Amerika'da ikamet ettiğim son sene new york'taki arnavut cemaati lideri yarı arnavut yarı türk zülkarneyn hocanın, "Aklını kiraya verme evlat!" demesi.
yakın zamanda hayatımı değiştiren tek şey perde.
evet, saçma gelebilir fakat bildiğiniz pencere önünde olan perde benim geleceğimi değiştirdi.
nasıl mı?
anlatayım..
ev almadan önce bir müddet kirada oturmak bize daha mantıklı geldiği için düğün öncesi harıl harıl ev arıyorduk ve aradığımız evi zorda olsa bulduk. öncelikli olarak planım eve tam anlamıyla yerleşmeden perdeleri yaptırıp eşyaları eve atmaktı.
evi tuttuk ertesi gün ölçüleri alıp bir perdeciye gittim. zebra perde siparişi verdim. 2 gün sonrasında getirir takarız dedi adam.
tamamdır eyvallah dedim. 2 gün sonra işten izin alıp beylikdüzüne eve gittim perdeciyi bekledim. buraya kadar her şey çok güzel. perdeci eminönünden geldiği için trafiğe takılmış biraz geç geldi iş günümü maffetti. ayrıca evde korniş var zannetmiş matkapta getirmemiş, değişik bir mekanizması var bu zebra perdelerin doğal olarak onları da takamadık, sik gibi kaldık.
sonra kitledim kapıyı işe akşam üstü gittim olaylar olaylar detayı anlatmayayım.
yine 2 gün sonra ev sahibi aradı bizim katı çocuğuna verdiğini söyledi 4. kata geçmemizi rica etti.
ulan kiracıyız eşyada yok ev boş ne diyeceksin zaten evi zar zor bulmuşum, perdeleri de yaptırmışım, parasını vermişim mecbur kabul ettim. perdeleri yaptırmamış olsaydım paramı iade alıp başka ev bakacaktık inanılmaz kıllanmıştım fakat cam ölçüsüne göre perde yaptırdık !
9. kattan 4. kata geçtik... sırf perde yüzünden.
aradan bir kaç gün geçti ve hafta sonu geldi. beyaz eşyalarımın geleceğinden dolayı eve gittik gelicek olan servisi bekledik.
nişanlıma sen evde bekle ben bir perdeci bulayım buralarda, şu duvarı deldireyim de perdeleri takalım artık dedim.
beylikdüzün'de bayağı bir dolaştım ve bir perdeci buldum. 10 tane delincek yer var zebra perdelerin kafaları girecek kaça gelirsin dedim adam 150 liraya hallederiz dedi !
bir anda gözlerim açıldı. en ufak hesabı bile yaparken bu dönemde matkapla delinecek 10 deliğe 150 lira veremezdim.
her şeye rağmen 100'e gel yap abi dedim. adam kabul etmedi. iyi dedim çıktım dükkandan bir sinirle eve gittim.
ulan nasıl sinirliyim anlatamam.
ilk işim perde alıp taktırma planıydı ama taktıramıyorum, çünkü perdeler lanetli !
bir sonraki hafta servisçi bir arkadaşım vardı ondan matkap aldım, dübel vs. hepsini tedarik ettim ve evin yolunu tuttum.
çevreyolu trafiğinden dolayı anca 2 saatte eve varabildim. neyse, eve girdim hemen merdiveni duvara dayadım matkabı kurdum ama matkap çalışmadı.
elim kolum sinirden nasıl titriyor anlatamam. kendimi camdan atasım geldi bir an. ısrarla besmele çekiyorum, basıyorum tuşa yok arkadaş çalışmıyor koduğum matkabı. arkadaşı aradım abi matkap çalışmıyor dedim. o da çalışan matkap nasıl çalışmaz diyerek hayrete düştü.
onca yolu boşa geldik. bindim arabaya döndüm eve yine perdeyi takamadık.
tabi olayların ardı kesilmeden 3 gün sonrasında emlakçı aradı.
ya abi sizin evi ev sahibi satmış yeni ev sahibinizle ben görüştüm tekrardan yeni bir kontrat yapmak lazım dedi.
bir anda beynimden kaynar sular döküldü.bu olayı ev sahibinden değilde emlakçıdan duymak acayip sinirlendirdi beni. ulan biz neciyiz burda!
daha evlenmeden ev heyecanını yitirdim, acayip soğudum.
tabi bu süreçte perdeler hala takılı değil, eve eşyalar geliyor güneş ışığından eşyaları korumak için kartonlarla falan kapatıyoruz camları..
en sonunda yeter artık dedim nişanlımla eve girmeden çıkmaya karar verdik ve bu vesile ile biraz nakitimiz vardı üstüne kredi çekip kendi evimizi almaya karar verdik.
bu olayların hepsi aslında perdelerin birikimiydi. ne geldiyse başımıza o lanetli perdelerden geldi. eğer en başında o perdeler yüzünden evde kalma zorunluluğu hissetmeseydik başka eve geçecektik ve yine kiracı kalacaktık.
bu lanetli perdelerin ev konusunda geleceğe dair çoğu planımı değiştirdiğini düşünüyorum.
babanın istanbulda olduğunu bile bile üniversite için istanbul yazmak. ardından annenin gelmesi ve üniversitede bir güzel anne ve babanla kalmak. allahtan en yakın arkadaşının senle aynı okulu yazıp kadıköyde ev tutması ve daraldığın her an onun yanında bitme imkanın olması.
babaya kafa tutarak istediğin bölümü ve istediğin üniversiteyi yazmak. babayla dört ay konuşmamak ama hayatının akışını değiştirmek. şimdide haberi yok yazın kazıya katılıyorum. al bir tane daha.
kız istemeye gitmeden 2 hafta önce "seni artık sevmiyorum" lafını duymak, üstesinden gelip yeni bir sayfa açıp hayatımda tanıdığım en mükemmel hatunla tanışmak ve evlenmek.
sevgilinin yalanları... yok yok hayatımı hiç değiştirmedi; hayattaki insanların ne kadar dönek, kaypak olduğunu, sözünün eri olmadığını bir kez daha anımsattı o kadar.
insanin hayatı her yasam tarzına göre değişebilir sözüne müteakiben söyledigim sözdür.mesela; bir sözlük'te yer alırsın,ve sözlügün her açilan yeni başliklarını merakla okursun. her yazarın kendine has yazmiş oldugu, makale,yorum, şiir'lerini okudukca içinde bulundugun psikolojik duruma göre degişirsin,bazı yazarların yazmış oldugu şeylerin içerigi çok enteresandır,bazılarınaysa içinden hadi be sende buda birşeymi sen birde benim hayat hikayemi dinle diyesin gelir.zaman zamanda,hadi ya yok böyle bir sey abi resmen sallamış falan,ama en cok etkilendigim se, her düşüncenin her yazılanın kendine has bir güzelligi bir içerigi bulunmasi.tsk ederim "u,sözlük"seni tanıdım hayatım degisti.