Kapı çaldı. Gary B.B. Coleman’dan The Sky is Crying çalıyordu. Ev mum ışıkları ile aydınlatılmıştı. Kenarlarında siyah dantelleri olan kırmızı iç çamaşırları ile şarkıya eşlik ederek, yerdeki gül yapraklarına basa basa yürüyordu Yasemin. Dalgalı sarı saçları omuzlarından bir iki parmak aşağıya kadar inmişti. Daima özen gösterdiği vücudunun hatları mum ışığında daha belirginleşmişti. Yasemin bütün çekiciliği ve seksiliği ile kapıyı açtı. Ozan’ı yakasından tutup içeri çekti Yasemin. Sabah yatağından kalkıp giden ve gün boyu kokusu burnunda tüten kocası eve gelmişti. Kapıyı kapatır kapatmaz Ozan’ının dudaklarını özlemle ve şehvetle öpmeye başladı Yasemin. Ozan, aynı özlem ve şehvetle karısının dudaklarını öperken eliyle de karısının şahane vücudunda bir tura çıkmıştı. Müzik, Ozan’ın parmaklarına eşlik ediyordu.
“Anlık, doğaçlama ve sallamasyon, bir hikayedir. ilerleyen günlerde beğenilere göre ekleme yapabilirim.”
sıcak bir yaz gecesinde, Sadece kendisinin yaşadığı bağ evinde, Başına geleceklerden habersiz mışıl mışıl uyuyan sebastien, koridordan yatak odasına doğru ağır ağır yaklaşan, ayak sesleriyle, irkilerek uyandı. Uyandığında ayak seslerinin biraz sonra dindiğini farketti. Ve Hemen yatağın altında sakladığı tabancasını eline alıp, usulca kapının arkasındaki duvara yaslanıp, sessizce beklemeye başladı.
Yatak odasının lambasını açmak istedi ancak elektrikler yoktu. Bu durumdan iyiden iyiye rahatsız olan Sebastien iyice tedirgin olmuştu. Yoldan geçen arabaların ışığının yansımasıyla, birden kapının önünde duran silüeti farketti ve istemsizce irkilip kendini hafifçe geriye attı. Tekrar toparlanıp, kapının ardına geçti. Çok korkmuştu, öyle ki korkudan titreyen elleriyle silahı tutmakta zorlanıyordu.
Şakağından inen ter zerrecikleri, burnunun ucunda birikip, şıp şıp yerlere damlıyordu. Kapı kilitli değildi, sadece o anı.., içeri girecek olan kişinin kapıyı açmasını ve onun hemen oracıkta işini bitirmek istiyordu. Gözlerini kapının koluna dikti, kolun aşağı inmesi ve kapının açılmasıyla harekete geçecekti. Ama öyle olmadı, kapının kolu bir cm bile yerinden oynamadan, kapı yavaaaaşça açılmaya başladı. Kapının o an ki, gıçırtısı bile bir insanı korkutmaya yeter de atardı bile.
Sebastien, Kapının yeterince açıldığına kanaat getirdiğinde, hızlı ve çevik bir hareketle kendini silahıyla birlikte öne atıp, kapıdan giren kişiyi tek kurşunla yere indirmek istedi. Lakin, aniden yüzüne çarpan ve yüzünde biriken ter damlalarını araba sileceği gibi silip atan, soğuk bir esintinin üzerinden geçtiğini ancak farkedebildi. O an ki, korku ve heyacanla tekrar oda lambasını açmayı denedi. Bu sefer lamba yanmıştı. Neler oluyor du, Sebastien hayal mi görüyordu, yoksa bilmediği esrarengiz bir durumun içerisindemiydi. Bunun cevabını sebastien e yatak odasında duran bir şey mi verecekti....
Az sonra;
Az sonra derken yarın bu vahıtlarda, çok uykum var bye bye..
"Evdeki sessizliğimiz her gece biraz daha artıyordu. Her gece biraz daha fazla susuyor, biraz daha fazla sağa sola bakıyorduk birbirimiz yerine. ikimizin de içinde şefini kaybeden bir orkestranın hüznü, dışımızda Charlie Chaplin gülüşü vardı. O günün geleceğini ikimiz de biliyorduk. Tam yerinde olacaksa eğer ölüm gibi bir şeydi ama henüz kimse de ölmemişti. Nasıl öleceğimizi bile bile hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyorsak, biz de o günün geleceğini bile bile hiç gelmeyecekmiş gibi yaşamaya devam ediyorduk. Her seferinde son defaymış gibi sevişiyorduk. Her yediğimiz yemek son akşam yemeğimiz gibiydi. Her izlediğimiz filmi O’nun omzuma başını yaslayıp benim de onu kollarımın arasına aldığım son filmmiş gibi izliyorduk. Ne kötü film izlemeye, ne kötü yemek yemeye ne de kötü sevişmeye tahammülüm yoktu. Çünkü her an biri son olabilirdi. Hayatımı artık bunun üzerine kurmuştum. Onun sevdiği yemekleri yiyor, istediği filmleri izliyor ve mutlu olacağı şekilde sevişiyorduk. Hiç ölmeyecekmiş gibi ama saçlarımın arasında tetiğe ansızın basılacak bir tabancanın soğukluğunu hissederek yaşıyordum."
Bir yaz gecesi hikayesidir.
Temmuz ayının ilk haftasında Bursa kumla'da bulunan Yazlığımızda tek başıma kalıyordum.
iki tane almancı kız kardeşle tanıştım. Hannover'den gelmişler. Benden bir yaş büyüktüler.
Bir akşam, evlerine yemeğe davet ettiler beni.
Hazır mantı, spagetti ve çikolatalı kekten oluşan güzel bir menü hazırlamışlar.
Kızlar, fal ve astroloji ile çok ilgiliydiler.
Bende çok iyi kahve falı baktığımı söyledim. Çok heyecanlandılar. Mutfağa gidip hemen kahve yaptılar. Sonra başladım sallamaya.
Epey eğlendik ve gülüştük. Saatler gece 12 ye geliyordu ki, Bir anda elektrikler kesildi.
Hikayenin bundan sonra biraz ateşli olduğu için gece anlatabilirim.
(bkz: swh)