her sabah alarm çaldıktan sonra, alarmı on dakika ileriye alıp, her bir dakikada gözünü telefona dikip ' oh daha 1 dakika geçmiş' deyip uykuya dalıp, daha sonra içindeki sesin 'kalk' serzenişleri ve dakikada bir uyanmaya dayanamayıp lanet ede ede kalkma sürecidir.
alarm heran calicakmis hissi veren, ama bir turlu gecmeyen insani stresten strese sokan zaman araligidir. daha sabah sabah o bi turlu gecmeyen 5 dk stresten insani yaslandirabilir bile oyle tehlikelidir.
saati ertelemenin hemen ardından kalan sürenin tadını çıkarmak için gözlerini kapatırsın ama bir o kadarda tedirginsindir. o kısacık sürede kalkmışsındır, yüzünü yıkamış, kahvaltını yapmış hatta üzerini giyinmişsindir derken bir bakarsın ki saatin daha yeni çalıyor.. ve hüsranla daha yatakta olduğunu farkedersin.
işte böyle acı tecrübelerde yaşanmıştır o zaman aralığında sözlük. *
günün en hızlı geçen dakikalarıdır. göz kapaklarınız yeniden kapanır...banyoya gidip yüzünüzü yıkarsınız,üzerinizi değiştirirsiniz,tam kahvaltı masasına otururken alarm kendinden geçercesine çalmaya başlar...anlarsınız ki hala yataktasınız.
lahzadır. tek bir lahza...
fazlası değil. göz açıp kapayıncaya kadar geçer. zamanın hızlandığına şahit olursunuz o esnada. kafanızı yastığa koydugunuz gibi ikinci alarm sesi çınlatir kulaklarinizi. ama siz uykunun en güzelini tatmişsinizdir.
devamında alarm iptal edilir. o tatli dakikalara geri dönülür.
en kısa on dakikadır ikinci kez çalana kadar kalksam mı kalkmasam mı die düşünürsün tam dalarsın lan zaten hazırlanamam yatayım en iyisi dediğin alarmı kapatmaya karar verme sürecidir.bu süreçler sonunda okulun ilk ayında devamsızlığın sıfırlanır ya sınıf tekrarı yada paşa paşa tüm yıl ıkula git.
henüz karga bokunu yemeden uyanmak zorunda olduğunuz yeni bir güne karşı isyanınızdır o erteleme... horozlar bile uyumaktadır sizin kalkmanız gereken vakitte ancak uyku her zaman olduğu gibi çok tatlı gelmektedir. sonra saat çalar... kalkma vaktinin geldiğini farkeder, ama doğrulamazsınız yataktan... pavlovun köpekleriymişsiniz gibi bedeninizi esir alan, şartlı reflekslerinize direnir, uyumak istersiniz... küçükken başlayan 'ne olur anne 5 dakika daha' sendromu ilerleyen yıllarda da devam etmektedir...
dayanamaz basarsınız erteleme düğmesine... sonra tedirgin bir mutluluk kaplar içinizi... bıraksalar saatlerce uyuyabilirsiniz, ama gün beklemez... soğuk bir kış günü tipinin ortasında uykunuzun gelmesine benzer biraz... uyursanız kaybedeceksinizdir hayata...
beş dakikanız vardır tüm gecenin ağırlığını üstünüzden atabilmek için... saatin tik takları beyninizde zonklar... hiçbir zaman tam uyuyamazsınız ancak her seferinde yeşeren umutlarla bir daha gerçekleştirirsiniz bu erteleme işini...
bitmesini istemeyeceğiniz bir zaman aralığıdır işte... ancak her güzel şey gibi o da son bulur ve lanet ses sizi yatağınızdan kaldırmaya yemin etmişcesine tekrarlayarak kaçırmayı dener uykunuzu, annenizin 'kalk artık geç kalacaksın' dediği sıcaklığı asla bulamazsınız bu saatlerde...
zorlanarak, yarı açık yarı kapalı gözlerinizle devrilmiş bir dev gibi usulca ayaklanırsınız... ardından devam aynı monoton, sıkıcı ve tekdüze yaşantınıza...