tatil zamanı ise daha bir güzeldir. ister istemez farklı bir karışım sevinci hüznü ile yüzde tebessüm bırakır. o ara uyku kaçmıssa çay yada neskafe ile cam kenarından dışarıyı izlemek bir çok şeye bedeldir. kötü olan noktası ise istanbulda sabah iş yerine yaklaşırken kalecenter tarafında hafif raylı tramvay yolu altından geçen dere yatagıdır. her yagmur yagışında nasıl bir koku saçar etrafa insanın cigerini söküp bir zaman elinde tutar. yazın sıcakta hiç dayanılmaz zaten.
işe gitme zorunluluğu olmayan sabahlarda keyiflidir. gözler ovuşturularak yataktan kalkılır, salona gidilir, televizyon açılır, battaniyenin altına sığınılır ve yarım kalan uyku temize çekilir.
Çatı katındaki küçük evinizde, pofuduk koltuğunuzda, battaniyenin altında uyumuşsunuz. balkonunuzun kapısı açık.Yağmurun kokusu ve sesiNin ahengi uyandırıyor sizi kibarca. Kalkıp üzerinize bir şal alıyorsunuz ve balkona çıkıyorsunuz kara bulutların arasından güneş ışıkları sızıyor ve bu güzellik bütün şehri alıkoymuş.sokaklar boş rüzgar yok bir kadın işe yetişmeye çalışıyor topuklu ayakkabılarıyla çıt çıt koşuyor.kafanızı gökyüzüne kaldırıyorsunuz gözlerinizi kapatıp derin bir nefes alıyorsunuz ve kendinizi çatı katından aşağı atıyorsunuz.
en güzel uyanma şeklidir. annemin tepemde türkü söylemesine tercih edeceğim kesindir. 'murat gilin damından atlayamadım' ile uyandığım bir sabah nasıl devam edebilir ki sonuçta?