bu teşebbüs akıllara geldiğinde beraberinde şu ayeti hatırlamanız gerekir; : '' her zorluktan sonra bir kolaylık vardır'' .
bunlar aslında insanı gene test etmeye, sabrını denemeye yönelik manevi durumlardır.
an itibariyle gerçekleştirilen eylemdir. intihar sayılmaz aslında. yani ölmek gibi bir temennim yok. ölsem fena olmaz aslında hakediyorum da mesele bu değil. neyse.
efendim gecenin bu vakti çok acıktım. evde az bir süt ve hazır çorba buldum. ekmek dahi yok. Amını siktimin ev arkadaşları onu da benden bekliyorlar. neyse. hazır çorbayı az bir süt, biraz su, tuz, tereyağı ile pişirdim. hatta çorba bitti galiba. ve bu ucube çorbayı limon sıkarak içtim. berbat bir şey. yani şu kasedeki sıvı evladım olsa lavaboya dökerim. peçeteyle emdirir atarım. fakat bunu yemek zorundaydım. yavaştan belirtiler de başladı. da öyle baş dönmesi mide bulantısı falan yok. belim ağrımaya başladı amk. ne alakaysa.
10 yaşındayken arkadaşla kavga edip evin terasına çıkıp kendimi aşağı atacağım intihar girişimim olmuştu. çünkü herkes onu korumuştu beni dışlamıştı. çok ezilmiştim la! ilk sevgilimden ayrıldıktan sonra insülinleri vücuduma hunharca enjekte ederek hipoglisemiden ölmeyi tasarlamıştım. olmadı annem şerbet yaptı kendime geldim.
aklıma geldikçe güldüğüm gayet saçma sapan intihar girişimlerim var.
ilki 13 yaşındayken olmuştu. hayatımda ilk defa o zaman sevgilim olmuştu daha bu duyguları yeni yeni tadıyorum. amcık herif sen kalk beni aldat. ilk defa aldatılıyorum haliyle. ama nasıl kötüyüm 13 yaşında bir çocuğun dayanamayacağı kadar büyük bir acı çekiyorum. neyse o sırada ergenlikteyim evdekilerle de aram kötü tabii. bi gece böyle tam uyucam yanıma buzdolabından bulduğum rastgele bi ilacı aldım. "sabah okulda içerim" diyorum. neyse okula gittim. salak salak herkese "ben ölsem üzülür müsün" gibisinden sorular soruyorum. öğlen arası oldu ben tuvalette 18 tane hap içtim. 7.sınıfa gidiyorum. ama ben sanıyorum ki içer içmez bayılcam ölcem falan. 5-10 dakika bekledim "alla alla ölmedim yeaa süperim" triplerindeyim. 3 tane çok samimi arkadaşım vardı (şimdi üçü de orospu oldu) geldiler yanıma. dedim ki "lan ben intihar ettim ama ölmedim ehehe beceremedim galiba" ben salak, bunlar benden salak. "oo cidden süpersin" falan. neyse ben gittim hiç unutmam çubuk kraker ve kola aldım. banka oturdum okulda tıkınıyorum. birden sesler kulağıma basınç yapmaya başladı sonra gözlerim karardı hooop banktan kaydım gözümü açtığımda revirdeydim.
herkes başımda "noldu" diyo. "rejim yapıyodum ya kan şekerim düştü herhalde" diyorum. o zamanlar da benle çok ilgilenen bi öğretmenim var ailecek görüşüyoruz (şimdi yavşağın teki) benim bu arkadaşlarımdan biri söylemiş "hocam böyle böyle empresario intihar etmiş" bu adam beni kusturmaya çalışıyor yok kusamıyorum arkadaş. haydaa kalktık hastaneye gittik. annem falan geldi dedim "anne zehirlendim"
midem yıkanıyor ama geberiyorum ya resmen canlı canlı burnumdan gırtlağıma hortum soktu herifler. annem ağlaya ağlaya çıktı dışarı dayanamadı. babam geldi e diyemedik "intihar ettim babiş yaa" "zehirlendi" dediler. ama evde herkes etrafımda pervane o çocuğun arkadaşları kuzenleri falan (çocuk izmir'de telefonları kırıyor)
neyse aradan 1 yıl geçti ben sürekli intihar etmeye kalkıyorum yine. ama bünye alışmış yok anacım bana mısın demiyor. vücudum bağışıklık kazanmış hiçbir sik olmuyor.
2 yıl önce de bileklerimi kesmeye kalktım nerden bileyim normal jiletle kesileceğini ben de permatikle deniyorum. e haliyle onu da beceremedim.
böyle hayatta birçok kez ölmeyi denedim ama onu bile beceremeyecek kadar salak olduğumu ve hayatın güzelliklerini farkettim.
dipnot: şimdilerde çok mecbur kalmadıkça hap içemiyorum.
benden 3 yaş büyük olan kuzenimin bilmişlik yapıp "elmayı yıkadaman yersen ölürsün" demesi ve benim buna gerçekten inanmam, annemin bana her kızdığında elmayı yıkamadan yemem gibi intihar teşebbüsleridir.
çocukken soba gazında intahar etmek istemiştim. ama ne kadar çocuk olduğumu hatırlamıyorum. açtım kapağını oturdum bekliyordum ki birden annemin kapıya tekmeler savurmasıyla irkildim.sonuç başarısızlık pişmanlık sıfır. ve 1 yıl o kara isli odada uyumak. neden intihar etmek istediğimide hatırlamıyorum ki.
böyle sözlük ortamlarında sikko başlıklar açıp yönetimin sabrını ölçüyordu, ipne. bir gün kenara çekip "iki dakika samimi ol birikimli adamsın donanım o biçim yaz amk" dedim, "yok abi ben illa yüzeysel takılcam, resmiyetten gına geldi sikerim bu işleri tuluatın canına okuyalım biraz falan fulham" dedi "iyi o zaman allah belanı versin" dedim, yoluna saldım göt pamuğunu. bir grup yazar ve birkaç yönetici tarafından pıçaklanmış sikini kesmişler herifin. akıllı adam.
yanılmıyorsam 1994 yılbaşı gecesiydi. henüz 13 yaşında bir tıfıldım yani ! o zamanlar çok istediğim bir oyuncak ya da benzeri bir zımbırtı vardı. o kadar önemli bir bok değilmiş ki ne olduğunu hatırlamıyorum bile. baba yok, anne devlet memuru. maddiyat haliyle kısıtlı. ama ben o zımbırtıyı deli gibi istiyorum. annem de söz vermiş, yılbaşında hediye olarak alacak. sabırsızlıkla beklediğim bir yılbaşı gecesi yani.
yılbaşı akşamı, meyve, kola, meyve suyu ve çerezden oluşan ekipmanla tv seyrediyoruz. annem çıkarıp hediyelerimizi veriyor. paketi açınca bakıyorum ki, "edmondo de amicis" adlı yazarın "çocuk kalbi" adlı kitabı. beynimden vurulmuşa dönüyorum, çocuk kalbim fena kırılmış. kimseye bir şey de diyemiyorum.
eski bir ütümüz vardı çalışmayan. onun kablosunu kesip, bir kablosunu bir parmağıma, diğer kablosunu diğer parmağıma dolayıp takıyorum fişe. tabi geride "bana x'i bile almadınız, ölmek istiyorum, elveda" tarzında bir de veda mektubum var. lakin prize fişi takar takmaz öyle bir patlama oldu ki, havada uçtuğumu dahi sonradan farkettim. artık nasıl olduysa, ölmedim. elimde yanık bir fiş, parmağımda ufak bir kızarıklık, göğsümde kırık bir kalp öylece kalakaldım.
yılbaşı gecesi evimizde elektrik de yok artık. sadece bizde değil, aynı bloktaki 4 dairenin elektriği de yok. o yılbaşı gecesini biz de dahil 4 aileye elektriksiz yaşattım.
işin üzücü tarafı, kimsenin haberi olmadı bu teşebbüsümden. ki, o 4 dairede yaşayanlardan herhangi birine bu teşebbüsten bahsetmek, ayrı bir intihar teşebbüsü olurdu. o yıllarda yılbaşı gecesi elektrik olmaması, tv olmaması demek birebir zulüm demekti. ve bu zulmü yaşatanı yaşatmak caiz değildi.
ne günlerdi be. iyiki çarpılmamışım !
çocukken, daha ufacıkken, babamın günde neredeyse 2 paket sigara tükettiği zamanlarda iken onun son kalan tek bir tanecik sigarasını yalnızca sigaraya duyduğum aşırı nefretten dolayı parçacıklara ayırmıştım. bu benim ilk ve son intihar teşebbüsümdü. *
tüm gün alkol komasına girebilmek için durmaksızın içmek. ama ne boktan bir bünye varsa sarhoşluktan başka bir halta yaramadı. aslında bokluk içkide değil bunun olabilitesini düşünüp deneme yapanda ya neyse...
intihara kalkışan biri... eğer ilgi çekmek istemiyorsa, gerçekten bunalmışsa zaten bunu dile getirmeyi sevmez, abi intihar ettim tadında yaşamaz hayatı. ha anlatıyorsa şayet, bilin ki en çok bileğini kesmiştir. kesik de damarı zaten teğet geçmiştir.
çok üzülüp çakmağın gazıyla kendini intihar etmektir,ölmeyince sinirlenip taşı çakmak birden alev alıp kaşını kipriğini yakmak.üstünede hacı nenemin sözü,, gittim kebap kokusuna vardımki eşşek dağlanıyo.
lise yıllarında çok hoşlandığım kız teklifimi kabul etmemişti bilindik ergen depresyonuna girmiştim. günlerce dinlenen duman '' her şeyi yak '' adlı parçanın da etkisiyle bir anda dolapta duran ''minoset'' adlı ağrı kesiciden 2 adet almak süretiyle intihar ettim.
aradan daha 30 saniye geçmeden yapılan hareketin dehşeti ile salon da televizyon seyretmekte olan peder bey in yanına gidip;
-baba ben intihar ettim!
+ne zaman?
-az önce, 2 tane ilaç içtim.
+ne içtin?
-minoset. baba galiba ölüyorum başım dönmeye başladı. anneme söyle '' onu çok sevi...''
+bi bok olmaz.git uyu
-!'^!%'&'^
ışığı görmek için çok bekledim. ışık mışık görünmedi. sabah kalktım. bi bok olmamıştı. kızı da zamanla unuttum gitti.
öss zamanı sinirleri gevşeyen ve babası ile kavga eden arkadaşım gece biraları teker teker götürmüş, üstüne de 10 15 tane hap içmiş. ee yaş daha 18 ve eleman biraya yeni başlamış, haliyle dayanamadı ve kustu. bira , menemen ve haplar da beraberinde dışarı...
adam bitkin anlatırken biz gülmemek için zor tuttuk kendimizi.
gerçekten değer verdiğim ve hayatımdaki bi çok şeyi onun için yönlendirdiğim ve değiştirdiğim kız arkadaşımdan skimdirik bi sebeple ayrılmamızdan sonra yaklaşık 1 ay boyunca yediğim yemekleri 1 günün 3 öğününe eşit kıldım. 2. ayında 1 haftanın 3 öğününe..
öss'den 2 ay önce yaşadığım bu ayrılık, bazılarınca en önemli olduğu düşünülen o iki ayda ben 10 dan fazla kilo vermiş, uyku düzenini bafileyip evin ücra bir köşesine koymuş, kendini şiire ve denemeye gömmüş, gün ışığı görmeyen, zorunda kalmadığı sürece odasından çıkmayan, telefonlarını kapalı tutan, insanlara kendiyle ilgili büyük yalanlar söyleyen, mide krampı nöbetleri geçiren birine dönüştüm. onun dışında gözlerimin altında asla geçmeyeceğinin farkına vardığım morluklar oluştu. kalbimde titremesine engel olamadığım kapakcıkların ve etrafımdan uzaklaştıramadığım dostcukların da farkına vardım. onsuz geçirdiğim 3 ay boyunca geleceğini hayalindekinden biraz uzakta çizmiş biri olarak hayata tüm kuvvetimle tutundum.
sonra geldi abi, yine gitti. e siktirsin gitsin afedersin.