aslında "yabancı dilde radyo açık uyurken her dili konuşabilmek" olacak babam bu başlık.
sizi bilmem benim çok başıma geldiydi özellikle üniversite yıllarında aybalam.
özellikle öğle uykularında olur bu tontişim. uyku ile uyanıklık arasında böyle.
üniversite mekanı icabı ile bulunduğum şehirde ingilizce, rumca, almanca döndürgeçli yayın yapan radyodan çaktım ben bu özelliğimi.
tam o uyanıkımsılık vaktinde özellikle rumca haberlerde, "pelisitas heloses, iyonyuses kalipes" filan der ya radyo. aha orda ben anlarım ne dediğini, hatta cevap veririm, düzeltme yaparım. türkiye siyasetinin "s" sini bilmeyen ben, siyasi terimleri bile anlarım rumca, almanca. öğüt veririm üstüne.
çok elimde kalem kağıtla yatmışlığım vardır, aniden uyanıverirsem yazıvereyim diye. heyhat, genellikle "derelerin kurbağaları çıldırtması" gibi haberlere imza atmıştır o kalem kağıt. ahahaha
ingilizce öğrenmeye çalışan kafayı sadece ingilizceye yoran hazırlık öğrencilerinde rastlanır. bunun bir versiyonu daha vardır. oda rüyada matematik sorularının çözülmesidir.
beyin hiç bilmediği kelimelere neye göre anlam yükler de rüyada saçma sapan konuşup da sabah kalkınca ne hakkında konuştuğumuzu anlayabiliriz? kesinlikle araştırma konusu.. belki böyle bir araştırmaya girip herkesin önüne evrensel bir dille de çıkabiliriz. teoriye göre ilk insanlar tıpkı aborjinler gibi telepati kurabiliyorlardı. tabi yalan söyleme ihtiyacı doğunca bu yetenek de köreldi. böyle bir şeyin var olduğunu bilmek bile evrensel bir dil için bir ihtimal yaratıyor. şöyle ki; hepimiz düşünürken zihnimizde kendi dilimizde kelimeleri imaje ediyoruz. buna engel zor ama şekil-renk gibi şeylerde görsel zihnimizi kullanıyoruz. peki doğuştan saar biri ne şekilde düşünür? bahsettiğimiz insanların düşünerek anlaştığı olası dönemde belki basit bir anlaşma dili bile yoktu. **
rüyasında sürekli japonca konuşan, üstelik yetmezmiş gibi japonca sayıklayanların içinde bulunduğu durum. japonca tercuman getirdim, külliyen sallıyormuş..
