öncelikle şu bitmek bilmeyen okulu bitirmek. ardından antalya'ya yerleşmek, güzel bi iş bulmak. daha sonra şöyle şirin ve bana yeten bi çatı katı tutmak, kendi zevkimce döşemek ve mutlu mesut yaşamak.
ilişki ve evlilik baabında ise bişi ummuyorum zira bu gidişle şöyle eli yüzü düzgün, beni seven bi hatun bulamıcakmışım gibime geliyo ama yine de umut ettmekte fayda vardır dimi? eğer öyle bi eşim olursa da bana bi kız çocuğu versin yeter.
Girdiğim protokol sınavını kazansam, kazandığımı eski sevgilime söylesem, onun yüz ifadesini görsem.
NOT. yüzünü göremedim ama "sen hayatta ne istediysen elde ettin bense hala yerimde sayıyorum." demesi çok keyif vericiydi."
bir kitap-film-plak dükkanı açmak. kafe tarzı bir yer ve eski filmler, kitaplar, plaklar olacak. hayal işte türkiye'de müslüman mahallesinde salyangoz satmak gibi olur.
romantik ama huzurlu, daracık sokakları olan bir fransız kasabasında yağmur çiselerken sevgilinle sığınacak bir saçak aradığında çalan şarkı çalsın arka fonda... ha çalıyor mu, iyi... şimdi bir an için gerçekte olan sen ile hayalindeki seni yer değiştir. hayalindeki senle ne yapmak istiyorsan yap. işte bunlar senin hayallerin. tabii ki de bunları gerçekleştiremeyeceksin. hayallerindeki sen , "sen" misin lan? ama yine de sen umudunu koru. umut fakirin ekmeği neticede.
üniversiteyi bitirdikten sonra avustralya'ya mastera gitmek. avustralya'da kalıcı vize alıp oraya yerleşmek. canberra ve sydney dışında bir şehirde müstakil ev alıp sakin yaşama kat katmak. ilerleyen senelerde kim bilir, belki asyalı, belki avustralyalı belki de bir türk kızıyla evlenmek. türkiye dışında bir kızla evlenirse o kızın da yaşadığı ülkeye gitmek, epey gezmek. dahası, avustralya'yı baştan aşağıya gezmek.
diyelim olmadı.
paşalar gibi kıçının üstünde ülkende oturmak, yazmayacağım. paşalar gibi ülkende mesleğini yapmak. mesleğin gereği ** kıçını yırtmak. istanbul'da kesinlikle daha 10 sene kalmamak. iyi bir yazar yahut senarist olmak. ayrıca ticarete atılmak.
diyelim olmadı.
gitar çalmaya devam etmek. metrolarda bolca takılmak. taksimlere bol bol uğramak. ayrıca mızıka çalmayı da iyice öğrenmek. belki grup kurmak belki de kurulu gruba girmek. belli mi olur lan belki de çok zengin olmak.
diyelim olmadı.
lotoya asılmak.
zaten olmuyor. yine de yılmamak, asgari maaşla çalışmak askeri maaş dememek.
- 2 sene sonra:
okul bitmedi henüz. master fikrinden uzaklaşmışım. onu fark ettim. dahası okulu bitirsem yeter diyorum. avustralya'ya gitme fikri var halen.
diyelim olmadı.
memlekette yapacak başka başka işler bulmuşum. onu fark ettim. gazetecilik de aşırı zormuş bu ülkede. hele ki televizyonculuk... sinema zevkli. çalışması güzel. aşırı yorucu olması, sonucunu aldığında önemsiz kalıyor. biraz çalışıp, bir karavan alıp muğla taraflarında ıssız bir köşeye çekilip bir süre yaşayasım var.
diyelim olmadı.
müzikten soğmuşum.
diyelim...
loto halen oynuyorum.
zaten olmuyor.
yani: zaten olmuyor.
- 2014'te gelen ekleme:
master yapmışım ben.
ama ne avustralyası arkadaş, ankara'da yapıyorum yüksek lisansı.
sinema olmadı, ama yılmadım. çok planım-projem var.
fotoğrafta da istediğim bazı şeyleri başarmışım ama, uzaklık girmiş araya. bazı imkansızlıklar yıldırıyor insanı. ama yılmadığımı da görüyorum aynı yandan. en azından akademide bir şeyler oluyor şimdi bunlarla ilgili.
bu arada, ne çok kadın girip çıkmış hayatıma. ama bir tanesi var şimdi. o güzel, o yatağımın her yanı.
bir de, şu memleketten çekip gitme arzumu azalmış hissediyorum. buradaki kargaşa bir direnç sağlıyor artık bende. norveç hayaliyle yaşayan arkadaşım 3 ay kalıp geri geldi. 'türkiye'den nefret ediyorum ama, tekrar burada olmak üretmemi sağlıyor, onu fark ettim.' dedi. pek tabii, türkiye'de yaşamak mutluluk da vermiyor bana...
bir de, çiftlik hayalim var şu an.
esasında, doğada yaşama arzusu bu. eski hayallerimde hiç doğa geçmemiş, şaşırdım şu an.
şimdiki en büyük isteğim bu.
yetiştirdiğim ama paylaştığım domates, doğarken batarken gördüğüm güneş, içime araba egzozu olmadan giren hava...
ve, müziği halen seviyorum. bob dylan'ı halen seviyorum. mızıka bile almışım...