Bu piçlikten mi, kötülükten mi, kurnazlıktan mı sayılıyor bilemedim ama.
Bildiğiniz üzere instagramda spam atınca atılan posta yapılan yorumlar o spamları siliyor. Benim eski sevgilimin de hesabı açık her gönderisini görüyorum, ben buna yeni bir gönderi atsın diye bir iyilik yaptım. Arka arkaya beş defa falan spamladım. Bunu bir gün arayla iki gün boyunca yaptım ve çocuk o iki gün spamları silmek için fotoğraf attı. Sırf seni görmek için yapmıştım bunu, seviliyorsun.
Hayatı boyunca hiç at yarışı oynamayan bir arkadaşı Şirinyer Hipodromuna götürüp bir tane altılı ganyan kuponu yapmıştık. Bu da merakla bakıyor şimdi hangi atları yazdık falan diye... neyse ilk ayak koştu, bizim atlardan birisi geldi. Baktım seviniyor, al dedim kuponu ver içeride gişeye, al parayı. Hadi ya ne kadar Alacağız falan yapıyor, sen git ganyanına göre verirler dedim.
Kamil gidiyor, bizim at geldi verin paramızı diyor. Gişedeki elemanlar da mal mısın diye buna bakıyor, orada paramızı vermiyorsunuz diye 15 dakika kavga edip, 5 ayağın daha kazanılması gerektiğini öğreniyor. En son bize söve söve yanımıZa geldi, sikerim sizin atınızı da seyisinizi de jokeyinizi de deyip çıktı gitti ahhaha.
benim de dibine kadar şerefsiz bir ev sahibim vardı ünide. ilk önce anlamamıştım ama sonra çıktı ortaya ne mal olduğu. aradan bir ay geçti hemen hemen bu dedi kira sözleşmesi hazırla sözleşme yapacağız, ben tabi adım gibi eminim takışacaz bu adamla bir şekilde.
gittim 2 tane kira özleşmesi aldım doldurdum sen surayı imzalıcaksın dedim imzalattım ikisinide. ikisinide cebime koyduğum gibi uzaklaştım oradan. sonra bir zaman geçti ben memlekete gitmişken birisi kırmış benim kapıyı, hiç bişey almamış ama kapı kırık duruyordu. ev sahibine söyledim, yaptır o kapıyı falan demeye başladı. ben kırmadım dedikçe hala yaptır diye falan telefon açıyordu.
en sonunda bi ğün sinirden küplere bindirtti beni hafif atıştık. 2 gün sonra da kira günüydü. gittim önce hemen o gün içinde ev buldum, daha önceden gözüme kestirdiğim yer de vardı anlaştım aldım anahtarı adamdan. gece okuldan 3 5 arkadaşı çağırdım, birinin babasının arabası varmış arabaya binmiş gelmiş oda. tomlam evi boşaltmamız 15 dk falan sürmüştür her halde. diüer eve taşıdım eşyaları, bi 6 7 ay kadar ara ara aradı falan sonra vaz geçti aramadı bi daha. bu da ona bir ders olmuştur sanırım tecrübe bedavaya verilmez. bir dahakine eline sözleşmeyi almadan kimseye ev kiralamaz.
Ankara merkezli bir firma Trabzon merkezli bir firmaya Giresun'da anket yaptırmak istiyor ama yaptıracak kimse yok. Trabzon merkezli firmanın taşeronluğunda işi biz aldık. Anketin konusu 2011 genel seçiminde kime oy verileceği, anketi sipariş eden ise ak parti...
Neyse biz 1200 lira karşılığında 4 arkadaş işi aldık, şirket Araba kiralattı, tüm Giresun'u 4 günde bitirdik. Anlaşmamız anket bittikten sonra kağıtları kolileyip, Ankara'daki şirkete göndermekti. Ama benim yine böyle Zamanlarda geldiği gibi, değişik bir fikir aklıma gelmişti...
Anketler bitti, akşama gönderecektik. Sabah kalktım önce CHP il başkanlığına, sonra MHP il başkanlığına gidip elimde Giresun geneli 1400 anket olduğunu, anket yapılan kişilerin iletişim bilgilerinin bulunduğunu söyledim. Ve tahmin ettiğiniz gibi o 1400 anketi önce CHP'ye sonra MHP'ye 1400'er lira karşılığında sattım. Sonra da anketleri paketlediğim gibi Ankara'daki firmaya gönderdim. 1400 liralık işten 4200 lira kazanarak alnımızın akıyla çıktık. *
Ev kirası, faturalar, yeme içme, gezme sıçma anamızı ağlatmış, ekmek kemirecek pozisyona düşmüşüz. O Zamanlar öğrenci kulübü, organizasyonlar falan kovalıyoruz, 2. Sınıfın da başındayız. Ev arkadaşlarımla yine meteliğe kurşun atıyoruz, karnımızı zar zor doyuruyoruz. Aklıma dahiyane bir fikir geldi...
internetten ne kadar makarna firması, fabrikası bulduysam hepsine 'üniversitede makarna festivali yapacağımızı, bu sebeple makarna sponsoru aradığımızı belirten' bir mail attım. içlerinden bir tanesi geri döndü (isteyene adını özelden veririm) telefonlaştık falan. 1 hafta sonra 200 kilo makarnayı kargosunu da ödeyerek yolladılar. Biz de makarnaları aldığımız gibi eve stokladık. 50 kilosunu arkadaşlara dağıttık, 1 yılda tam 120 kilo makarna yedik. Dönem bittiğinde 30 kilo makarna da fazladan kalmıştı. Sağolsunlar hem burgulu hem de çubuk göndermişler, değiştire değiştire yedik 1 sene. Hatta ketçap mayonez için de mail atacaktım ama bahane bulamadım ahsskjss.
Velhasıl makarnayı yollayan firma festivalden fotoğraf falan istedi. O iş yattı Faruk diyerek okulun gıda zehirlenmesine karşı izin vermediğini, bizim de tüm makarnayı öğrencilere dağıttığımızı söyledim.
Üniversitede derse giren sarışın taş ingilizce hocasına tüm sınıfın ortasında hocam bu sıralarda oturuyor olsaydınız hiç kaçarınız yoktu demiştim. 5-10 saniye dumura uğrayan kadın sonra toparlanıp ehehe teşekkürler demişti. Sonra da sikko sınav kağıdıma 95 vermişti Ahahaha.
bir arkadaşımın platonik olaraktan oldukça hoşlandığı ve benim son zamanlarda muhabbeti biraz ilerlettiğim çocuk vardı.
yine bir gıcık platonik aşka olan hayranlığı anlatma seansında "ezgi, ben hasana söyledim ondan hoşlandığını." demiştim. "yaaaa nasıll!! yalan!!! doğru mu!! allahımmm!!" diye triplere girmişti. bir süre inanmayıp daha sonra tabi ki de rol kesme yeteneğime dayanamadı ve "ne dedi peki?" dedi. ben de bu tavırlara daha da gıcık olup "nee! ezgi mi? ya sen ona söyleme bana söylediğini, tamam? hiç açılmasın konu. dedi" demiştim.
kız oturup ağlamıştı. ben de eserimi seyrederek kahvemi içmiştim. *
sonra söyledim tabi şaka diye. küstü bana. çok da tın!
üniversitedeyiz. yine böyle monotonluğa sardığımız, sonbahar sıkıntısının bastığı zamanlar.
bi gün kafede oturuyorum, bi arkadaşım geldi. Bi erkeğin benden hoşlandığını söyledi. Arkadaşın da okulda bi havası var, boş muhabbete gelmemiştir diyorum kendi kendime. Heycanlandım filan. Kabul ettim tanışmayı.
Aradan zaman geçti, sevgili olduk tabi. Önce sen hoşlandın diye kavga ediyoruz. Gidip arkadaşa sormaya karar verdik. Meğer erkeğe de bana anlattığını anlatmış. ilk başta niye ya filan yaptık ama çok sorun etmedik. Hâlâ beraberiz, arkadaş ne dilerse gerçekleşsin.
Üniversitedeyim. Yine böyle monotonluğa sardığımız, sonbahar sıkıntısının bastığı zamanlar. Absürd bir şey yapmalıyım, adeta bundan besleniyorum. Neyse aklıma şahane bir fikir geldi...
Biri kız diğeri erkek, bizimle aynı cafeye takılan ama birbirini tanımayan iki arkadaşım var. Biliyorum, ikisi de yalnız. Önce kızın yanına gittim, diğer çocuğun ondan hoşlandığını ve tanışmak istediğini söyledim. Tabi kız şaşkın, heyecanlandı falan. Okulda bizim de bir havamız olduğu için kız olayı da ciddiye alıyor, boş muhabbete gelmemiştir bu düşüncesi var. Neyse efendim, kızı ikna ettim.
Sonra gittim çocuğun yanına. Aynısını ona da dedim. Kızın hoşlandığını, tanışmak istediğini falan. Çocuk da kızı beğendi, tamam dedi. Sonuçta ikisi de eli yüzü düzgün insanlar zaten.
Neyse ben bunları tanıştırdım, sonra aradan çekildim. Aradan biraz zaman geçti, beni çağırdılar gittim. Bunlar sevgili oldular, Önce sen hoşlandın diye kavga ediyorlar Aralarında Ahahaha. Bana sordular falan ben her şeyi anlattım. Başta niye ya falan yaptılar ama Mutlu oldukları için uzatmadılar tabi. Ve bu ikisi hala sevgili, en çok ona hayret ediyorum.
küçükken kardeşimin çok sevdiği koltukta duvara yakın bir köşe vardı hep oraya otururdu. koltuk da hemen duvar kenarında. televizyona falan bakarken böyle duvarı okşardı, garip garip şeyler.
ben de 7-8 yaşlarında sümüklü biriyim o zamanlar. giderdim o kardeşimin oynadığı duvara silerdim sümüğümü. annem sonra kızardı gelirdi hanginiz yaptınız diye. kardeşim kendini savunamazdı annem de eline sarı bezi verir ona sildirirdi tüm sümükleri zaa.
arkadaşlarla okulun bahçesinde oturuyorduk. bunlar tabi kız falan kesiyor benim hiç öyle huylarım yoktur ama okuldaki bütün kızları tanırım. neyse iki kız görmüşler isimlerini sordular bana. ne kadar ısrar ettiylerse de söylemedim. sonra tartıştık o yüzden küstüler diye siktiri bastım. bunlar gitti köşeye ben de oturdum kızlarla konuştum bu iki salak da sinirli sinirli bakakaldı, ehe.
ne kadar akıllı ve efendi bir kız çocuğu olsam da ara sıra küçük pislikler yapmıyor değildim.(kendime piç demeye kıyamadım lan)
bir keresinde bir tanıdığın yazlığına birkaç günlüğüne kalmaya gitmiştik, amcamlarla birlikte.ailenin küçük çocuğu olmadığı için ayak işlerini hep ben abim ablam ve iki kuzenim yapardık.biz de elbette yapmaz, oyun oynadığımız komşu çocuklarını, biz süleyman demirel in torunlarıyız, eğer bunları yapmazsanız dedemize söyleriz evinizi yıktırır diye korkutur onlara yaptırırdık.swh
yine küçükken çocukların yatağını ıslatmaya bayılırdım.sevmediğim birisi bize kalmaya gelince sabah erkenden kalkıp yatağına su döker ve çocuk altına etmiş gibi bir izlenim verip çocuğun annesinden dayak yemesini keyifle izlerdim.
bir de sık yaptığım şey vardı, bize misafirliğe gelen aynı odada kaldığımız teyze ve amcaların giysilerini saklardım.sabah uyanıp fellik fellik ararlardı.hadi kadın neyse bir şey olmaz da erkeklere çok yazık oluyordu.yenge hanım ben kıyafetimi bu odaya koymuştum sabah uyandım yok diye utana sıkıla anneme sormalarını izleyerek az gülmedim.
üzüldüm vallahi şimdi bir içim burkulmadı değil.yine de çok tatlı bir pismişim ya canım ben.
ablam kahve yapmak için mutfağa gidip çelik su ısıtıcıyı çalıştırmıştı. bende o mutfaktan çıkınca mutfağa gidip suyu ısıtmaya başlayan makineyi gizlice kapatmıştım. ablam bir süre suyun ısınmasını beklemişti.
bizim bi saf hoca vardı lise 1 dik tabi ergeniz adamın oturdugu yeri full tebeşir tozu yaptık son dersti tabi işte oturdu biz kopuyoruz gülmekten sonra oda ne gülüyonuz lan falan demişti bizde çaktırmadık sonra ders bitti biz arkasından yarıla yarıla baktık ertesi gün gelip hiç bişey yapmadı çünkü anlamamış haha.
Ask.fm diye bi site vardı bundan 4-5 yıl önce bayağı populerdi.
Bu sitede anonim olarak hiç tanımadığım insanlara "seni surda gördüm, su kadar zamandır takip ediyordum, ben suyum, hakkında böyle şeyler deniyor" diye uydurmalar yapıp kendimce egleniyordum. Onlar da öyle triplere girip duruyordu.
Eğlenceliydi benje.
