kahvaltı etmeden, elini yüzünü bile doğru dürüst yıkayamadan okula giden bir öğrenci için, en az doksan beklediği* sınavdan kırk sekiz almak kadar pis bir durum.
üniversitenin ilk yılında başımıza gelmişti. sınıfa girdik, ordan biri hocanın derse gelmeyeceğini söyledi - o da sınıftan çıkıyordu. içimizden biri hocanın gelmeyeceğini daha önce bildirmemiş olmasına sövüp saymaya başladı; tabii biz daha önce hep bir ağızdan "hass..." diye backvocal yapmaya başlamıştık bile. neyse işte, çıktık dışarı; kantin hemen orada bizim; gittik oturduk, çay & bisküvi filan aldık - kahvaltı ediyoruz. kızın biri geldi, sınıfa baktı: hiçbir şey göremedi. sonra çıktı bizim yanımıza geldi, şaşırmıştı, "ders yok mu?" dedi, biz umursamazca "yok," dedik ve kız "tanrım," dedi ve ellerini başının arasına aldı - yok lan, başını ellerinin arasına aldı ve yere çöktü. sonra kollarını iki yana açtı ve sağa sola dönerek ayağa kalktı yavaş yavaş - bir an gözlerimize inanamadık: çiftetelli oynuyordu. evet, sözlük, kız delirmişti.
ahlak dışı cümleler kullanarak yakındaki bir pasteneye giderek poğaça, çay, sigara üçlüsünü gerçekleştirilmenin en ideal olduğu an. sigaranız hali hazırda ise toplam en fazla iki ytl' ye patlayacak bir hesap cıkarabilir.
bunun bir de sabah 8 buçukta gidilen dersin öğlen 1'e alınma durumu olanı vardır ki agzınıza geleni söylersiniz. ama mecburen öğlene kadar uykusuz uykusuz bekler ve hocaya söve söve derse girersiniz.
insanın elinde sopayla hocayı ve bilimum yetkiliyi kovalama isteğini getiren durumdur. insana hayatından değerli bir zaman dilimi boşa çalınmış gibi gelir. özellikle de okul uzak bir mesafedeyse.
bugün başıma geldi, sabah 9 unda uygulamaya gittim hasta halimle ama öğrendim ki uygulama yokmuş hoca bir gün önce iptal etmiş, üstüne bir de 1 e kadar diğer dersin uygulamasını bekledim onda da elektrikler kesildi yapamadık, bu girdiyi pili bitmiş robot gibi yazıyorum desem yeridir, keşke gitmeseydim diyorum yani.
o günkü tek ders ise insanı çileden çıkaracak olaydır. zor uyanılmıştır, kahvaltı edilememiştir, koşturarak ancak yetişilmiştir. bunca stresin ardından ders olmadığını duymak az miktarda sevinç yaratsada bol miktarda sinir yaratır.
çok aptal bi durum hele bide sınıfta 1 saat hocayıda beklemiş ve ondan sonra haberin olmuşsa uykuna böldüğünemi yanarsın yoksa hocayı 1 saat beklediğinemi yanarsın.
hayatı sorgulatır. arka sıralarda bir tyler durden belirir sanki, pis pis güler. her şeyi sktiretmeye iter insanı. bir daha o derse gelene lanet ettirir... oysa hepsi sabah mahmurluğunun eseridir.
sabah 8.30daki derse zaten uyanmadan gidilir bu durumda dersin boş olduğunu öğrendikten sonra kantinin bi köşesine kıvrılıp uykuya kaldığı yerden devam edilebilir.
cinayet sebebidir. hele kış aylarında ki genelde kış aylarında öğrenim görmek durumundayız, 8, 8.15, 8.30 vb. boktan saatlere konulan dersler genelde bölüm başkanı yada dekanın dersi olduğundan küfür ede ede fakat sike sike uyanırız ve yola koyuluruz. yoldada küfürler birbiri ardına gelir, arada öle küfürler geçerki beynimizden ne dedim la ben oluruz yani. nese bunlar yani dekanlar, bölüm başkanları ağır insanlar ya hani işim vardı konferans vardı ayağına derse gelmeme huyları fazladır ya hani, o halde derse gelen dier örencilerle beraber koro halinde küfürler edilir, halaylar çekilir. ama insanın içinde ister istemez manasız bi sevinç,yüzünde anlamsız, yavşak bi gülümseme olur dersin boş olması hasebiyle.
zaten o dersi sevmezsiniz, dönem boyunca devamsızlık hakkınızı sonuna kadar kullanırsınız. bir sabah söve söve, bela okuya okuya gidersiniz. yarım saat bekledikten sonra asistan gelir ve dersin yapılmayacağını söyler. gülermisin, ağlarmısın. o gün zaten başka dersiniz yoktur. ne yapsam diye düşünürken uykunuzun olduğunu hatırlarsınız ve mecburen eve gidersiniz. ama ne gitmek. söve söve, karşınıza çıkan her öğretim görevlisine, asistana,duvarlara, söve söve, bela okuya okuya.
herşeyden bihaber, sabahın pekinde kalkıp gidersin derse, sonra bi bakarsın kapı duvar. sinirlensende dersten iyidir deyip eve gidersin. haftaya da öğrenirsin ki hoca sınıfı değiştirmiş.... sonra da cinayetin gelir. yaa öyle işte. normal şeyler bunlar...