Biz daha bebeyken de yalancıydı bu gazete. Koca koca müzik seti gösterip ufacık teypler verirdi çılgınca kupon kestirip siktiriboktan tabaklar dapıtırdı. Hep aynıydı hep aynı kalacak.
batılı ülkelerdeki günlük siyasi gazetelerin, aynen insanlar gibi ilkeleri, karakterleri ve üzerinde yol aldıkları belli bir çizgileri vardır. bu çizgi; solda, sağda, merkezde ya da aşırı uçlarda bulunabilir ve okuyucu kitleleri, ya! takip ettikleri bu çizgide ya da bu çizgiye yakın ve ona paralel düşünenlerden oluşur.
bu gazetelerde, köşe yazarlarının benimsedikleri siyasi ideoloji, entelektüellik düzeyleri, olayları ele alış biçimleri, yazım üslupları ve okuyucu kitleleri gazetenin benliğini kazanması ve ilkeleriyle gideceği yolu belirlemesinde önemli etmenlerdir. bu nedenle, köşe yazarları o gazetelerin birer alameti farikası gibidirler. ancak bu durumları, konumları ve okuyucu kitlelerinin nicel büyüklüğü ne olursa olsun onlara gazetenin ilkelerini çiğneme ayrıcalığı vermez. ilkelere uyum esastır. çıkıntılık yapanlar derhal uyarılır, uyarılara kulak asmayanlar kapının önüne konulurlar. bu uyarılar, bizdeki gibi iktidarın tehditleriyle değil çoğu kez genel yayın yönetmenleri, kimi zamanlar da üst düzey yöneticiler tarafından yapılırlar.
bununla birlikte, bu gibi gazetelerin köşe yazarlarında üç kuruş fazla para veren diğer gazeteye transfer olma gibi ilkesiz bir tutum da pek gelişmemiştir. bu sayede gazete, gazete olurken, onu o noktaya taşıyan insanlar, yani yazarlar da gerçek gazetecilerdir.
bu demek değildir ki, the daily telegraph, the new york times, le monde veya Süddeutsche Zeitung gazetelerine, iktidarın gücüyle müdahale kesinlikle söz konusu değildir. müdahaleler olur elbet, ama bunun makul bir ölçüsü vardır ve ölçünün kaçırılmaması önemlidir. batıda, iktidar partisinin doğru-yanlış her icraatında onu destekleyen bir gazeteye, bırakın! karşıt görüşlü olanları, o siyasi görüşün sempatizanları ve o gazetenin sürekli okurları bile zaman zaman sert tepki gösterirler. bizde işin boyutları bu noktaları çoktan geçmiş ve iş, kimi gazeteler için maddi çıkarlar uğruna "iktidarın kıçını en iyi yalayan benim" yarışına dönüşmüştür. öyle ki, bir gazeteci çıkıp "orta doğu teknik üniversitesini kapatsak ne kaybederiz." diyebilecek güç ve cesareti kendinde bulabilmektedir bu ülkede. ne için? iktidara şirin görünmek ve ucundan kıyısından da olsa iktidarın nimetlerinden nemalanabilmek için.
- gazetecilik mesleğini içselleştirmiş bir insandan böylesine ilkesiz bir tutum bekleyebilir misiniz?
bizde kişiler, yani gazete sahipleri ve yazarlardır asıl olan. batıda ise kurumlar ve ilkeler ön plandadır. olması gereken de bu değil midir? insanlar bugün var yarın yokturlar, oysa kurumlarda devamlılık esastır.
pekiyi! bizdeki gazeteler iktidar değiştiğinde ne yapacaklardır? kamu kurum ve kuruluşlarının reklam gelirleri bıçak gibi kesildiği vakit, rakipleriyle nasıl rekabet edecek ve nasıl yaşayacaklardır? bu durumda, olması beklenen olacak ve sahipleri el değiştirirken geçmiş iktidarın yalakalığını yapan yazarları da çil yavrusu gibi dağılacaklardır.
öncelik konusunda hata eden zevattır. öncelikle bir gazete olarak yerlerde gezen üslubuna giydirmeleri gerekir. sonra yalan-doğru haber sorgulamasına sıra gelir bir şekilde.