karşısındaki insana baygınlık veren boşboğaz insanlardır.
sordum mu amına koyayım bir sürü şeyi anlattın durdun demek gelir içimden ancak nezaketen diyemem. içim daralır, yorulurum, konuyu değiştirmeye çalışırım ama karşımdaki almış sazı eline şakıyor da şakıyor.
banane senin taksitlerinden, aşk hayatından, askerlik anılarından vs. vs.
insan en iyi kendini anlatır derler ,doğrudur insanlar kendilerinden bahsetmeyi çok severler..
Aslında bunda yanlış bir şey yoktur tabi anlattığınız kadar karşındakini de dinleyebiliyorsanız..
hayattan soğuma nedenidir. karşısında 3 cümleyi peşpeşe söyleyemez hale gelirsiniz ve sonra hiç bir şey anlatmamaya başlarsınız. ağzınızdan sadece evet....evet...evet.. öyle mi.. hıımmm. gibi kelimeler çıkar olur. ama işin ilginci o bunu farketmez bile. kendi küçük dünyasının aksiyonları ile o kadar meşguldür, kendini dünyanın o kadar merkezine konuşlandırmıştır ki ne yapsanız boş. az görüşmekte fayda vardır.
bir de ben şunu farkettim. bir insanla ilişkiniz başlangıçtaki ilk görüşmelerde nasıl başlıyorsa öyle devam ediyor. diyelim ki bir ilişki karşınızdakinin bir sorununda mütevellit dinleyerek başladı, o ilişki sittin sene öyle gidiyor. siz hep dinleyici konumunda olmaya başlıyorsunuz. başlangıçta ilgiyle dinlediğiniz için o kişi bundan sonra herşeyinin çok ilginç olduğunu düşünüp, anlatıp sizden de aynı ilgi ile dilemenizi peşin olarak bekliyor. kenidini yaşadıklarını çok önemli sanmayı başlıyor falan.
o kadar kendine dönüktür ki bahsedilen kendi ile herhangi bir şekilde ilintisi olamayacak bir komuyu bile hemen kendi ile ilgilendirmeyi başarıyor.