ntv tarafından kapı dışarı edilen tv dünyasındaki az sayıdaki değerli ve özgün isimden biri.ntv nin kendisiyle olan ilişkisini kesmesine çok üzüldüm.lakin bunda kendisinin de payı var.sen düşüncesizce ver ara gazı akp ye fetullah gülen cemaatine şımart olacağı budur.
programın bitiş anında mantığı ile yüreği arasında kalıp yüreğinin sözünü dinleyen gazeteci. eminim rte'ye o soruyu sormasa vicdan azabından kıvranacaktı. mesleki geleceğini düşünmeden, mantığını bir kenara itip sordu sorusunu...
ayrıca o anda söylenmesi gerekeni söylemiş olan adamdır, neyse ki burada bikbikleyen bir takım ergenler gibi klavye delikanlısı değildir.
ama öldü efendim sözü hakkında ise çok şey yazmak isterdim ama ruşen çakır'ın o anki bakışı gözümün önüne geldiğinde fazla söze gerek kalmadığını düşünüyorum.
bu adamın yarın öbür gün gazetecilik hayatına müdahale edecekler. ve biz sadece, yine buraya, bu satırlara nefretimizi dökerek tepki gösterebileceğiz. çünkü fazlasını yapmaktan aciziz. çünkü artık bu ülkenin bilinçli, düşünme yetisine sahip bölümü, bu ülkenin azınlıklarından biri haline geldi. geleceğimiz hakkında hangimizin çok büyük umutları var? eleştirilmeyi kimse kaldıramıyor, kimse birbirini çekemiyor, mizah desen mizah kültürünü anlayan insan da az, sanat yan battı, komşu komşunun yüzüne bakmaz oldu vs.. bu liseye yazılabilecek çok şey var. ve elbette bu listedeki şeyler dünyanın diğer ülkelerinde de var. ama hepsinin bir arada bulunduğu tek ülke olsa olsa türkiye'dir. sanmıyorum ki bu olanlar değişecek, ya da bu gazetecimizin bu sözlerinin bir değeri olacak. o sözler sadece bilenin, anlayanın, durumun farkında olanların yüreklerine yerleşti.
başbakan metin lokumcu'nun kalp krizinden öldüğünü gazdan etkilenmenin söz konusu olmadığını ifade ederken, ruşen çakır de kalp krizi diyerekten onaylamıştır. adli tıpın bu konuda ne açıklama yaptığını bilmiyorum. ama başbakanın ısrarla metin lokumcu'nun adını ağzına almaması şaşırtıcı değildir.
türkiye'de bir çok kişinin sormaya cesaret edemediği bir soruyu sormuştur sayın(!) başbakana. aldığı cevap ise ''biri de kalp krizi geçirip ölmüş'' kadar dehşet vericidir. ''ben bilmem''.
bu gün zalimin zulmünü erdoğanın yüzüne vurmuş ve "ben bilmem" cevabımı almıştır. sanki bir insanla değil de bir peygamber hatta bir tanrıyla konuşuyormuş gibi.
başbakanın hopa da ölen malüm kişi için taş atarken görüntülerinin olduğunu ve ses kayıtlarında ağza alınmayacak kelimelerin olduğunu söylediğinde dili götüne kaçmış kişidir.
Metin lokumcu benim akrabamdı ve iyi bir insandı diye başladığı soruyu yutkunarak ve ağlamaklı bir halde sordu. Başbakan'ın ölen metin lokumcu için "tanımıyorum pek de üzerinde durma gereği duymuyorum" sözleri için geri adım atabileceği ve özür dileyebileceği ihtimaliyle bu soruyu sormuştu, oysa başbakan ne geri adım attı ne de özür diledi. Ruşen çakır ise üzgün bir ifadeyle, başbakan'ın sözlerini hazmedemediği halde bir şey diyemedi. Sonuçta karşısındaki başbakandı. Başbakan olabilirsiniz fakat "insanlık" her şeyden başbakanlık makamından da önce gelir. O anı duygulanarak izleyen herkes erdoğan'a esaslı bir yumruk atmak istemiştir.