finansbank'ın, yeni reklamındaki şarkı.
*
bankalar, dünya genelinde tefeciliğin yasallaşmış yüzüdür. ne zaman bir bankaya girsem veya ne zaman bir bankanın önünden geçsem... kendi kendime "bu paralar kimin?" veya parmaklarını yalaya yalaya para sayan veznedarları gördüğümde "siz kendi paranızla mı oynadığınızı zannediyorsunuz?" tarzında sorular sorarım.
*
velhasıl kelam... ülkemizde bankacılık bu işi yapan için şahane olsada... halk için ise kredilerle, kredi kartlarıyla vb para işleri ile tam bir soygundur!
her banka kapısından girene "yolunacak kaz" gözüyle bakar!
*
yine velhasıl kelam... ülkemiz bankalarının %60'lık (yarısından fazlası !!!) kısmın, yabancıların olduğu göz önünde bulundurulursa... ve de özelleştirme yalanıyla, içinde bankaların da olduğu ülke değerlerinin, yabancılara satıldığı yine göz önünde bulundurulursa... vay ülke ekonomimizin haline! demekten insan kendini alamaz.
*
bir de şu var tabi... ülkemizdeki sermayenin (yani paranın) %75-80 arası dilimin, yine yabancıların olduğu düşünülürse... "bu ülkede ekonomi iyiye gidiyor" diyenlerin yalancı olduğu ispatlanır.
*
bu noktada, izmir iktisat kongresi'nde "bir ülkenin, tam bağımsız olması için güçlü bir yerli sermayesinin ve ekonomik bağımsızlığının olması şarttır." diyen mustafa kemal atatürk'ü rahmetle anıyoruz.
*
tamam. "rüzgar nereye götür beni oraya" güzel şarkı. reklam da güzel. bebe de tatlı. konulu reklam. kısa film tadında.
*
ama çoğu kez olduğu gibi... bu reklamda bazı görüntüler, gösterildiği gibi değil. bir kere yunanistan'a ait olan finansbank, ülkemizdeki kalitesiz bankalardan biridir. bunu bir kenara koyalım. reklamda beyefendinin biri rüzgara olan aşkıyla, rüzgar enerjisi yolu ile köşeyi dönüyor izlenimi verilmiş.
*
reklamda gördüğümüz o rüzgar türbinlerini, dünya'da üreten bir yada iki şirket var! şaşırıtcı! niye bu kadar az! bu şirketlere rüzgar türbini almak için başvurduğunuzda... 2 sene sonra türbinlerinize kavuşuyorsunuz. o an ilk aklıma gelen... "benim ülkemde, rüzgar enerjisi için türbin üreten yerler kurulsa ya" oldu. olamaz mı? tabi ki olur! ne bileyim, boğaziçi'nden, odtü'den, hatta vizontele'deki televizyon ustası deli emin tarzında, bu işi yapabilecek beyinler çıkar, hazerfenlerin çıktığı bu topraklardan.
*
"rüzgar nereye götür beni oraya" geçenlerde sözlüğümüzün reklamını yaptığı nükleere karşı "bir oydan fazlasın" kampanyasını hatırlattı bana. ben de "bir oydan fazlasın" kampanyası hakkında yazarken... ülkemizin rüzgar enerjisini de kullanması gerektiğini yazmıştım.
*
istanbul'dan izmir'e araba ile giderken, ege bölgesi'nde iki yada üç tane rüzgar türbini görülür ya... işte o türbinlerin, tüm yönlerden rüzgarlara açık olan ülkemde, tüm ege bölgesi'ni, tüm türkiye'yi, hatta denizlerimizi de sarması dileğiyle... ülkemizde rüzgar enejisi için türbin üreten imalathanelerin kurulması dileğiyle...
*
tabi bir de "rüzgar nereye götür beni oraya" derken... bu yabancı sermayeli bankaların, bizim paraları nereye götürdüğünü düşünmek lazım!
banka reklamı için kötü olan bir slogan. banka dediğin yer güven vermelidir. rüzgarın seni alıp götürdüğü yerle bankayı *özdeşleştirirsen bir güvensizlik aşılarsın müşteriye. hiçkimse parasını rüzgarın alıp götürdüğü bir bankaya emanet etmek istemez.
bu reklamı izleyen ebeveynler ordaki çocuğun gerçek olduğunu sanıp,* çocuklarına "ya işte böle çocuklarda var sen git anca bilgisayar falan oyna. yasak sana bilgisayar falan git derslerine çalış biraz" şeklinde gaza gelebilmektedirler.*