Kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen kara kuşlar havada
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun
Kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol
Tam çağı ise başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram buram alın teri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol
Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol
anadolunun bağrından kopan bir top çiçekten biridir. duyarlı, mücadeleci, insan, doğa ve vatan sevgisi ile dolu yüreği hapisliğe, gözaltına, tüm tehditlere, yoksulluğa dayanmıştır ama sivas madımak katliamına dayanamamış, televizyondan canlı izlenilen bu vahşet sonrasında kahrından son nefesini vermiştir.
"Kuş değil ya çocuklarım,
böcek bile olamazsınız!
Bunca yük, bunca borç
Omuzlarınıza vurulmuşken
Hem de doğar doğmaz...
Kanatlanamazsınız!
Uç uç böceğim deseler de
annenizin alacağı pabuçları
Peşin peşin giydirseler de
Uçamazsınız, çocuklarım,
bu gidişle!"
Ne Kuş ne böcek! - Çocuklarımızın bahçesinde. R. Ilgaz.
Şiir,öykü,oyun, roman ve çocuk edebiyatı dalında örnekler veren, kendi üslubunu oluşturmuş yazar. Şiirlerindeki yerli yerindelik, romanlarında karton karekterlerden uzak durup kanlı canlı kurgulamalarla karşımıza çıkması, hicivde aşırılıklara kaçmaması eserlerini kaliteli kılmaktadır.
Firavunlar Mısır da tabletleri kırdı.
Hitler orduları Avrupa da bütün kütüphaneleri yaktı.
Dünya tarihinde ilk kez Türkiye de aydınları bir binaya koyup yaktılar!
(2 temmuz 1993 katliamı hakkında rıfat ılgazın söylediği sözler. müthiş bu insan)
bir kadına söylenebilecek en güzel sözleri bir kere de söyleyip zirve yapmış şairdir.
--spoiler--
senin gözlerin var ya kadın kadın gülen
insan insan bakan göz bebeklerin.
beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta,
beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder.
ne gelirse onlardan gelir bana,
çalışma gücü yaşama direnci.
mutluluk gibi kazanılması zor,
mutluluk gibi yitirilmesi kolay.
bir açarsın ki mutluyum,
bir kaparsın her şey elimden gitmiş.
--spoiler--
yazın sanatının, şiir, öykü, roman, deneme, oyun, anı, çocuk romanı gibi hemen her dalında birbirleriyle yarışır güzellikte eserler vermiş çok yönlü bir ustadır.
buna mukabil, ben onu en çok öykücülüğü ile severim.
radarın anahtarı - 1957,
donkişot istanbulda - 1957,
kesmeli bunları - 1962,
nerde o eski ustalar - 1962,
saksağanın kuyruğu - 1962,
şevket ustanın kedisi - 1965,
geçmişe mazi - 1965,
garibin horozu - 1969,
altın ekicisi - 1972,
rüşvetin almancası - 1982,
sosyal kadınlar partisi - 1983,
çalış osman çiftlik senin - 1983,
şeker kutusu - 1990,
dördüncü bölük - 1992.
Toplumcu yazar anlayışındaki yazar.
Habanam sınıfı adlı eserin yazarıdır, film ne kadar güldürü ögeleri üzerine kurulu da olsa ince iğnelemeleri mevcuttur.
sınıf adlı kitabı yayınlanınca öğretmenlikten atılmıştır. verem olmasında öğrencilerinden ayrı kalması çok etkilemiştir. hastanede veremli olarak yatarken hapishaneye götürülmüştür. halktan yana, özgürlükten yana, sömürüye karşı savaşan, bağımsızlığı savunan bir yazara bu hak görülmüştür.
kitabın içinde yoksul köylüler, köyden kente göçmüş işsiz insanlar ve ekmek parası, kömür parası bulamayan insanlar yer almıştır. bu insanlardan söz ettiği için düzeni bozmaktan 6 ay hapis yatmıştır. hapisten çıktığında ne öğretmenliği kalmıştı, ne de sağlığı yerindeydi. verem sonucunda hayatını kaybetmiştir.
biz bu günlere öğretmenler olarak geldiysek; rıfat ılgaz'ın çektiği acılar sayesindedir.
rahat uyuyunuz sevgili öğretmenim, sizi hapise atarak madden öldürmüş olabilirler. fakat düşünceleriniz genç ve çağdaş öğretmenlerde yeşermektedir.
sevgiler öğretmenim!...
veremli olarak hapishaneye girmesine sebep olan kitaptan bir bölüm sizinle paylaşmak istiyorum:
ilk şiiri çocuklarım, -çocuklarım dediği öğrencilerim-
--spoiler--
yoklama defterinden tanımadım sizi,
benim haylaz çocuklarım.
sınıfın en devamsızını,
bir sinema dönüşü tanıdım.
koltuğunda satılmamış gazeteler,
dumanlı bir salonda.
kendime göre karşılarken akşamı,
nane şekeri uzattı, en tembeliniz,
götürmek istedi küfesinde.
elimdeki ıspanak demetini,
en dalgını sınıfın,
isterken adam olmanızı,
çoğunuz semtine uğramaz oldu, okulun,
palto ayakkabı yüzünden.
kiminiz limon satar balık pazarında,
kiminiz tahtakale'de çaycılık eder.
biz inceleye duralım, aç tavuk hesabi,
tereyağındaki vitamini.
kalorisini taze yumurtanın,
karşılıklı neler öğrenmedik sınıfta?
çevresini ölçtük, dünyanın.
hesapladık, yıldızların uzaklığını,
orta asya'dan konuştuk,
laf kıtlığında,
birlikte neler düşünmedik?
burnumuzun dibindekini görmeden,
bulutlara mı karışmadık?
güz rüzgarlarında dökülmüş.
hasta yapraklara mı üzülmedik?
serçelere mi acımadık, kış günlerinde?
kendimizi unutarak.
--spoiler--
bu kitapta geçen sınıf şiiri mahkum olmasına kanıt olarak gösterilen şiirdir:
--spoiler--
yaka silkerdi kadıoğlu'ndan;
kime çekmiş derdi, bu yezit! ..
öyle ya, iyi adamdı babası,
kapısı açıktı, otuz ramazan.
memleketin ileri gelenlerine.
alikıran, başkesendi sınıfta,
lafı ağzımıza tıkar
zorla dinletirdi, ineklerinin.
kaç kova süt verdiğini,
ve motorlarının gülcemal'i.
nasıl geçtiğini, çaltıburnu'nda.
ve sen, gözünü budaktan esirgemeyen halil'im.
kıyı kıyı kaçardın, kadıoğlu'ndan.
yemek paydosunda bizden saklı.
bir baş soğanı yoldaş ederdin.
saçta pişmiş mısır ekmeğine.
her salı,
sergi açardın cami önünde,
tuz satar, yumurta toplardın
gümrükçü'nün hesabına.
biz aynı gün hesaplardık, hocamızla.
şu kadar bin liranın ne getirdiğini,
yüzde beşten şu kadar senede.
ertesi gün karşımızda kıvırırdın.
yarım ekmekle çarşı helvasını.
benim yumruğuna sıkı halil'im,
çekerdin sineye kadıoğlu'nun,
yakası açılmadık küfürlerini;
tuhaf gelirdi, uysallığın.
nereden bilecektim, onların çiftliğinde.
babanın yanaşma olduğunu.
--spoiler--
ağabeyi Çanakkale yi geçilmez kılan askerlerden biri olan Rıfat Ilgaz ile savaş sırasında Çanakkale kentinde yaşanılan korku dolu sahneleri bir günlüğün sayfalarında bize anlatan Ali usta birer yazar olduklarında bir araya gelirler ve Markopaşa adında sömürüye karşı bir mizah dergisi çıkarırlar.
Ali kim mi?
Soyadı kanunu çıktığında adı olan Ali yi soyadı olarak da almak isteyince nüfus memuru böyle bir şeyin olamayacağını söyler.O da, i harfinin şapkasını çıkararak Alı soyadını alır.Şimdi tanıdınız mı? Evet , savaşı bir çocuk gözüyle bize anlatan ve savaş sonrasında Çanakkale direnişçisi babasıyla birlikte işportacılık yapan ünlü yazarımız Ali Alı dan başkası değildir