içe i$leyenlerden... vapurun en rüzgar alan bölümünde birini dü$ünmek, o birini dü$ünceler ve rüzgarla birlikte vücuda enjekte etmek... bozulan saçları düzeltmek ve gözlerden gelen ya$ların $iddetli hava akımından mı, yoksa bazı $eylere ula$amamaktan mı olduğunu ayırt edememek...
Rüzgârlarla gelip aylar yıldızlar...
Rüzgârlarla açılıp gider kimsesiz sandal...
Kız göğüsleri rüzgârlarla inip kalkar...
Rüzgârla titrer sakal...
Oynaşır sularda yalıların ışıklı gölgeleri rüzgârla...
Rüzgârla uçup gider emek...
Rüzgârla büyür çocuk...
Boncuk boncuk anılar, rüzgârla dağılır toplanır şakalaşırlar.
Buyrukların estirdiği rüzgârda bazen ölüme gider canlar.
Sonra buyruklar da kaybolurlar rüzgârların içinde...
***
Tozkoparanların önünde, çerçeveleri altından yaldızlı ve sert bakışlı büyük boy nice fotoğraf; boş sokaklarda, boş bir kesekâğıdı gibi, parçalana parçalana sağa sola savrulup gitti.
Tayfunlarla dalgalara bir gömülüp, bir çıkan uzun direkli gemiler; en sıcak sevdaların hangi kıyılarda kaldığını bir türlü kestiremediler.
Rüzgârla söner ateş, cılızsa.
Rüzgârla büyük ateş, güçlüyse.
Çöl rüzgârlarının yuttuğu kervanları, hiçbir tarihçi yazamadı.
Rüzgârlara ben, sen, o, biz, siz, onlar; hem kızdı, hem kızamadı.
Göğsü hafif kıllı ve gömleğinin kopçaları kopuk deli bir sarhoş, elinde salladığı şişeyi dikip ağzına, rüzgârlara karşı sallanarak yürüdü ve düştü.
Açık arabalarda saçları rüzgârda savrulan kızlar vardır ki, ekranlarda görünür çokçası.
Kaç sobalı mangallı ev kızı, yattığı yatağın hırçın uykularla yere kaymış yorganları altında gördü, saçlarının açık bir arabada rüzgârla savrulduğunu. Nine olduğu ve dişlerinin döküldüğü yıllarda bile, genç kızlığından kalma tek düş, bu düştü...
***
Rüzgârda uçar uçurtma.
Rüzgârda uçar balon.
Rüzgârda bir avucunu ötekine siper eder de, öyle yakarsın sigaranı.
Rüzgâr, meltem meltemdir Adalar'ın yaz akşamlarında.
Rüzgâr, sinsi bir hava akımıdır Victoria Garı'nda.
Rüzgâr, dualı bir nefes olur, iyi gelir nazara.
Eski büyük köşklerin pancurlarında, geceleri ecinli çatırtıları ve ıslıklarıyla dolaşır rüzgâr...
Rüzgârda bir yerlere varmak ister gibi, dalgalanır bayraklar.
***
Rüzgâr, bacaların dumanlarında. Rüzgâr, güverte merdivenlerini çıkan eteklikli kızların bacak aralarında...
Rüzgârlar, horultulanır karı-kocaların yatak odalarında.
Rüzgâr, demir parmaklı koğuşların içinde, bir af fısıltısıdır.
Rüzgâr, hem bir yaşlılık aksırığı, hem bir gençlik raksıdır.
***
Gözleri yumuk, elleri ileride, aranırlar doğmamış bebekler; yazgılarını yazacak rüzgârları.
Aranırlar rüzgârlar, ölülerden arta kalmış birkaç yırtık kitapla, kimseye anlatılmamış anıları.
Rüzgârla sallanan ağaç gölgelerinde, kayar gider tadılmamış aşklar.
Rüzgârla dalga dalga, eğile kalka, geceleri selam verir bulutlara, başaklar...
***
Köpük köpük saldırır kayalara deniz, rüzgârla.
Rüzgârla sıyırtır mandalını balkonda asılı duran çarşaf.
Müminler bir inanç rüzgârıyla rükû'a varırlar Kabe'ye doğru saf saf...
Kedi, kendi rüzgârıyla tutar sıçanı.
Bir borsa rüzgârıyla birbirine karışır dolar yatırımları ve mısır koçanı.
Kıyıdan esen rüzgârdaki öpüş.
Rüzgârda uçuş.
Rüzgârda düşüş.
***
Cavidan havalı kadındır, Sacit rüzgârlı erkek.
Bir gönül rüzgârında atılan iki tek.
Piyanoda uçan ellerin rüzgârı...
Fuzulî'nin kapısını sadece sabah rüzgârı çalardı.
Nefî'nin şafak gülleri bahar rüzgârıyla açardı.
Bir ince rüzgârdır Chopin'in marşı, cenaze törenlerinin resmisinde çalınır...
***
Haberler vardır rüzgârlarla alınır, rüzgârlarla salınır.
Rüzgâr uçurur kiremitleri.
Bir rüzgâr kilitler kilitleri, bir rüzgâr açar kilitleri.
Rüzgâr bir sestir, bir hışım, bir titreşim, bir bela, bir karasevda...
Rüzgâr hem iniştir, hem yokuş...
Rüzgâr başı ve sonudur öykümüzün; bir varmış, bir yokmuş...
kadınlar, yaz yaz bitmez boş sayfalara
günahlar, sil sil bitmez boşuna uğraşma
hiç korkmadan yazdım kara tahtaya adımı
tütün basıp kapattım kanayan damarımı
yani rüzgar her şeyi alıp götürmeyecek mi?
tek gecelik hatam için affetmeyecek mi?
hani rüzgar herşeyi alıp götürecekti
fırtınadan arda kalan yalınızlık şimdi
kadınlar, bir ömür yetmez anlamaya
oyunlar, hiç değmez kafanı yormaya
boşver aldanma göğsündeki o hayvana
boşver aldanma midendeki o sancıya
rüzgarın bazen bize bişey anlatmak istediğinden şüphe duyuyorum. rayların arasına kaçan tramvay bileti bile bize bişey anlatmak istiyor olabilir. bileti almaya çalışırken tramvay sürücüsünün dehşetli bakışları da bana bişey anlatmak istedi. şükür ki anladım. yaşıyorum çok şükür.
bi' daha uçan bi poşetin de fotoğrafını çekmeye çalışmicam. *
bir donem istiklal caddesinde sokak üzerinde çalarak kendisine iyi çevre edinmiş, daha sonra bu tarz yetenekli ve piyasaya uymak istemeyen şarkıcıların yegane adresi ada müzik tarafından desteklenerek mülteci adlı ilk albümünü yayınlamış, adından bir süre söz ettirdikten sonra çıkardığı ikinci albümü ile istediği başarıyı yakalayamamış ve şu an bar programları ile kendisini tanıyanların çok iyi bildikleri istiklal caddesi üzerindeki mekanında müzik yapmaya devam eden müzisyen.
yorgun yüzünün vadilerindeki ak telleri okşarken saçlarına zamanın değemediği asi çocuğu hemen tanıdı. bar kapısının ardına atılırken asi çocuk, o yanına yaklaşıp yerden kalkmasına yardımcı oldu.
itti, asi çocuk yaşlı adamı. gülümsedi yaşlı adam. ve, ekledi:
-bana gidelim.
itiraz etmesine izin vermedi asi çocuğun. konuşmadan sahil kenarındaki kulübeye doğru yürümeye başladılar. kulübenin önüne geldiklerinde bir koşu içeri dalıp çıktı yaşlı adam. elindeki çay bardaklarında rakı vardı. birini asi çocuğa uzattı diğerini kendi ağzına dikti.
hiçbir şey sormak istemiyordu asi çocuğa. asi çocuk içkinin verdiği mayhoşlukla ikinci kadehler dolarken anlatmaya başladı:
-bir gün çok büyük...
-" rüzgar " dedi, yaşlı adam.
izin vermedi, asi çocuğun konuşmasına devam etmesine. gözlerini yumdu. denizin üzerinde yürüyüp de kendilerine doğru gelen rüzgarı hissediyordu. otuz dokuz yıllık esaret hayatından sonra çok özlemişti bugünü. ve, bir rüzgar eşliğinde can verirken yaşlı adam, asi çocuk, yaşlı adamın elindeki rakı kadehini alıp, gökyüzüne bakan gözlerini kapatırken tekrarladı:
Şimdi bir rüzgar geçti buradan
Koştum ama yetişemedim,
Nerelerde gezmiş tozmuş
Öğrenemedim.
Besbelli denizden çıkıp
Kıyılar boyunca gitmiştir,
Tuz kokusu, katran kokusu, ter kokusu
Yüreğini allak bullak etmiştir.
Sonra başlamış tırmanmaya dağlara doğru
Bulutları koyun gibi gütmüştür,
Okşayıp otları yaylalarda
Büyütmüştür.
Köylere de uğradıysa eğer
Islak, karanlık odalarda beşik sallanmıştır,
Güneş altında çalışanlara
imdat eylemiştir.
Sonra başlayıp alçalmaya ovalara doğru,
Haşhaş tarlalarında eflatun, pembe, beyaz,
Kıraçlarda mavi dikenler..
Toz toprak gözlerine gitmiştir.
Şehirlere uğramış ki yanımdan geçti,
Haşhaş çiçeğine benzer kızlar görmüştür,
Bir gülüş, bir tel saç, allık pudra
Alıp gitmiştir.
Şimdi bir rüzgar geçti buradan
Koştum ama yetişemedim,
Soraydım söylerdi herhalde
Soramadım.
mukemmel bir demir demirkan sarkisi.sadece internet sitesinden indirilmektedir,bandrollu olarak satisa cikmayacaktir.
gerek sozleri, gerek muzigiyle baska yerlere yolculuk yaptirir..
bizim bayramı çocuklara devredeli çok düşünür olduk
bizim tarih eskidikçe çok kasılır olduk
tutmam lazım dilimize laf geleli adam olduk sandık
es geçmeyi bilince hep boyumuz uzar sandık
insan biraz kendine zaman çalmalı
yoldan çıkıp biraz farkına varmalı
eh hayat kısa biraz da tatmalı
prensipleri biraz bazen unutmalı
her yaşın bir güzelliği var en güzel çağındayım
ya gelir geçersin hayatımdan ya da gelir kalır
her günün bir güzelliği var en güzel anındayım
ya gelir geçersin hayatımdan ya da gelir kalır
bir gel yanıma istersen tut elimi yeniden
bırak kararı rüzgar versin
gözlerim kapalı bu aydınlık niye
kalbim dönüyor dünya gibi yine
bildigim bilmedigimin içinde
anlamlı ama tarifsiz neden
neden benden ağır bu beden
anladım aslolan inanmak için
görmek değil
görmek için inanmakmış..
okyanusdaki rüzgar
yüzümde yüzün
bir aşıığın nefesiyim bugün
kalbine uzanan bu yolda
ben sen artık sen
vazgeçtim kendimden..
tenimde gemiler içimde balıklar
yosunlu kıyımda şarap içen insanlar
yarı mutlu yarı mutsuz
kayıp yüzünden düşen maskesi
katılır bana su gibi akmaya..