Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı istanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karakoy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.
Korkmuyorum artık solmaktan
Solmaktan ve solgunluktan
Gelmişim nerelerden böyle
Kurumuş bir dere yatağı gibi
Ya da pek kurumamış da
Baygın, hasta ya da cançekişen
Çırparaktan yüzgeçlerimi dip sularında
Ya da yer tahtaları, muşamba, örtük perdelerin kasvetini
Yorgun düşerek taşımaktan
Ve ne çıkar ayırmasam kendimi
Suların büyük içkilere kavuştuğu koylardan.
sana ulaşmak niye bu kadar zor
anlayamıyorum.
hani bir çiçekte bulabilirdim seni
bir grup vaktinde
yağmurda ve karda
güneşin gittiği anda...
esen bir meltem selamını getirirdi hani?
yok,yok,yok...
yoksun artık biliyorum
yoksun.
dün gece yıldızlar uyurken
sana bir şiir yazdım
ne yazdığımı görmek için
yaklaştı,yaklaştı durdu deniz.
sinirlenince kendini
büyük bir homurtuyla kayalara vurdu.
ne yazdığımı söylemedim tabi
söylermiyim!
sonra o şiiri,
dalgaların üzerine bıraktım,
getirsin diye sana...
ve oracıkta kalakaldım
ezan okunuyordu,sabah ezanı
bütün kainatı öyle bir duygu kapladı ki
vücudumun tüm zerrelerinde yaşadım o
duyguyu
ve bir an yalnızlığımı hissettim
çaresizliğimi,basitliğimi
bilmiyorum,ne zaman böyle bir hal olsa
kendimi tutamıyorum.
hayır,hayır ağlamadım
gözlerim buğulandı ama...
peki,tamam ağladım
ama ne yapayım tutamadım kendimi.
insanlar neden seni sevmez bilirmisin
sen gelince korkuları başlar
karanlıktan korkarlar onlar
sen,karanlık,korku.....
ben niyemi korkmuyorum
sen gelince sükunet geliyor
ondan başkasını düşünemiyorum
sen gelince ihsan başlıyor
vuslat,hemde en güzeliyle
seni seviyorum
çünkü furkanda adına yemin ediliyor
aşıklar maşukunu anıyor sende
hıçkırıklar daha belirgin
günahlar için
pişmanlıklar için
eyvahlar için
ah'lar için...
hey gece!
şiirime senin adını verdim.
dostun şiiri dedim.
dostun şiiri...
gecenin şiiri.
sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşamüstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamsından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yanlızlığın hınzır uykusu...
Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
Bu kadar benden uzak
Bu kadar mavi
Bu kadar geniş olduğuna şaşarak
Kımıldamadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum,
Dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
Bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben...
Bahtiyarım...
Siz Allaha inanan tüm reziller,
Göreceksiniz allah ne demek,
Ahlak ne demek ve rüya!
Bu sözlerimi cennet ehline aynen ilet sevgilim.
Devletin bekasının da Allah belasını versin, marlboronun da.