Babam ile aynı takımı tutuyoruz. o da galatasaraylı ben de galatasaraylıyım. Babam eski bir taraftar diyeyim. istanbul'da bulunduğu gençlik yıllarında galatasaray'ın çok maçlarına gitmiş ama zamanla o eski taraftarlığı doğal olarak kalmamış. Şaşırmıyorum zaten buna avrupa değil çünkü burası. Oralarda yaşlı amcalar kombine sahibidir, maçlara giderler, güzel görüntüler oluştururlar. Ben ise 2001 2002'den bu yana galatasaray maçları için farklı şehirlere deplasmanlara, ali sami yen'e vs. giden birisiyim. Tabii ilk gitmeye başladığımız dönemler yaş çok büyük değildi. O yüzden zar zor gidiyorduk. Sınavları ekiyorduk, okulu ekiyorduk, evden habersiz gidiyorduk. Zamanında maçlara giden babam ise zaten maçlara gitmemi pek istemiyordu, izin vermemeye çalışıyordu. Grup temsilciliği yaptığımız için babam zamanla olayın geçici bir heves olmadığını anladı. Zaten maçlara gitmek için ondan para falan hiç istemiyordum. elimize geçen parayı biriktirmeye çalışıyorduk. Evin önünden deplasman otobüsleri kalkmaya başladığı zamanlar ise artık babam maçlara gitmeme ses etmemeye başladı. Babam da o dönemden bu döneme değişmeyen tek şey sürekli galatasaray'ı eleştirmesi. Bir de sadece benim yanımda bunu yapması. Mahallenin kasabı yakın arkadaşıdır yılmaz adında bir çırağı var fenerbahçeli çocuk bakıyorum o çocuk ile muhattab oluyor, galatasaray'ı savunuyor. gülüp eğleniyor falan ama benim yanımda sürekli eleştiri modunda. Evde lig tv zımbırtısı olmadığı için lig maçlarını dışarıda izliyorum. Maç bitiyor, eve geliyorum ntvspor falan açıyoruz ve babam yine sahneye çıkıyor.
-maç 2-1 bitmiş. bu galatasaray var ya çok kötü çokk. şuna bak zor zoruna yenmiş, tek fark ile rezillik koca galatasaray'a bak...
tabii dayanamıyorum lafa dalıyorum; baba sen maçın özetini izledin mi? hem takım iyi oynadı, çok gol kaçırdı. fark atabilirdik...
dinliyor mu peki? hayır. adam kendisini şartlamış çünkü.
bunun gibi onlarca örnek ama son a.madrid maçı aklıma geliyor mesela...
şifresiz yayınlandığı için maç babam ile birlikte izliyoruz.
Maç başlıyor henüz ikinci dakika. evet yani sadece ikinci dakika... ve babam patlatıyor "şuna bak galatasaray pas yapamıyor, daha top gelmedi ayağına..."
yahu baba diyorum maç daha yeni başladı. dur bir bakalım belki daha iyi oynayacağız, kazanacağız.
bir süre susuyor ama pusuya yatmış bekliyor eleştirmek için.
neyse ki ilk yarı çok kötü oynamıyoruz ve konuşamıyor ama ikinci yarı başlayana kadar...
a.madrid baskılı oynuyor, oyunu kendi sahamızda kabul etmişiz ya babam takıma saydırmaya devam ediyor. zaten çeşitli sorunlardan dolayı bilet almama rağmen maça gidememişim sinirli ve gerginim iyice geriliyorum. hani o sıra düşündüm acaba babamı vursam toplum tecrit eder mi beni diye?*
takım kötü oynadıkça babam sallamaya devam ediyor.
Ayhan akman'a, o'nu oyuna alan teknik direktöre falan...
Hani teknik direktör diyorum ama rijkaard'ı ilk defa görmüş o gün.
galatasaray'ın hocası bu mu diye soruyor? evet diyorum..
çok çirkin adam, saçlara bak şunun diyor ve ekliyor nereli diye...
hollanda'lı diyorum ve kapak yapıyor çok tutmazlar bunu kovarlar. fatih terim nerelerde niye onu getirmiyorlar diye.. yahu baba fatih terim mi kaldı diyorum içimden ve o sıra golü yiyoruz zaten. babam daha fazla sallıyor, eleştiri üzerine eleştiri.
Hani ev meclis kürsüsü, babam deniz baykal sanki...
Neyse golü yedikten sonra atak yapıyoruz ve bir süre sonra biz de golü atıyoruz.
Ben sevinerek, gooooolll lannnn diye bağırıyorken bütün heyecanımı babamın "şanstan attılar" lafı yerle bir ediyor. Neyse 1-1 oldu ve takım hareketlendi, ikinciyi atacağız düşüncesi ile söylediği her şeyi içime atıyor ve umut ile maçı izlemeye devam ediyorken caner'in kırmızı kartı ile sessizliğe gömülüyorum... Babam büyük bir zafer kazanmış gibi bakk işte maçı sattı şerefsiz repliğini patlatıyor!... haksız mıydı peki evet maçı satmamıştı caner ama ben de küfür etmiştim... çünkü kart yenilecek yer ve zaman değildi. keyfi bir hareket ve takım artık 10 kişiydi...
neyse dakikalar ilerliyor ve dakika artık doksan... forlan golü atıyor ben resmen bir kaç dakikalığına soyutlanıyorum babamdan, odadan, maçtan, hayattan... babam yine sallamaya, eleştirmeye devam ediyor. "nasıl çalım yedi, elin adamları bak nasıl oynuyor, galatasaray çok kötüydü" diye...
yine düşünüyorum babamı, cebimdeki çakıyı, toplumu ve dışlanmayı yine vazgeçiyordum bir şeylerden tv'yi kapatıyorum, bilgisayarı kapatıyorum ve kendimi odama atıyordum.*
yani çok sevdiği için mi bu kadar çok eleştiriyor çözemedim gitti.