa adını alan saç modeli kızların eşleri hakkında en merak ettiği konu buymuş genelde; " avrupası varmı avrupası" şeklinde dialoglara konu olur.
kısa saçlı erkeklere hiç yakışmayan hatta itici duran fakat uzun saçlı erkeklere çok yakışan saç stilidir. tabi saça jöle sürülmediği ve geriye yatırılmadığı taktirde.
peygamberin yaptığıdır. onun yolunda gitmek manasına da gelir, şiir de de anlatıldığı üzre..
mataramda tuzlu su
west indies, kızıl elma, itaki, maçin!
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
beyazların yöresinde nasibim kalmadı
yerlilerin topraklarına karşı suç işledim
zorbaların arasında tehlikeli bir nifak
uyrukların içinde uygunsuz biriyim
vahşetim
beni baygın meyvaların lezzetinden kopardı
kendime dünyada bir
acı kök tadı seçtim
yakın yerde soluklanacak gölge bana yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
uzak nedir?
kendinin bile ücrasında yasayan benim için
gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
başım açık, saçlarımı ikiye ortadan ayırdımkimin ülkesinden geçsem
şakaklarımda dövmeler beni ele verecek
cesur ve onurlu diyecekler
halbukı suskun ve kederliyim
korsanlardan kaptığım gürlek nara
işime yaramıyor
rençberlerin o rahat
ve oturmus lehçesinden tiksinirim
boynumda
bana yargi yükleyenlerin
utançlarından yapılma mücevherler
sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin
mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
bir hayatı, ısmarlama bir hayatı bırakıyorum
görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta
askerken kantinden satın aldığım cep aynası
bazı geceler çıkarken
uçarı bir gülümseyişle takındığım musta
gibi lükslerim de burda kalacak
siparisi yargicilar tarafindan verilmis
bu hayattan ne koku, ne yankı, ne de boya
taşımamı yasaklayan belgeyi imzaladım
burada bitti artık işim, ocağım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
ilkokul saçıdır. eski fotoğraflarıma bakıyorumda hiç mi göz nizam yokmuş bende yalabık gibi yapıştırmışım iki yana saçlarımı.
tabi o zamanlar jöle denen şey yok onun yerine bolca briyantin kullanılıyor, sıkarsın eline briyantini yağ yağlı *alabros kesilmiş saçın ön taraflarına bolca dağıtılır sonra dede tarağı ile bir güzel ikiye ayrılıp okula gidilir. Okulda da ayhan ışık edası ile "benim saçım en güzeli" havalarında tripler atılır etrafa. ama o zaman herkes öyleydi ya. tabi avut kendini avut.
saçları eşit miktarda bölümlere ayırarak ikiye bölmek işi. kimilerinin çok sevdiği, vazgeçemediği saç stili. bir de saçlar kısaysa ve jölelenirse olay kusursuz bir şekilde tamamlanır.