Sabahleyin o iğrenç gelen iş trafiği ve yoğunluğuna dahil olmamak, yastığın ve baza yatağın yumuşaklığına daha da şevkle yapışmak adına yapılan eylemsizlik. Hele ki bu bahsedilen sabah, kış günlerine tekabül ediyorsa, o yatakta ömür boyu uzanmak seçeneği kişiler için çok cazip gelebilir.
özellikle kışın kalorifersiz evlerde sabah yatağa mıhlanılır, sırf yataktan çıkmak zorunda olmak için telefon her akşam başka bi odaya konmaktadır ama her sabah telefon için yataktan fırlanır, telefonu kapılıp yatağ çarşaflarının arasına geri süzülünür, içerde bi süre büzülünür. elektrikli battaniyeyi bulan adamın ruhuna fatiha okunurken rüyalara dalınır. sonra yine telefon çalar, karbondioksit kokuları içinde telefon kapatılır. yine çalar. okula gitmeme planları yapılır. gereken tüm nedenler ortadan kaldırılır ve uyunur veya küfrederek, donarak, titreyerek kalkılır, etrafa saçılmış bilimum çorap, hırka, bere,kazak giyilir, buz gibi suyla el, yüz yıkanır. iğrençtir.
bedenin isyanıdır.
şurada uyumak varken sabah sabah uğraş dur mesajı verir bize âdeta.
yataktan kalkmak zor gelir..
yatak o kadar sıcak gelir ki bazen ayağın soğuk alana gelmesin diye oynatamazsin bacağını. durum böyleyken bir de yataktan kalkman gerçeği çarpar yüzüne..
her sabah 6:30 ile 7:00 saatleri arasındaki yarım saatlik dilimde, başıma gelen olaydır.
o yataktan kalkmak çok zordur.
insanın isyeaağğnn diyesi gelir.
kalkmak, kalkmamak arasında gidip gelinen durumdur. bedeninizin bir tarafı ayağa kalkmak bir boka yaramak ister, diğer tarafı ise sizi yatağa bağlayıp, herşeye siktir çekip sadece uyumak ister. benim bedenim ikinciye fonksiyonlanmıştır örneğin.
(bkz: kişiden kişiye değişir)