şahsımın babası toprak agası olup devletin verdigi yeşil karttan yararlanmakta ayrica 7 köye bir fiil sahip olmamiza karşin burda sosyalizmi zamam zaman da popularitesine göre nasyonel sosyalizmi savunmaktayim.
dedeminde dedigi gibi önemli olan neye inandiğin degil nerden kazandığindır.
Yinede bu sözlük yazarının üzerinde çok yük vardır.
zira 8 çocuk yapmak için sadece 2 karı alabilecek olmam aşiret büyüklerinin tüm gelenek görenek ve töremizi çigneyerek bana koydugu bir sınırlamadır.(zira boyuklerim bu gune kadar kendi 4 kari haklarını da hic israf etmemis olup "bu yüzyılda olur mu öyle şey avrupa birligine girecegiz diyerek töreyi modernize etmislerdir.)
Buna karşın direnişim surecek gerekirse idolüm mahsun kırmızı gülün filminde gorup çok begendiğim medeniyet beşiği norveçe iltica başvurusu yapacagım.
sonrada sözlük de norveç reklamı yaparam.
geçen gün gene sohodayım. ortamdaki en zengin insan olarak, herkese birer sex on the beach ısmarlasan dedi natalie portman. dedim natalieciğim saçmalama, sex on the beach gibi banal birşey ısmarlamam diyerekten sinirle bara koştum.(koştum derken gingerımla) dedim barmen parası neyse veriyim yeni karışım yap dedim ve o gün bugündür benim adımla anılan redthelugh içeceğini yaptı barmen. o gün pek bonkör değildim, barmene sadece bikaç milyon dolar verdim. eve gidince üzüldüm tabii, natalie yanımda uyuyor, ben kendi kendime " daha cömert olmalsın thelugh" diye düşünmeye devam ettim. yatağın içindeki su oranını düşürdüm ve ertesi gün satın alacağım P&G yi napayım diye düşünerekten uyudum.
5 parası kalmayıp, o şehir senin benim bu şehir senin gezebilir, üstüne üstlük aşık olabilir, kısacası süründüğü halde öyle bir hayat sürmüyormuş gibi görünebilir...
geçenlerde yeni aldığım sıfır km porche cayenne'i, lastiğinin birinde çizik gördüğüm için kuzene bıraktım. aslında çizik olmaya da bilir, karanlıkta öyle gibi geldi bir an. şimdi kuzenim malatya'nın en piyasa adamı oldu.
iki akşamdır levrek yiyoruz. öyle böyle değil yani...
hafta sonunu beş parasız geçirdiğimizden benim hatunun pazara çıktığı zamanlar 2-3 liraya kapatıp buzluğa attığı levrekler işe yaramış oldu böylece. bakkalda hesap patladığından pek önünden geçemiyoruz.
rakı? diyen olursa ağzımı kötü bozarım. para yok hacı.
sadece levrek, yeşillik, ekmek ve su.
hayatımın tek en önemli kalite unsuru ise eşim.
valla mutluyum, hepsi bu.
küvette kuşkonmaz, sabah kalvaltısında tavuskuşu jambon bir de biber salçasından vazgeçemeyen bir bünye? içecek olarak da mevlüt şerbetini çok severim. üstü bol bademli.
kafama silah dayayıp entry girmeye zorluyorlardı...
elim ayağım tutmuyor, bir parça ekmek bile yok... duvarın ötesinden "hayıııır yazmıycaaam" gibi sesler geliyor. sefil ve açlıktan ölmek üzereyim. bir bardak su getirenim bile yok... hergün böyle.
* güneş görmeyen bir oda da tozlu monitörü, masturbasyonunun izlerini taşıyan klavyesi, kıçını kaşıdıktan sonra eline aldığı faresi ile "prada" , "diesel" gibi başlıklara entry kasan sözlük'te kalite, gerçekte bok gibi yaşayan yazarların sorgulandığı başlıktır.
-erkan bugun ne yemek yaptın?
+makarna bide hazır corba.
-yine mi aynı lan?
+lan got pirzola aldın da yapmadık mı?
+hadi gel yemek soguyo.
-ben gelmiyom abi bugun dısarda yicem.
+gel iste et suyu da attım icine.
-tamam mına koyum zaten para da yok.
söyleyin garajdaki tüm arabaları yıkasınlar bal döktürüp yalatıcam ona göre. bu arada ben geliyorum siz havuzu sütle doldurun, içine de iki tane zenci hatun koyun, kakaolu süt olsun muhahahahahaha. evet sen ne diyodun evladım yaşam kalitesi mi?
