Her sabah öğlen akşam kısaca her boş kaldığımda yaptığımdır. Köylü müyüm evet izmirde doğmuş olmam hiçbirşeyi değiştirmez kütük 120 haneli egenin şirin bir köyü sonuçta.
Köylüyü bir küçültme sıfatı olarak kullanmak da hoş değil ayrıca. Milletin efendisi diye büyük önder tarafından nitelendirilen insanları bu hallere sokmanız, alay etmeniz hadsizliktir.
bunu diyen ağır insan değildir. yada ileri derece maldır. zira insanoğlunun yaşamını idame ettirmesi için gerekli üç madde sırası ile; oksijen,su,çay...
başlık açana sabancı tevazusu dileten önerme . lahmacuna kokuyor de her boka laf et de sen kimsin lan bir bardak çay kadar dünya üzerinde çapın değerin yok , çay dünyanın pek çok yerinde gelenekselleşmiş kullanımı çok yaygın içecektir . ingiliz asaletiyle özdeşleşmiştir(beş çayı) senin rüyanda göremeyeceğin masalara konu olmuştur. ancak çayın en tazesini(rize çayı ) biz türkler tüketiriz en duru ve lezzetli haliyle içen de biziz ingilizlerin sütle Hintlilerin baharatlarla ne demeye içine sıçtıkları tarafımca çözülememiştir o ayrı .singapur' da yapılan araştırmalar da bok attığın siyah çayın beynin çalışmasını hızlandırdığını, Parkinson 'u engelleyebileceğini kanıtlıyor bu yüzden sana özellikle tavsiye ederim . kahve, yeşil çay , portakal suyu araştırmada sıfır çekmiş uyarayım .
sabahları çay içmese de köylü olanlar vardır. üzerine de çay içip ağır köylülüğüne köylülük katar. ne kadar köylü bi entry oldu bu.
benim efenim bu.
çay içmezsem şehirli* olurum belki ama insan olamıyorum.
köylü tabirini hakaret olarak kullanmaya çalışmak ancak şehirli bir ibne söylemi olabilir.
kışın tam ortasında kar bir çok anadolu yolunu kapatmışken bu canını sevdiğim ağır köylülerden birisiyle karşılaşarak belkide hayata devam etme şansını yakaladığım için kendimi şanslı hissediyorum.
asker ziyaretine malatya ya karda arabayla gitme gafletinde bulunup sivasta daha önce görmediğim bir tipinin içine düştük, karayolu 15 dakika içinde tamamen karla kapandı, arabayla ilerlemenin mümkün olmadığının farkındaydık ama en azından yol açmak için karayolları müdehale eder diye düşünerek 2 saat orada bekledik, arabanın üzeri tamamen kapanmış yağan kar yüzünden yön algısı sıfır hangi yöne gideceğimizi bilmeden yolda donmak yerine bir ev bulma hayaliyle yürümeye başladık, yarım saat yürümemize rağmen etrafta en ufak bir yerleşim yeri veya benzinlik göremememizin nedenini ertesi gün anlayacaktık. yoldan yürüdüğümüzü sanmamıza rağmen yoğun kar sebebiyle karayolundan tarlalardan birinin içine doğru yürüyüp yoldan çıkmışız ve doğuya doğru gitmemiz gerekirken güneye doğru yürümeye başlamışız, tipi kesilmek bilmiyor rüzgar sayesinde yolda yürüken kardan adam haline dönüşmemiz belki 10 saniye sürüyor,
başlangıçta herhangi bir korku duymamıza rağmen zaman ilerledikçe meçhule doğru yorgunca ilerlemek içimize oldukça ağır bir ruh hali getirmişti. geçen 3 saat sonunda aklımdan galiba ölebiliriz şıkkı geçmeye başlamış diğer iki arkadaşımı heyecanlandırmamak için bunu dillendirmemeyi seçmiştim.
o kadar süre yürümeye rağmen etrafta hiç bir yaşam belirtisi görmemek insanı çıldırtacak bir deneyim, havanın kararmaya başlaması ve soğukta deli gibi tipi yüzünden gücümüz tükenmek üzereyken allah imdadımıza sabahları çay içen ağır köylüyü çıkardı adam hiç bir şey sormadı bile beni takip edin dedi, adamla beraber 20 dakika kadar yürüdük sonunda ışık olan bir yerler görmenin ve hayata geri dönüş yapmanın dayanılmaz hafifliği içinde eve giremeden kapı önünde hüseyin bayıldı.
içeri onu taşıdıktan sonra sıcak soba yanında ısınmaya çalışırken necati dayı (ev sahibi hayatımızı kurtaran canım köylü) hemen ayağınızı sobaya yanaştırmayın uyarısıyla sobadan biraz uzaklaştık içeriden mis gibi bir koku geliyor açlık durumumuz ağırlaşmış vaziyetteyken zeynep bacı içeriden seslendi, hele gelin yiğitler oturun bir şeyler yiyiverin güç kuvvet kazanın.
sacda yapılmış köy bazlaması mis gibi peynir sahana kırılmış yumurta orada ne işimiz olduğunu bize unutturmuştu.
karnımızı doyurup kendimizi biraz bulduğumuzda arabanın akibeti aklımıza geldi, necati dayı kışların ağır geçtiğini ama böylesi bir kışı en son 20 yıl önce gördüğünü söylerken ekledi, arabanızı karayolları yolu açtığında kenara kanala bırakır kafanızı yormayın diyerek ekledi, bu yol en az 3 gün açılmaz. nasıl olur dedik burası köy yolu değil ki şehirler arası karayolu, necati dayı ben biraz havadan anlıyorsam bu havada oraya kimse ulaşamaz yolda kalan bir sürü araba var anca temizlemeyi yarın hallederler, sizi o yola götürmemiz için bu havanın biraz hafiflemesi lazım dedi, iki üçgün burada misafir olursunuz dedi.
3 gün el evinde adamları rahatsız etmek ne kadar mantıksız gelsede o havada kovsalar dışarı çıkılacak durum yoktu. gece yer yatakları serildi yorgunluktan herkes yatağa değmeden yolda uyudu, sabah uyandığımızda sabah 7 civarı evin gerçek sahipleri çoktan kalkmışlardı, kahvaltı masası akşamdan çok farklı değildi, sıcacık ekmek yanında mis gibi çay kokusu bizimle sofrasını paylaşan hayatımızı kurtaran bu insanların sıcaklığı içimizi ısıtmıştı. o kadar ağır köylüydüler ki her yanlarından samimiyet akıyordu, kahvaltı sonrası necati dayı telefonla muhtara ulaştı durumu sordu, karayolu sabaha doğru yola açılmıştı, arabanın plakasını verdik durumunu araştırmaları için, biz haberi beklerken evin ağır köylü hanımı zeynep bacıya asker ziyaretine gittiğimizi ve yolda nasıl kaldığımızı anlattık, hararetle dinledi asker ziyaretine gittiğimizi duyunca kendi oğlundan bahsetti istanbulda ne iş yaptığından onu senede iki hafta anca gördüğünü söyledi, bizde ona neden köyde oturduklarını oğullarının yanına neden gitmediklerini sorduk, cevabı toprak bırakılıp el şehrinde gurbetlik çekilir mi ? a oğullar cevabını aldık, o köyde 60 seneye yakın zamandır oturduklarını ve oranın bir parçası olduklarını dili döndüğünce bizlere anlattı ve sordu, birer çay daha doldurayım ? yok isteyiz biz ağır köylümüyüz lan dedik, yok lan o başka bir ibnenin hikayesiydi,
doldur dedik zeynep teyze doldur, muhtar necati dayıyı aradı haber verdi, yol baya açılmış gençleri şehre inen biriyle gönderebiliriz dedi, necati dayı hava kararmak üzre bu havada giden olmaz sabaha giden olursa haber edin bize dedi.
2 gece süren misafirliğimiz ertesi sabah son bulacaktı, hayatımızın en büyük tecrübelerinden birisini yaşıyorduk. gece necati dayıyla köy hayatınından siyasetten konuştuk, bizler cahil insanız kardeşler dedi, ben ilkoukul bitirdim hanım okuma yazma bilir hepsi o, iki evladımız var oğlan istanbulda ticaret yapıyor kız öğretmen evlendi kocasıyla burdur da allah şükür kendilerini kuratrdılar, biz onlara haram yememeyi öğretebildik hepsi o, yıllarca gurbette okudular biz ne kadar gördük bilmiyorum ama buranın toprağı suyu hürmetine analarının sütünün helal niyetine vatana hayırsız evlat yetiştirmedik, bir yandan sohbet bir yandan kahvaltı, o mis gibi çaydan birer bardak daha içtik, adresleri telefonları birbirimize verdik, sanki yıllardır yanında kaldığımız evden ayrılır gibi buruk ama böylesi insanlar tanıdığımız için mutlu, necati dayı bizi bulduğu için şanslı olarak yola koyulduk. arabayı bulup yola koyulma kısmı bir bu kadar uzun ve ayrıntılı o kısmı es geçiyorum belki başka bir gün başka bir ibne beni kızdırırsa onuda paylaşırım. neyse asker zyareti macerası dehşet bir macera yaşattı bize, oradan ankaraya geri döndük asker arkadaşımızı yazın ziyarete uçakla gittik, ama hayat boyu unutulması mümkün olmayan bir deneyim yaşamak tarif edilemez bir duyguydu. kalbi temiz iyi niyetli ağır bir köylünün tırnağına taş deyeceğine, 100 şehirli şerefsizin kellesi gitsin, insan içinde kötülük veya iyilikle doğuyor, cehalet bunu değiştirmiyor. kötünün cahili hiç çekilmezken kötünün akıllısı bir milletin istikbaline mani oluyor.
sabahları çay içsin ağır köylü olsun ama kalbi temiz insan olsun, varsın gerisi olmasada olur.
sabahları çay içiyorum, ekmeğimi ısıtıyorum, beyaz peynir , zeytin ikilisi oluyor. sonrasında ekmeğime elimle peynir alıyorum. ağzıma götürüp bir iki çiğnedikten sonra çaydan füüffp diye bir yudum çekiyorum. güzelce çiğneyip yutuyorum. bardağın tuttuğum yeri, dudağıma götürdüğüm yeri peynir ve ekmek karışımlı bir ize sahip oluyor. aynı ritüeli tekrarlıyorum defalarca. bardağımı bu şekilde ayırt ediyorum . evet köylüyüm.