orijinal adı "Gone With The Wind" olan, 1939'da Margaret Mitchell tarafından yazılan mükemmel kitap, roman. bunun yıllar sonra bir filmi de yapılmıştır.
Romanda, 1861 yılında Amerika'nın kuzey ve güney devletleri arasında patlak veren Ayrılık Savaşı boyunca yaşanan olaylar anlatılıyor.
unutulmaz diyalog:
"SCARLETT: "Bunu yarın düşünürüm! Çünkü yarın başka bir gün...""
not: mutlaka okunulası bir kitaptır. tavsiye edilir.
gerçekte varolmayan bir karaktere aşık olma sebebi kitap, red butler'ın ukala halleri harikadır.
ve bir öneri, kitabı okumadan filmini izlemeyiniz, bumuymuş demenize yol açabilir, okuyun, okuyun..
günümüzde izlemeyi başarabilenlerin derviş konumuna yükseltilmesi gerekir. bilmediğimiz bir kültürü,üstelik yaşamadığımız bir zamanda hunharca anlatarak "ohara" deyişini dilimize kazandırmıştır.
Romanı ne kadar güzelse, filmide bir o kadar kötüdür.Romanın tamamını filme aktaramamışlardır.Scharlett'in romanda, 3 eşinden 3 çocuğu olmuştur.Filmde sadece son eşi olan Red Butler'dan olan çocuğuna yer verilmiştir.Romanın sonunda ağlamamak elde değildir.Çok hüzünlüdür çok...
amerikan iç savaşı sırasında zengin bir ailenin içine düştüğü sıkıntıları anlatır. her kitabın filmi gibi bu romanın filmi de kitap kadar etkileyici değildir.
14 dalda oscar a aday olmuş ve 9 oscar kazanmış 1939 yapımı film.
En iyi Yönetmen Ödülü: Victor Fleming
En iyi Kadın Oyuncu Ödülü : vivien leigh
En iyi Kadın Oyuncu Ödülü : hattie mcdaniel
En iyi Sanat Yönetmeni Ödülü : Lyle R. Wheeler
En iyi Renkli Sinematografi Ödülü : Ernest Haller, Ray Rennahan
En iyi Kurgu Ödülü : Hal C. Kern, James E. Newcom
En iyi Film Ödülü : David O. Selznick
En iyi Senaryo Ödülü : Sidney Howard
Teknik Başarı Ödülü : Don Musgrave
babanızın kitaplığında bulduğunuzda gözünüzde daha çok değerlenen kitaptır, hele o tozlu yapraklardan okumanın zevki ayrıdır. etkileyici, çok güzel bir romandır.
mükemmel film.
edit: tabi ki de roman filmden daha iyidir. ben demiyorum ki gidin sadece filmi izleyin. önce romanı okuyun sonra filmi izlersiniz. çünkü filme her şeyi sığdıramıyorlar.
"as god is mywitness, i´ll never be hungry again, no nor any of my folk" şeklinde scarlett´in söylediği cümle ve konunun geçtiği sahneyle zihinlerimize kazınmış, filmlerin filminin ismi. aynı isimdeki romandan uyarlamadır.
scarlett bu filmde kesinlikle bir seks objesi ya da bir dişi, değildir, filmde ele alınışı sadece ve sadece "cinsiyeti" seyirci açısından çok ön plana çıkartılmayan bir film kahramanıdır. sadece bu bile, scarlett ve dolayısıyla "gone with the wind" i bugünkü filmlerin bile ötesinde bir yerlere taşır.
o müzik yok mu?...scarlett´in arkasında güneş batarken çalan o müzik....öküz olsan ağlarsın be...
kitabın yazarı margaret mitchell kitabı yazmadan önce sıradan bir ev kadınıymış. bir gün geçirdiği bir kazayla ayağını kırmış, uzun süre dinlenmesi gerekiyormuş. sonra bu eseri yazmaya başlamış. bir süre yazıyor, sonra uzun bir süre bırakıyor sonra tekrar başlıyormuş. 8 sene falan yazmış. bittiğinde bir tanıdığı vasıtasıyla yayınevi müdürü bu olaydan haberdar olmuş, yazılanları görmek istemiş, bizimki vermek istememiş falan tabi klasik.
daha sonra kitap 2 yıllık bir süreçten sonra 1936 yılında basılır. ilk çıktığı dönem müthiş satış rakamlarına ulaşır. 16 dile çevrilir. 1 sene sonra ödüller falan gelmeye başlar. 1939'da filmi çekilir. film de 10 oscar alır. sonra teyzemiz 1949 yılında bir trafik kazası sonucu rahmetli olur. nasıl bir eser yazmışsa hala efsane. ama ben kitabı okumadım, filmini izledim ehehe.
adı gibi izlenirken rüzgar gibi geçmez. 3 saat 50 dk dır. kendi arasını filmin içinde kendi verir. filmden sonunda clark gable a aşık ayrılırsınız. scarlett in ashley diyişine kızar ve filmin 1939 yapımı olduğuna inanmakta zorluk çekersiniz.
Bordo renkli kalın kapaklı bir kitaptı.
Ansiklopedilerin büyük bir alan işgal ettiği kütüphanede değil hep annemin başucundaydı bu kitap. Annem bitirir bitirir yeniden başlardı. (1994-96)
Anneminki kadar büyük bir kütüphanem yok. Ansiklopedim de yok. Ama rüzgar gibi geçti'm var.
Aşk ı bu kitaptan öğrenince sevmeye de ayrılmaya da ihtiyaç olduğunu hissediyor insan.
Aşkı güzel öğreten kitap. Mutlaka okunması gereken dünya klasiklerinden.
bir filme dört saatimi nasıl ayırdığım anlayamadım, diye kendi kendime konuşurken boş duvarda karelerinin yansımasını gördüğümü fark ettiğim film. yanık şeker kokulu eski bir basımı bulunup okunulası eser de aynı zamanda...