gündüz niyetine. çok kötüydü. evlenmişiz şimdi lerzan'la, canım benim. bana 48 dişini göstererek ''kocacım'' diyor. aman yarabbi. ben de biliyorum 32 dişi olması lazım ama yeminle saydım 48 tane var.
bir evdeyiz, dört duvar. kaçamıyorum. mini elbise giymiş, süslü püslü; parıl parıl. güneşten kavrulmuş, simsiyah olmuş. gözleri gündüz feneri gibi.
kendimi sorguluyorum. ulan taş gibi kız işte ne istiyorsun daha diyorum. aynısını lerzan da söylüyor. ''hahaaaayt taş gibi kızı kapmışsın daha ne istiyorsun''. sonra başlıyor konuşmaya:
- bütün gün temizlik yaptırdım, bulaşık yıkattım, ütü yaptırdım, yemek yaptırdım, market alışverişi yaptırdım, çocuk baktırdım, çamaşır yıkattım, ot yaptırdım, bok pösür yaptırdım sen seversin. sekiz tane yardımcım var, hepsini idare etmek kolay mı haa! ama yoooookk, bulmuşsun dünyanın en güzel kadınını heer gün allah'a şükreyleyip ''rabbimin sevgili kuluymuşum diyeceğine'' nasıl evden kaçarımın yollarını arıyosun...
evin en ücra köşesinde bir dolabın içine kaçıp dizlerimi karnıma çekerek hüngür hüngür ağlarken uyandım. rabbime şükreyledim. böyle rüyalar insana şükretmeyi öğretiyor. bir keresinde de köpekbalığı görmeüştüm, 3 gün ''ohhh kolum kopamamış'' diye sükrettim. şimdi en az 1 ay böyle geçer.
bir garibanı falan da doyurmak lazım diye duydum ama daha ben açım. çok korktum lan.