salonun duvarında (olandır.)
süslü de bir şey
ben bitirilecek işlerim için bakıyorum
gülümsüyor
her zaman bana ölümü haber veriyor
tam ne kadar çok sevdiğimi söyleyecekken,
terk ediliyormuşum gibi.
kırlarım vardı ulan benim
gelinciklerle dolu,
at koşturacağım kırlarım.
saçlarıma düşmeye başlayanlar,
değildi asıl muradım.
olgunlukla karşılayabilirim yine,
kötü kalplilerin de ,
müstehzi gülümseyen,
kocaman saatleri var kollarında.
salondaki yarim geceleri hırpalar beni.
ben ona bitirilecek işlerden,
o bana ölümden haber verir.
aslında güzel bir bir saat
ama biraz süslü.
zamanın ne kadar hızlı aktığını ve bazen de ne kadar ölesiye yavaş aktığını göstermiyorlar çünkü. sevdiğin birinin yanındayken, işe yetişmeye çalışırken, uyurken ya da tatildeyken ne kadar hızlı geçtiğini göstermiyorlar. bir şeyleri kaybettiğinde, sevdiğinde ayrıldığında ya da değer verdiğin bir insan öldüğünde ölümüne yavaş geçen zamanı göstermiyorlar.
saatin tik takları ardı ardına devam edip gidiyor. biz günlük hayatımızı gerzek gerzek üçe on kalalara, yediyi beş geçelere göre ayarlıyoruz. hayat geçiyor, biz dandirik mekanik bir zımbırtıya göre monoton monoton yaşarken kaybettiklerimizi göremiyoruz.
ben işte sırf bu yüzden saatlerden nefret ediyorum.
Sanki sabah 8de ders var da alarmım çalmış kalksam mı yoksa biraz daha mı uyusam gerginliği var şu an saatte.
Ben tatilde neden bu vakitte uyandım ki!?!?