istanbul büyükşehir belediyesi, metrobüs geldi diye yılları efsane hattı 85 bakırköy-mecidiyeköy ü sırf metrobüslerden fazla para almak için bakırköy-cevizlibağ olarak değiştirirse pek tabiki sıkışık otobüs kavramı bu şehirde bitmez.
farkında olmadan gün boyu ismail yk. parçalarını kendinizden nefret etmenize yol açacak şekilde söylemenizdir. sabah okula sıkışık otobüste 2 saat gitmekten farkı yoktur. şoför şahsiyetin, sabahın köründe beyninizde çığır açacak şekilde dinlediği ismail yk. parçalarından tutun da, ankara havalarına kadar durumu vasat hale getirmesi gününüzü mahfeder.
ortalıklarda, kendi kendinize "off şekerim benim, seni kıtlarım yerim." gibi ismail yk. harikalarını mırıldanmaya başlamanız ve gün boyu insanların size "umutsuz vaka"ymış gibi bakmasını da bi' diğer yan etkisi.
istanbul'un kanayan yarasıdır. insanı hasta eder. belirtileri genellikle şöyledir;
- sıkışmak, sıkıştırılmak (özellikle bayan yolcuların herkese tacizci gibi bakmasına neden olur)
- sıkıştırmak zorunda kalmak (özellikle erkek yolcuların kendini kastığı bi durumdur. tacizci gibi görülmek var işin ucunda)
- nefes alamamak (özellikle panikataklı yolcular kendinden geçebilir, dikkat edilmelidir.)
- kalabalıktan dolayı inilmesi gereken durakta inememek (herkesin başına gelebilir, durağınız yaklaşınca kalabalığı yararak kapıya doğru yaklaşmalısınız)
- ayakta yolculuk yapmak zorunda kalmak ve tutunacak yer bulamamak (bu da herkesin başına gelebilir, tutunacak yer bulamadım diye üzülmeyin, zira o kalabalıkta düşmeniz çok düşük bi ihtimal)
insanı yaşadığı hayattan soğutan bir büyükşehir sorunsalıdır. insan zamanla "niye benim bir arabam yok" diye kendini sorgulamaya başlar ve bu düşünce zamanla "niye benim bir araba alabilecek kadar kazanabileceğim işim yok" gibisinden mutasyona uğrar.
erkekleri bilmem ama kadınlar için çok zor gerçekten. otobüs vya dolmuş tıklım tıklım olur. sabah daha aç ve uykulu haldesinizdır. ensenizde yeni uyanmış bir adamın nefesi (uyanmışı gerçek anlamda kullandım). tek pantolonun içine girmiş iki kişi gibi gidersiniz. siz sağa o sağa siz sola o sola. en kötüsü de size öne o da öne.
otobüse saçı başı toplu makyajlı binipte dağılmış vaziyette inen kadın çoktur. hele ki bir de yol uzunsa grup olursunuz içerde. biri iner biri biner.
allah bizi toplu taşıma araçlarından korusun. amen.
bir de bunun tramvay hattı vardır ki akıllara ziyan. (bkz: bağcılar kabataş tramvay hattı)
binmek istesen binemezsin, inmek istesen inemezsin. resmen o tramvaylar konserve gibidir azizim.
edit: bir de hergün bu işkence yolculuk için git-gel 3,30 lira* veriyorum ya, içim gidiyor.
edit 2 : şimdi git-gel akbil tarifesi 3.50 lira, jeton tarifesi 4 lira oldu. hayırlı uğurlu olsun(!)
--spoiler--
çalışan insanın sorunları hiç bitmiyor zaten. Diyelim ki bütün gün deli gibi çalışmışsınız. iş çıkışı bir otobüse binmişsiniz, otobüs hınca hınç dolu. Memurlar, işçiler ve ısrarla başkasının gazetesini okuyucularla haşır neşir olduktan sonra, otobüs yolculuğunu tamamladınız ve işte nihayet evinizdesiniz.
--spoiler--
-her durak için biraz arkaya ilerleyelim lütfen
-niye? konserve mi yapıcan
-sende çekil be arkamdan sabahtan beri
denilen diyalogların bollaştığı durum.