yeterince akşamdan kalınmışsa olabilecek durum. önemli bir toplantı, yanında tanımadığın bir kadın, bilmediğin bir yer. topla bak nasıl ölüsün yaşarken.
nefes alıyosun, ama oksijen yetersiz
ayağa kalkmakta zorlanıyosun yattığın yerden kalkmaya mecalin yok
kalkmak için bi neden bulamıyosun
odanın havası ağır
ufacık bi bölmeden sızan güneş ışığındaki toz zerreciklerini saymaya başlıyosun
1..2..3..4...
sonu gelmiyor gözlerini açık tutmakta zorlanıyosun
saate bakıyosun, durmuş
o bile alarmı çalmak için çaba göstermemiş..
etraftaki seslere odaklanmak istiyosun ama duymak istediğin tek bi ses bulamıyosun
mevsim neydi? hangi ayın kaçıncı günü bugün?
çok mu önemli sanki
nasılsa dünden, önceki günden ve ondan bi önceki günden farksız.
bilmenin yararı yok
düşünmenin de gereği yok bi yerden sonra..
her sabah böyle hissederken
kalbinin atması, tüm organlarının görevlerini yerine getirmesi
''ben yaşıyorum'' diyebilmen için yeterli mi?
sabah ölü olarak uyanmak, gece ölü olarak uyumanın panzehiridir. buna rağmen, esasında kardeştir onlar. böyle alengirli, çetrefilli, düşünmeli bir saplantıdır işte. hadi hepimiz ölelim, bakalım uyandığımızda aynaya nasıl bakacağız.