Firavunlar Mısır da tabletleri kırdı.
Hitler orduları Avrupa da bütün kütüphaneleri yaktı.
Dünya tarihinde ilk kez Türkiye de aydınları bir binaya koyup yaktılar!
(2 temmuz 1993 katliamı hakkında rıfat ılgazın söylediği sözler. müthiş bu insan)
Şiir,öykü,oyun, roman ve çocuk edebiyatı dalında örnekler veren, kendi üslubunu oluşturmuş yazar. Şiirlerindeki yerli yerindelik, romanlarında karton karekterlerden uzak durup kanlı canlı kurgulamalarla karşımıza çıkması, hicivde aşırılıklara kaçmaması eserlerini kaliteli kılmaktadır.
"Kuş değil ya çocuklarım,
böcek bile olamazsınız!
Bunca yük, bunca borç
Omuzlarınıza vurulmuşken
Hem de doğar doğmaz...
Kanatlanamazsınız!
Uç uç böceğim deseler de
annenizin alacağı pabuçları
Peşin peşin giydirseler de
Uçamazsınız, çocuklarım,
bu gidişle!"
Ne Kuş ne böcek! - Çocuklarımızın bahçesinde. R. Ilgaz.
anadolunun bağrından kopan bir top çiçekten biridir. duyarlı, mücadeleci, insan, doğa ve vatan sevgisi ile dolu yüreği hapisliğe, gözaltına, tüm tehditlere, yoksulluğa dayanmıştır ama sivas madımak katliamına dayanamamış, televizyondan canlı izlenilen bu vahşet sonrasında kahrından son nefesini vermiştir.
Kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen kara kuşlar havada
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun
Kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol
Tam çağı ise başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram buram alın teri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol
Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol
çaresizlik akşamında düşünülmüş
bakıp bakıp kör pencereden
bir yudum suyun bir soluk havanın
sudan da havadan da üstün dost yüzünün özleminde
alıp başımı gitmek. atsız arabasız
alıp başımı düşlerin çıkmazından
karışmak taşa toprağa. yolculuk...
Merhaba Rıfat Ilgaz,
Sesini hiç unutmamışım. Dün fark ettim. Yaşadıkça' nın diskini bilgisayarımın disk okuyucusuna yerleştirmiş, orada unutmuşum; bilgisayarı açınca bir an irkildim, sonra dalıp gittim.
Size bir dönemin tanıkları diye bakardık, biz geldik o yaşlara. Gençler, bizim size baktığımız gibi imrenmeyle değilse de "bu yaşta nasıl heyecanlanabildiğimize şaşarak" bakıyorlar. Doğduğun şehri gördüğümde şaşmamıştım. Şiirlerini dinlerken, okumadıklarını özlediğimi fark ettim. Kolunu kayışa kaptırmış Aliş' in "ihmalden" raporuyla haklarından oluşunun ne kadar güncel olduğunu düşündüm. Aliş' in şehirden gitmek zorunda oluşunun acısını... Başkalarının eskilerini giyen delikanlının hüznünü anlatan "Senin Neyin Eksik" i dinlerken, Leylaklarını Anlatıyorum' u okumak istedim. Bu kokusu rüzgarda, gösterişsiz leylaklar gibi doğal aşk şiirini...
Toplumcu şiirin güzeli hiç eskimez. Yazıldığı topraklarda işler düzelse de dünyanın bir başka yerinde gündeme gelir. Ama ne yazık ki bizim toplumcu ve toplumsal şiirler hiç eskimiyor yazıldığı topraklarda bile. Senin şiirlerinin çoğu için de böyle. Kışı zor atlatan ücretliler için yazdıkların, kiracılığın, erken ölen bebeğin için yazdıkların… Ve "Aydın mısın" sorusunun hiç gündemden düşmeyişine üzüldüm. Aydın olmanın tek başına bir işe yaramayacağını bizim kuşak erken fark etti. Sen, öğretmen oluşunun da desteklediği bilge tavrınla, bir aydının toplumsal olaylara müdahale etmesinin gereğini vurguladın durdun. Ama bilirsin, bir ülkenin antidemokratik koşullara tepkisi aydınların karşı koyuşuyla sınırlıysa, vay o ülkeye!
Yıldızlardan, aşktan söz etmeye bırakılmamış bir kuşaksınız. Para edecek işler yapmaya, bu olanağı da yazıda çizide aramaya zorlanmış bir kuşak... Şu güzelim dünyada doya doya gülemeden, acılarınızı uyutmak için arada bir araya gelip bir iki kadehin acısına sığınan bunu da şiirlerinde dile getirmekten kaçınmamış bir kuşak... Belki de; belki değil kesinlikle, yalnız sizin kuşağınızın yaşamının özeti değildir bu. Ne var ki, biz sizin kuşağın yaşadıklarıyla korkutulmaya çalışıldık. Bu yüzden inadına sizi örnek aldık. Sizin öykülerinizi dinledik. Bizim doğduğumuz yıllarda siz yeni çıkmıştınız edebiyat yoluna. Sen Sınıf' ın mimli şairi olduğun kadar, Hababam Sınıfı' nın ünlü yazarı olmayı başarmış biriydin Rıfat Ilgaz... Şimdilerde bizim yola çıktığımız tarihten çok sonra doğanlar, bize bakarken imreniyorlar mı bilmem, ama bizim size duyduğumuz saygıyı duysunlar isterdim. Galiba bizim duyduğumuz saygıyı en güzel Can Yücel dile getirmişti:
"ılgaz,
Anadolu' nun sen yüce bir dağısın
Eteklerinde kitaplar.."
çocuklarım isimli bir şiiri de mevcut olan ustadır.
Sizi yoklama defterinden öğrenmedim
Haylaz çocuklarım
Sınıfın en devamsızını
Bir sinema dönüşü tanıdım
Koltuğunda satılmamış gazeteler
Dumanlı bir salonda
Kendime göre karşılarken akşamı
Nane şekeri uzattı en tembeliniz
Götürmek istedi küfesinde
Elimdeki ıspanak demetini
En dalgını sınıfın
Çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun
Palto ayakkabı yüzünden
Kiminiz limon satar Balıkpazarı'nda
Kiminiz Tahtakale'de çaycılık eder
Biz inceleyeduralım aç tavuk hesabı
Tereyağındaki vitamini
Kalorisini taze yumurtanın
Karşılıklı neler öğrenmedik sınıfta
Çevresini ölçtük dünyanın
Hesapladık yıldızların uzaklığını
Orta Asya'dan konuştuk
Laf kıtlığında
Birlikte neler düşünmedik
Burnumuzun dibindekini görmeden
Bulutlara mı karışmadık
Güz rüzgarlarında dokulmuş
Hasta yapraklara mı üzülmedik
Serçelere mi acımadık kış günlerinde
Kendimizi unutarak
Bu ayaklar benden hesap soracak,
Bir düşüncenin peşinden dolaştırdım sokak sokak ,
Bu baş, bu eğilmez baş da öyle
Bazı sarhoş ,bazı yorgun
Her zaman bir yastığa hasret!
Bu ciğer de hesap soracak,
Esirgedim, güneşini, havasını
Bu ağız bu dişler, bu mide...
Ne ikram edebilirim ki bol keseden
Bu bilekler de hesap soracak,
Göz yumdum çektikleri eziyete.
Bilsem ki kimsenin parmağı yok
Bu sürüp giden işkencede;
Kılım bile kıpırdamadan bir sabah
Çekerdim darağacına çekerdim kendimi
Bilsem ki suç bende!..
Eşi Rikkat Hanım'dan 1949 yılında ayrıldı. Bu ayrılığı yazar şu şekilde açıklıyordu.
"Rikkat Hanım'dan 1949 yılında ayrıldım. Benim yüzümden işinden olmaması ve çocuklarımızın zarar görmemesi için anlaşarak ayrıldık. Öğretmenlikten çıkarılmıştım, iki de bir kovuşturmaya uğruyordum. Adım komüniste çıkmıştı. izleniyordum. Yerim yurdum, ne olacağım belli değildi. Üstelik, verem gibi bulaşıcı bir hastalığım vardı. Bütün bunların eşime de zarar vereceğini, bir gün onun da işinden atılabileceğini düşünüyor, çocuklarım için de kaygılanıyordum. Ayrılmamız bundan oldu."
yazıp bir de altına R harfiyle başlayan bir imza kondurarak yanıma gelip,
"bak Rıfat Ilgaz imzaladı" diye yutturmaya çalışmasıyla hafızama kazınmış Karartma Geceleri kitabının yazarı. zavallı kuzen benim sözkonusu yazarın doksanlı yıllarda öldüğünü bildiğimi bilmiyor. daha kötüsü öldüğünü kendisi de bilmiyor.