ilk okuldaki ipek. sınıfa sonradan gelmişti. şu anda yüzünü tam hatırlamıyorum, güzeldir herhalde. aşık olduğuma göre. aşk dediğime bakma dördüncü ya da beşinci sınıftayız. ama bi elektriklenme olmuştu işte. beyaz tokaları vardı. onu hatırlıyorum. ama hiç konuşmadık ipekle. hani birbirimizi hiç tanımıyoruz. o sınıfımıza geldi, bizim 4 yıldır birbirini tanıyan, sırf erkekten oluşan arkadaş grubumuza bir baktı ve hıh yapıp sağ omzunu hafif yukarı kaldırarak gidip kızlardan oluşan arkadaş grubuna katıldı. o omuz hareketini yapmadı da yapsa film gibi olurmuş. ne güzel. ama şöyle bir düşününce aslında güzel değil. film gibi an yaşıyacaksın sonra eve gidene kadar serviste kafanı cama dayayarak arabesk klip çekeceksin.'' ulan aşık oldum ya '' falan diyeceksin kendi kendine. bi tripler bilmem neler. sonra git evdeki yemeği beğenme, ailevi sorunlar da çıktı mı sana. nesi güzel. ipeğe bak lan anaa.
Komşumuzun oğlu vardı ismi ali idi. Uzun boylu esmerdi. Gözleri kahverengiydi. Yüzünde bazı lekeler vardı bir kere dokunmuştum. Nedenini sormuştum söylememişti. Sadece bir defa elimi tuttu o da köpek kovalarken beni oradan uzaklaştırmak içindi. Annesi beni severdi. Ankaralılardı. Bazen görüyorum selamlaşıyoruz nasıl olduğumu soruyor, iyiyim diyorum. Oyun oynadığımız günleri anımsıyorum. Ben oradaki Ali'ye hala hayranım. Çok güzel şeyler başardı hala hayatında kimse yok sanırım birini bekliyor.
Nursema'ydı ismi. Kimisi Nursima derdi. O ne biçim isim la? Neyse.
7-8 yaşlarındayım o zamanlar. Bunun koyu sarı saçları var, beyaz tenli, yüzü bebek gibi (zaten o yaşlarda bebek gibiyiz amk), dudağının kenarındada minicik nokta kadar ben var. Bu kızı güldürmek için karnıma top sokup hamile taklidi yapmıştım. Tabi o zamanlar bilmiyorum cinsel ilişki sonucunda sadece dişilerin hamile kaldığını. ilerleyen yıllarda bunu hatırlayan arkadaşlarım ne taşak geçmişti varya benle. Bu kız için benden iri ve 5-10 cm uzun bi çocuğu dövmüştüm "yavşama lan o kıza" diye. Ne günlerdi ha. Sonra Nursema'gil Antalya'ya göçtü ve 3 yıl süren çocukluk aşkım son buldu.
Sanırım 11 yaşındaydım, aynı okulda, farklı sınıflardaydık. benim sınıfım mevcudu az olduğundan diğer sınıflara dağıtılmıştı. Onunla yeni sınıfımda tanıştım, sınıfın en başarılı öğrencisiydi o. Hocasının göz bebeği. Ben de eski sınıfımda o konumda olduğumdan ister istemez rakip görmüştüm onu, ilk zamanlar anlaşamazdım hiç. Sonra devamsızlık yaptığı günlerde gözlerimin onu aradığını farketmiştim.*
çocukluk işte... zamanla iyi de anlaşmaya başladık. 1 sene ayni sınıfı paylaştık, sonra onun okulu değişmişti. Ertesi sene arkadaşlarını ziyarete gelmişti okula, uzaktan uzağa izlemiştim onu.*
sonra uzun zaman geçti, ben üniversite 2. Sınıftayken -tesadüfen- facebook'tan buldum onu, elbette değişmişti ama o kahve gözleri hâlâ aynı bakıyordu. Sohbet etmeye başladık ve bir süre sonra Yüz yüze görüştük. Kalbim çıkacak gibiydi yerinden. Zamanla her şeyi, her anı onunla paylaşmak ister hale gelmiştim. Her anını bilmek...
o başka bir şehirde okuyordu ben başka, o benim için özeldi, ben de onun için öyle olduğuma inanıyordum. öyleydi de...
Aynı yıl üniversiteden mezun olduk, aynı yıl döndük memlekete...
idealleri vardı, yurtdışına gidecek orada eğitimine devam edip ayakları sağlam basarak dönecekti. O bu konuyu ne zaman açsa içim erirdi "Allah'ım lütfen gitmesin" derdim içimden, sonra kızardım kendime bencillik yaptığım için. tek tesellim 'nasılsa dönecek' olmasıydı.
Şimdi yıl 2014...
onun kahvenin koyusundan dem vuran gözlerini çok özledim...
en son gördüğümde 3 yıl önceydi, "kendine dikkat et, belki gitmeden görüşemeyiz" demiştim, şaşkınlıkla beraber 'neden görüşmeyelim ki?' demişti o da. Benim onu bir daha onu görecek gücü bulamayacağımı bilmiyordu ki.
Belki aptallık, belki saçmalık, ama ben hâlâ onu bekliyorum, o kahvenin koyusu gözlerini, gülümsediğinde yanaklarındaki o çukurlara dünyaları vereceğim eden sevgiliyi bekliyorum...
Bir gün geleceksin...
inanıyorum...
8 yaşındayken başıma gelmiş ve halen aşık olduğum halde bir türlü söyleyemediğim çocukluk aşkıdır. halen görüşüyoruz ama arkadaş olarak. ben korkuyorum kaybederim diye açılamıyorum o yüzden.
2000 yılı, yaş 8, yaz aylarından biri. Antalya'da çok ünlü bir askeri kamp vardır, bilen bilir: Karpuzkaldıran askeri kampı. Bu kampta annem ve babamla 4 günlük bir tatildeydim. Bir akşam yemekte, bir kızla tanışmıştım, ortalıkta koştururken, cansuydu adı. Kısa kesim küt saçları, birde yanlış hatırlamıyorsam sarı, çiçekli bir elbise vardı üzerinde. Bütün gece peşimde dolanıp durmuştu, ben git dedikçe daha çok yapışmıştı. Bir ara beni öpmeye dahi yeltenmişti, çocukça şeyler işte. Ama işte bu kadar masumca bir şey, insanların büyüdükçe nasılda toplum normlarına uymaya zorlandığını ve aslında bu 'masumiyetini ' kaybettiğini gösteriyor.
Oralarda bir yerlerdeysen, bul beni. Yarın sabah direkt nikah dairesine gidelim.
yaş daha 6. bir kızı seviyorum adı zehra. karşı komşumuz. aynı sokakta semih, sefa ve caner de var bana ek. hepimiz bir oynuyoruz ama zehra beni seviyor ben de onu. çocukken çok pısırıktım ama seviyordum işte. bi keresinde hiç unutmam caner le kavga etmiştim, ben mi zehra mı dedi zehrayı seçmiştim, onu 3 tekerli küçük çocuk bisikletine binip gezdirmek çok mutlu ediyordu beni.
mahallemizde bir laz bakkal vardı. 90 lardaki bakkallar böyleydi işte, istedin mi verirdi boş kutu. mahalledeki lazlar sağolsun orda burda hep ahırlar falan vardı. laz bakkalın çarprazındaki arsaya girerdik lazların ahırın dibinde duvarın arkasına geçerdik. elimizde küçük kremalı bisküvi kutusu tabi.
o yaşta kimsede görmeden nasıl oldu da içgüdülerimizle hareket ettik inanın bilmiyorum. ama yemin ederim benim kuş kalkıyor aklım fikrim de yataktaydı. tabi liseye kadar anlamadığımız yatak mantığı da vardı, o ayrı. kalkıyordu da neye kalkıyordu bilmiyordum o yaşta.
neyse, biz gündüz vakti o ahırın duvarının arkasına geçerdik zehra ile. süre tutar birbirimizin organına bakardık. tabi ben 6 yaşındayım o 5, ve ben 6 yaşında okuma yazma vs herşeyi okula gitmeden öğrenmiş bir çocuktum. karar vermiştik, 1 den 100 e kadar sayıp bakacaktık. ben yavaş yavaş sayar tüm kukuyu incelerdim. komik olan şu ki, direk bakmıyoruz karşıdakinin organına. kutunun arkasını delip iki ucu görünecek şekle sokuyor, kutudan bakıyoruz. dürbün misali. kız benim pantolonumu açınca ben hemen 1-4-25-100 bitti ver sıra bende derdim. o da anlamazdı zavallı. dakikalarca kutudan izler asla dokunmazdım. korkuyordum sanki azcık. bi de ben sünnet olunca bunun merakı daha da artmıştı, ana ne değişik olmuş diyip daha bi incelemeye başlamıştı kız.
bi gün oyun oynarken zehra dişimi kırdı korkudan eve kaçtı, bayılmışım o an. hastaneden eve geldik yatarken zehra başımda beklemişti. özür dilemiş yanağımdan öpmüştü. annemler de şaşırarak bakıyordu.
sonuç olarak o korkunç deprem oldu ve biz taşındık. okula başladım, bir daha da zehrayı 17 yaşına kadar görmedim. o 16 ydı ben 17. o gün eski evimin önünden geçerken bana bakıyordu. göz göze geldik bir insan 9 senede hiç mi değişmez. tanıdı hemen. annesini çağırdı konuştuk ettik vedalaştık. aradan yine baya bi yıl geçti umarım b hafta gittiğimde yine görürüm yine tanır beni ve inşallah sevgilisi yoktur...
aslında ilginç olan şu sözlük. biz o mahalleden ayrılmasak ben 12 yaşında milli olur baya bi meme göt delisi olurdum. ama zehra dan sonra bir kız elimi tamı tamına 11 yıl sonra tuttu. sonrası biraz geldi ama ben taşınmamayı tercih ederim be.
ilkokul 3. sınıf öğretmenimin kızı. adı sevil idi. okulun çalışkan öğrencisi olduğumdan evlerine çok rahat girip çıkardım, küçük kardeşi ellerimde büyüdü kerata. amca kızımla kanka idiler, ona olan sevgimi bildi mi öğrendi mi hiç anlayamadım. ama çok saf, temiz bir aşk idi sözlük. o zamanlar belden aşağı pek çalışmadığı için daha bi anlamlı idi herşey. ona yaranmak için 5-10 metre yüksekten bel üstü çatıdan tarlaya atlamıştım. onu ilk gördüğüm günü bile hâlâ unutmuyorum. bi ikindi sonrası önümde bizim inekler bayırdan gelirken onu çeşmenin üzerindeki okul duvarına tırmanırken görmüştüm. selâm olsun çocukluğuma!
Anaokulundayken zaten taştı şimdi ne olmuştur Allah bilir.adı anıldı sarışın yeşil gözlüydü Üsküdar'a giderken oynamışlığımız vardır yıl sonu gösterisinde.
ilkokul birinci sınıftaydım. hemen önümde oturuyordu. bana bakmak için hep arkasını dönerdi. aynı mahallede oturduğumuz için sabahları beraber giderdik. sonra yine beraber okula gitmek için evlerinin önüne geldim. aşağı indi. babasının yalova'ya tayin olduğunu ve daha okula gelmeyeceğini söyledi. yanağımdan sıcacık öptü ve gitti. okula ağlaya ağlaya gittim. sonra daha göremedim onu. ilk aşk acımdı sözlük. çok koydu çok.